Çilingir olanlarınız bilirler: her kilidin bir periciği vardır. Anahtarın uygun kombinasyonu sağlayarak kilide girdiğinde çevrilmesiyle birlikte

Çilingir olanlarınız bilirler: her kilidin bir periciği vardır. Anahtarın uygun kombinasyonu sağlayarak kilide girdiğinde çevrilmesiyle birlikte, kapının açılmasını sağlayan tırnağın adıdır pericik. Eğer anahtar uygun kombinasyona sahipse ve kilitle hemhal olmayı başarmışsa pericik kendiliğinden bir jestle reverans eder. Bu saygı dolu eğiliş kapıyı size ardına dek açar.

Sözü, hafta içi oynanan Beşiktaş- CSKA Sofya maçlarına getirmeyi amaçlıyorum. 90 dakika boyunca zorladığı kilidi, bitime bir kala açtı Beşiktaş. Tribünlerin golden sonra beyan ettiği üzere tüm akıl fikir, yarın oynanacak Fenerbahçe maçındaymış meğer. Ama iki istisnası vardı bu ortak akıl esrimesinin: Nobre ve İbrahim Üzülmez, sanki oynadıkları ilk maç buymuş ve forma bulma şansları bu maça bağlıymış gibi oynadılar.

Son şampiyon Bursaspor, hiçbir topçusunu göndermeden takıma takviye yaparken, ilk elden sol kanada Vederson’u almıştı. Kıymeti Ankaraspor-Beşiktaş ve Fenerbahçe-İnter maçlarından menkul; başkaca da bir numarasını görmediğimiz “yerli” Vederson, son şampiyonun 11’indeki banko adam olabiliyorsa, Üzülmez’in performansına ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Liglerimizde başka bir örneği var mı acaba? 36 yaşına geldiği halde bu kadar çok koşan ve takımı sürekli ileriye iteleyen başka bir sol bek hatırlamıyorum. Tribünler ona ‘deli’ yaftasını yapıştırırken haksız değillermiş demek. Yaşıtları yorumculuğu ya da kulübede yardımcı hocalığı seçerken; ancak bir deli formasını her bir ilmeğine kadar ıslatmakta ısrar eder. Metin-Ali-Feyyaz’dan sonra ne Pascal ne Mansız, İbrahim Üzülmez gerçek bir Beşiktaş efsanesi olmak için elinden geleni ardına koymuyor. Takdir, Beşiktaş tribünlerinin elbette.

Maçın bir başka delisi Nobre’ydi. Fenerbahçe’deki yıllarında mahir kanat oyuncularının ortalarına kafa, baldır ya da kolla attığı gollerle maruf Nobre, Beşiktaş’a geldikten sonra inişli çıkışlı bir grafik çizdi. Üzerine ne koydu derseniz, Ankaragücü maçında olduğu gibi kendisinden beklenmeyen pek çok role soyunduğunu görmek gerektiğini söylemek isterim. Gerekirse tüm yetenek kısıtlılığına rağmen pasör olmaya soyunacak kadar ‘deli’ bir topçu olduğunu gösterdi aslında. Nobre’yi, kendimce, popçu Mirkelam’a benzetiyorum. Ürettiği her ne ise o; ama içindeki aşk hiç bitmiyor ve bitti dediğiniz andan itibaren yeniden ‘hit’ olabiliyor..

Bir parantez de rotasyon üzerinden Schuster’e açılmalı. Türkiye ligi ve Avrupa Ligi’nde sahaya farklı tertipler sürmesi gayet normal. Avrupa Ligi’nde kadrosunda bulunan 10 yabancı topçudan, hiçbir kısıtlama olmadan yararlanmaya çalışması gayet anlaşılır bir tercih. Rotasyondan söz edildiğinde her futbol izleyicisinin aklına iki teknik adam ve iki yaklaşım gelir. Manchester United'ın efsanevi teknik patronu Ferguson, abonesi olduğu Şampiyonlar Ligi maçlarında işini garantiye aldığında, sahaya en genç topçularını sürer. Bu anlayıştan en çok faydalanan da bizim takımlarımız olmuştur. Arsenal’in Wenger’i ise artık rotasyonu öylesine merkezine almıştır ki, takım neredeyse her maçına 19 yaş skalasında bir tertiple çıkar olmuştur. Ama bizde genellikle ‘kıt kaynakların sonsuz ihtiyaçlara göre’ yeniden programlanması anlamına gelen rotasyon konusunda her hocayı bekleyen bir tehlike mevcut.

Bu tehlike, Avrupa’da Avrupalı, Türkiye’de Türkiyeli topçularla oynamak elzemdir, felsefesiyle özdeşleştirilebilir. Eğer 6 gün önce Türkiye’nin CSKA’sı olabilecek bir takıma 4 gol atmış bir takımınız varsa; başarıya daha aç olduğunuz Avrupa Ligi’ne yine aynı takımla çıkmanız gayet isabetli bir karar olabilir. Schuster’in ne düşündüğünü bilemiyoruz; ama eğer gerçekten ligler arasında yerli-yabancı kaynak ayrımı yapıyorsa bunu yeniden gözden geçirmesi gerebilir. Nihayetinde kadrosunda kendi karmalarında oynayan 10 adet yabancı futbolcu bulunduran bir ekibi (Ankaragücü) kendi sahanızda dize getirmiş bir tertibi kurmuşsunuz. Ankara, İstanbul’a 470 kilometre, Sofya ise 500 küsur kilometre uzaklıkta iki şehir.

Gönüllerin, gözlerin yarın oynanacak derbide olduğu bir zamanda belki de Sofya maçındaki üretimsizlikten Schuster’in rotasyonunu sorumlu tutmak doğru değildir. O zaman sözüm olsun, Avrupa Ligleri’ndeki diğer maçlarında Schuster’i rotasyon süzgeciyle izleyip, buradan sizlerle paylaşayım.