2013 yılında grubun ismini taşıyan ilk albümlerini dinleyicisiyle buluşturan Narda Afrika, 6 yıllık aranın ardından ‘Küskün Yengeç’ isimli teklisini yayımladı. ‘Ben Efsaneyim’, ‘Benim Adım Ağustos’ gibi çok sevdiğim şarkılara sahip ilk albüm sonrasında grup, ‘Küskün Yengeç’ ile daha farklı bir sound’a büründü. Sahip oldukları rock sound artık daha yenilikçi ve özgür. Grubun kurucusu Barış Başarol […]

Her şarkıda yeni sound deneyeceğiz

2013 yılında grubun ismini taşıyan ilk albümlerini dinleyicisiyle buluşturan Narda Afrika, 6 yıllık aranın ardından ‘Küskün Yengeç’ isimli teklisini yayımladı.

‘Ben Efsaneyim’, ‘Benim Adım Ağustos’ gibi çok sevdiğim şarkılara sahip ilk albüm sonrasında grup, ‘Küskün Yengeç’ ile daha farklı bir sound’a büründü. Sahip oldukları rock sound artık daha yenilikçi ve özgür. Grubun kurucusu Barış Başarol ile son işlerini konuşmak için bir araya geldik

• İlk albüm ve sonrasında gelen ilk tekli nasıl farklılıklar ve değişikliklere sahip?

İlk albümde biraz daha hard rock sound’u hâkimdi. Bizim istediğimiz ise Küskün Yengeç’teki gibi bir sound’du. Dolayısıyla biz onun üzerine yoğunlaştık. İlk albümümüzü çok seviyoruz ama Küskün Yengeç’te biz daha bir Narda Afrika olduk. Şu an tam olarak arzuladığımız noktadayız. Enstrümanlar daha az şey söylüyor ama daha yoğun bir duygu veriyor. Mesela ilk albümde üst üste beş gitar var. Daha kalabalık bir sound var. Küskün Yengeç’te daha minimal bir sound var ama daha çok şey ifade edebiliyor. Biraz daha İngiliz sound’una yakın. Bizim de olmak istediğimiz yer. Biraz daha minimal çalan gitarlar kullandık. Vokal tavrında da bir değişiklik var, daha nahif bir tavırla ilerlemeye karar verdik. Şu an ortaya çıkan sound’dan çok memnunuz. Sonrasında gelecek şarkılarda ise her şarkıda biraz daha sound değişikliği olacak. Aynı hat üzerinden ilerlemeyi düşünmüyoruz. Çünkü insanlar bir grubun şarkısını dinledikleri zaman onun peşinden gelecek benzer bir şey duymak istiyor. Ama benzer bir şey duyamayacaklar. Bizim için dezavantaj ama bizim ruhsal tatminimiz için bir avantaj olacak. Müzik de ruhsal tatminle yapılan bir şey o yüzden o çizgi üzerinde ilerlemeye devam edeceğiz. Bir sonraki single’ımız Rüyaları Çalıyorlar var. 3 ayda bir şarkı yayımlayıp daha sonra bu şarkıları bir albüm adı altında toplayacağız

• Grupta ne gibi değişiklikler oldu?

Ben hariç bütün ekip değişti. İlk albümden şu döneme kadar bateristimiz vardı, o kalmıştı ama o da Avrupa’da yaşamaya başladı onunla da bir kopukluk oldu. Şu anda yeni bir kadro, yeni bir yol ve yeni bir sound var

• Yapılan müziği kayıttan dinlemek ve canlı dinlemek arasında mukayese etmeyi sevenlerdenim. Yeni sound’unuzu sahnede yansıtmanın zor olabileceği noktasında düşündürücü bir yanı var mı?

Şöyle ki ilk albümde sahne performansımız için iki gitar olmalıydı, şu anda tek gitar var ve bir de klavye var. Muhtemelen şu saniyeden sonra çıkacak bazı şarkılar için altyapılar biraz daha elektronik sesler olacağı için sahnede de altyapı kullanarak çalabiliriz. Bizim için daha iyi bir şey bu. Zor çünkü en zor şey elektronik soundu sahneye ve seyirciye vermek. Ama zor şeyler bize keyif veriyor. Şu anda bateride Yasemin Kahvecioğlu, basgitarda Serkan Aksak var. Gitaristimiz yeni ayrıldı, öğretmendi tayini çıktığı için yerine yeni gitaristimiz ve klavyecimiz geliyor ama daha belli değil. Yeni albümde prodüktör Çağıl Eren Koç ile çalışıyoruz. Aslında gruba klavyeci olarak girdi fakat sonra ‘prodüksiyon anlamında müzik hayatıma devam etmek istiyorum böyle bir işbirliği yapalım’ dedi. Ben de olumlu baktım. Şimdi onunla çalışıyoruz. Ben söz-müzikleri hazırlıyorum o da aranjesini yapıyor, kayıtları da onun evindeki stüdyoda alıyoruz

• Kurallara ve tanımlara uymayıp müzik yapan insanların avantajları ve dezavantajları var mı?

Şöyle bir algı sorunu var, Türkiye’de bağımsız müzik yapıyorum diyen grupların çoğunun bir plak şirketi var. Aslında Avrupa’da, İngiltere’de ve Amerika’da indie müzik yapan gruplar var ancak bu bir tarz değil, bir duruşun adı. Birtakım gruplar var ve kendi plak şirketlerini kuruyorlar. Kapitalizme ezilmemek için böyle bir tavırları var. Biz o kategoride miyiz onu da bilmiyorum. Çünkü bizim ilk albümümüzde de bir plak şirketimiz vardı şu anda da var. Bizim şöyle bir bağımsızlığımız var. Yazdığımız sözlere kimseyi karıştırmıyoruz. Plak şirketlerine yayımlanacak şarkıyı götürdüğümüz zaman zaten seviyorlar çünkü sözlerin içinde argoya girmiyoruz. Biz daha çok bir cümle kuruyoruz ve onu düşündürerek insanlara anlatmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla bağımsız müzik yapmıyoruz. Yapıyoruz ama piyasadaki insanların anlayacağı anlamda değil. Biz daha çok Nasrettin Hoca fıkraları gibi dinleyince düşündüren sözler yazıyoruz. Bunu sadece biz söylemiyoruz takipçilerimiz ve dinleyenlerimiz de söylüyor. Mesela bir cümlemiz var o cümleyi 20 kişi dinlesin hepsi farklı anlam çıkarabiliyor.