Her Şey Çok Güzel Olacak filmini Netflix’te tekrardan izledim ve hakkında yazmak istedim. Üzerinden seneler geçmesine rağmen hatırladığım ve çoğumuz gibi bende de iyi duygular bırakan bir filmdi. Ancak profesyonel bir gözle bir kez daha izleyince ne kadar iyi bir film olduğunu daha taze düşüncelerle keşfettim. Özellikle filmin iki sahnesi gerçek anlamda unutulmazlar arasına girmeli. […]

Her Şey çok zor ama Çok Güzel Olacak

Her Şey Çok Güzel Olacak filmini Netflix’te tekrardan izledim ve hakkında yazmak istedim. Üzerinden seneler geçmesine rağmen hatırladığım ve çoğumuz gibi bende de iyi duygular bırakan bir filmdi.

Ancak profesyonel bir gözle bir kez daha izleyince ne kadar iyi bir film olduğunu daha taze düşüncelerle keşfettim. Özellikle filmin iki sahnesi gerçek anlamda unutulmazlar arasına girmeli. İlki Altan’ın ve abisi Nuri’nin üzeri benzinli bir şekilde mafyanın elinden kurtulup kendilerini dışarıya attıkları sahne. O sahnede Altan sigarasını yakar ve ceketi alev alır, ancak ceketinin içinde tüm hayallerini bağladığı yüksek meblağda para destesi vardır, ceketi söndürmek ve parayı almak isterken Nuri üzerine atlar ve Altan’ı çeker çünkü Altan’ın üstü hâlâ benzin kaplıdır ve tutuşabilir. Öylece ateşin içinde yanan hayale bakakalırlar. Bir diğer efsane sahne ise elinde bir demet papatya ile evine giren Altan’ın karısını bir arkadaşı ile yakaladığı sahnedir. Altan eline kocaman bir bıçak alır ve şiddete meyletmesi beklenilen bu anda Altan tamamen başka bir şey yapar. Çiçekleri o bıçakla doğrar ve karısı ile o adamın üzerine parçaladığı çiçekleri atar. Bu iki sahne hem dramatik açıdan hem karaktere ve bütün hikâyeye uyumu bakımından çok iyi düşünülmüştür. Açıkçası bu güçte sahnelere 98’den itibaren pek nadir rastlıyoruz. Ayrıca film sırf eski güzel İstanbul’u görmek için bile tekrardan izlenebilir.

Ağaçlı İstiklal Caddesi, güzel Cihangir sokakları ile inanılmaz bir özlem aşılıyor bu film. Bunların yanında bir de, bu filmden sonra yerli sinemanın geleceği için ne kadar umutlanmış olduğumu hatırladım. Bu filme nereden geldik? Elbette #HerşeyÇokGüzelOlacak hashtagi ile tepkilerini ve umutlarını sosyal medyada gösteren milyonlarca kişinin paylaşımından. Küçücük bir çocuğun Ekrem İmamoğlu’nun seçim otobüsünü kilometrelerce koşarak takip edip, otobüs durduğunda, yumruğunu sıkıp ‘Her şey çok güzel olacak Ekrem abi!’ diye bağırmasıyla başlayan bir umut sloganı bu. Bizlerin de hayalleri ateşe verildi ve bizler de çok yakın duran hayallerimizi kolayca elimizi uzatıp ateşin içinden bir türlü çıkaramıyoruz. Bu basit bir hashtag gibi gözüken umut dalgasına Cem Yılmaz’ın ve diğer pek çok sanatçının katılması çok önemlidir.

Herkes Konuşacak

İmamoğlu’nun, her şey çok güzel olacak yükselişi sırasında söylediği ‘Artık herkes konuşacak’ çıkışı sonrası ülkenin önemli sanatçıları birer birer demokrasi için seslerini çıkartmaya başladı ve umudun bulaşıcı olduğunu kanıtladı. Süper star Tarkan’a kadar açık ve net bir şekilde devasa bir haksızlığa ses çıkartıp Ekrem İmamoğlu’na destek verdiler. Hatırlarsanız Obama’nın her iki seçim kampanyasında en büyük desteği sanatçılardan gelmişti ve ABD başkanını iki seçimde de belirleyenler sanatçılar olmuştu. Ünlü sanatçı Shepard Fairey’in 2008 başkanlık kampanyasını temsil etmek üzere tasarladığı Barack Obama’nın ‘Umut’ isimli posteri ikonik bir simge oldu. Ve yüzlerce ünlü bu posterin olduğu tişörtler giydi. Madonna konserlerinde vücudundaki Obama dövmesini gösterdi ve “Obama karşınıza çıkabilecek en özgürlükçü başkan adayı” diye bağırdı. Steven Spielberg, parti için bir kısa film çekerek seçim kampanyasının mimarlarından oldu. George Clooney kampanyaya büyük destek verdi ve her fırsatta “Cumhuriyetçiler halkı kutuplaştırıyor” dedi. Oprah Winfrey tartışmasız Obama’ya milyonlarca oy kazandırdı.

Theodor W. Adorno, politika, sanat ve hayat arasındaki ilişkiden söz eder. Ona göre sanat politik işlevlidir. Evet doğru. Ancak sadece sanat değil, sanatçıların söylemleri de hem işlevsel hem önemlidir. İnsanların özlemlerini, inançlarını haykırabilecekleri en önemli sığınaktır o söylemler. Hele ki baskılanmış toplumlarda insanlar için o sığınak en güvenli yerdir ve konuşma özgürlüğünü sindirmiş toplumlarda bu sığınağın dokunulmazlığı bile vardır. Umarım bu sanatçılar yükselttikleri sesin sorumluluğunu ve önemini çok iyi kavrarlar, karşılaşacakları tehdit, hakaret ve fişlemeler karşısında sağlam dururlar ve yaydıkları umudu, enerjiyi halkın elinden geri almazlar.
Ve son olarak, hepimizin #HerşeyÇokGüzelOlacak faslını bitirip içinde bulunduğumuz vahameti daha iyi anlatan #HerşeyÇokZorOlacak faslına geçmemiz gerektiğine inanıyorum. Olan bitenler mizaha, işi eğlenceye vurup kutlama havasına girmeye, karşılıklı esprili göndermelerle dayanışma ruhunu güçlendirmeye çok müsait.

Neşemizi, kahkahamızı, mizah kapasitemizi; ne için ve neyle mücadele verdiğimizi kendimize hatırlatma ve bu savaşın çok uzun soluklu ve pek çetin olacağını, şu veya bu seçimle sınırlandırılamayacağını ve 23 Haziran tarihiyle ne başlayacağını ne de biteceğini hatırlatma maksatlı kullanmamız hepimiz için çok daha faydalı olacaktır diye düşünüyorum. Bu bağlamda, şahsen ben bundan sonra aklımdan geçen esprileri, sosyal medyada ‘şuna haddini bildireyim’ hissiyatını içime atacağım çünkü içinde bulunduğumuz süreç artık daha tehlikeli, daha zor ve çok ciddi. Yolumuz çoook uzun.