Sermaye bugüne kadar bu hükümetten ne istedi de, hükümet bunun gereğini yapmadı? Sorarım size. Patronlar, “yasalar kolumuzu bağlamasın, işçi hak talep edemesin” dedi de, gereği yapılmadı mı?

Greve yasak, sendikaya baskı, işçiye sürekli kapıyı gösteren bir el olmadı mı bu hükümet?

En yüksek makamdan verilen işaretle on binlerce metal işçisi sarı sendikaların zorunlu üyesi kılınmadı mı? Baskıyla, işten çıkartmalarla bu işçilerin sendikalarını özgürce seçme hakları ellerinden alınmadı mı?

“Çalışanımın eğitim maliyetini artık üstlenmek istemiyorum” dedi de patronlar, İŞKUR tarafından hemen gereği yapılmadı mı? İşsizlik fonunun en büyük giderlerinden biri mesleki eğitim programları olmadı mı?

Şirketler “Yatırım yaparım ama, teminat isterim” dedi de, Türkiye’nin neyi var neyi yok bir gecede bir sihirbazlık örneği ile Varlık Fonu’nda yağmaya açık hale gelmedi mi?

Sermaye, “İşçiyi gece de çalıştırayım, gündüz de, pazar da çalıştırayım, tatilde de, ama bana ek maliyet getirmesin” dedi de, gereği için her türlü yasal engel temizlenmiyor mu bir bir?

“İşçiyi istediğim zaman çalıştırayım, istediğim zaman yollayayım, ama muhattap olmayayım, hesabı kitabı dayıbaşılarla yaparım” dedi de sermaye, kölelik büroları yasalaşmadı mı?

Sermayedar “Bana evden iş yapsın bu işçiler yol yemek sendika uğraşmayayım, kadın evde hem ev işi yapsın, hem üretim, hem işçi olsun, hem ustabaşı, çocuklar da katılsın üretime tıpkı 100-150 yıl öncesi gibi” dedi de hükümet harekete geçmedi mi?

Şirket sahipleri “Her şey güzel de, bu iş mahkemeleri belimizi büküyor. Tamam işçiyi tazminatsız atıyoruz, mesaisini ödemiyor, tatil hakkını vermiyoruz ama bunun bedeli de bu kadar ağır olmasın” dedi de, arabuluculuğu getirip, güzel bir öpücük kondurulmadı mı patronların yanağına?

Her gün 5-6 canımızı iş kazalarında kaybederken, işyerlerinin memuru kılınmadı mı iş sağlığı ve güvenliği uzmanları?

Büyük iş cinayetlerinde, gizli bir el tarafından, üstü kapatılmadı mı patronların sorumluklarının?

Kentlerimiz, derelerimiz, ormanlarımız yeni rant ve maden projeleri ile yok edilirken yavaş yavaş, itirazların sesi kısılmadı mı, bazen tehdit, bazen zor, bazen talimatlarla?

“Sizler bir işadamı gibi bu ülkenin yönetilmesini istemez misiniz? Benim derdim ne biliyor musunuz? Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir” denmedi mi patronlara? Sonra “Siyasilere düşen işadamlarının önünü açmak, bir yerde tıkanma varsa bunu gidermektir” denmedi mi?

Sermaye iktidardan ne istedi de, bu iktidar vermedi söyleyin bana?

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta yaptığı bir konuşmada “haklı olarak” diyor ki; “OHAL’i biz iş dünyamız daha rahat çalışsın diye yapıyoruz. Soruyorum: İş dünyasında herhangi bir sıkıntınız, aksamanız var mı? Biz göreve geldiğimizde Türkiye’de OHAL vardı, ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Ama şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyoruz. Çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız. Bunun için kullanıyoruz biz OHAL’i.” OHAL varsa siyasilere düşen işadamının önünü açmak olmalı öyle değil mi? Zaten OHAL bunun için konmadı mı? Çok uluslu dev tekeller bizim işçilerimizi rahatça sömürsün diye konmadı mı OHAL? Yoksa öyle değil mi? Neyse işler karışık biraz demek ki. Ama anlaşılan o ki, iktidarla sermayenin aşkı karşılıklı değil. Platonik bir aşk var ortada. “Beni sev! Beni sev!” denmiyor muhakkak (belki de deniyor) ama, mesela bu istihdam seferberliği meselesi pek can sıkıcı değil mi? O kadar ricacı olundu bu patron milletinden. O kadar teşvik verildi. Netice yok!

Nereden mi çıkartıyorum? Pazartesi günü Nisan 2017 dönemi işgücü istatistikleri açıklandı. İşgücüne son bir yılda katılan iki kişiden sadece biri iş bulabilmiş. Kabaca şöyle denebilir; yeni işgücünün yüzde 47’si işsiz. İş bulabilenlerin de üçte biri yetersiz istihdam, yani yeni iş arıyor. 2010-2016 Nisan dönemlerinde ortalama istihdam artışı yıllık 1 milyon civarındaydı. Son 1 yılda ise sadece 500 bin kişi arttı istihdam. Oysa devlet tüm olanaklarını seferber etmişti sermayeye. Başka teşviklerin yanında her yeni istihdam için devlet aylık 773 TL vergi ve SGK priminden vazgeçmişti oysa. Bu vazgeçilen her kuruşun halka bir maliyeti olduğunu da hatırlatmak gerek. Şimdi sormak gerekmez mi, “Ey sermaye, istihdam nerede, ne istediniz de vermedik?”