Galileo, “Önce şeyler gelir, ardından da adlar” diye yazdığında, insan olmadan önce de şeylerin var olduğunu ima ediyor. “Şeylerden önce ne vardı?” diye sorabilirsiniz ama biz hep şeylerin arasındaydık. “Şeylerin arasında” anlamına gelen Latince “in medias res”, edebiyatta, sinemada kullanılan bir kurmaca tekniği. Okur ya da izleyici kurmacaya girdiği an, kendisini olayların ortasında bulur. Şeyler ilişkilerine devam ederlerken, geriye dönüşlerle olayların nasıl geliştiği açıklanır. Biz de hep şeylerin ortasından başlıyoruz hayata. Meraklı olanlar, aralarına dâhil oldukları şeylerin düzeninin nasıl kurgulandığını pek çok yerden öğrenebilir. Çoğunluk ise kurmacanın kurgusunu merak etmeden, şeylerin arasında, şeylerle birlikte ömrünü tüketir. Şeyler eskisi gibi değil, uzun zamandan beri hiçbir şey yolunda gitmiyor. Bu zamana kadar yolunda gitmediklerinde şeyleri yola girmeye zorlar, girmiyorlarsa değiştirir, ıskartaya çıkarırdık. Şeyler, olağan şüpheliler; yoldan çıktıklarında bizi de yoldan çıkarabilirler. Gelgelelim yolu sorgulamak nedense hiç aklımıza gelmiyor. Hep aynı yolda yürümeye alıştık çünkü. Şeyler yoldan çıkarken, onları bizimle yürümeye zorlamak da neyin nesi? Sahi, biz bu yola nasıl girdik?

***

Bizden öncekiler gibi biz de bu yolun içine doğduk ve ayağa kalkar kalkmaz yola koyulduk. Başka yolların olabileceğini aklımızın ucundan geçirmeden, ısrarla aynı yolda yürümeye devam ediyor, şeyleri de bu yolda bize eşlik etmeye zorluyoruz. Oysa yeryüzü, yolları durmadan çatallanan bir bahçedir. Şeyler yürürler ve yürüdükçe yerin yüzünde yollar açılır. Yollar birbirleriyle kesişir, dünya içinde dünyalar kurulur. Peki, şeyleri yollarından çıkarıp kendi yolunda gitmeye zorlayan kimdi? Tabii ki kapitalistler. Sanıldığının aksine baskıcı feodalizmi yıkan kapitalizm değil, köylü ve işçi isyanlarıydı. Ayaklanmalar sonucunda serfler özgür köylülere dönüşmüşlerdi. Feodalizm dağılırken, yepyeni bir toplum filizlenmeye başladı: “Temellerini yerelde kendine yetebilme ilkesinden alan, eşitlikçi, işbirliğine dayalı bir toplum” (J. Hickel, Çoğu Zarar Azı karar, Metis). Soylular, kilise ve ticaret burjuvazisi birleşerek köylülerin özerkliğine son verdiler. Hunharca bastırılıp yok edilmeseydi, bu yeni toplumun neye evrileceğini bilmiyoruz. Müşterekler çitlenerek özel mülkiyete dönüştürdü, sömürgeleştirme sayesinde doğal kaynaklara ve insan emeğine el koydular ve sermayelerini arttırmak için kapitalizmin giderek hızlanan yolunu inşa ettiler. Yolda bırakın yürümeyi, koşuyoruz şimdi ve giderek hızlanan koşu bandında bedenlerimizi tüketirken bir avuç kapitalist, yeryüzünün yıkıma pahasına kârlarına kâr katıyor.

***

Hiçbir şey yolunda değil. Ama hâlâ yolundaymış gibi davranıyor ve şeyler arasında bir şey olan bedenlerimizi yolda daha hızlı koşmaya zorluyoruz. Latincesi “res” olan şey sözcüğü, hayatımıza giren, ilişkide olduğumuz her ne varsa hepsini kapsayan bir sözcük. Ortaçağ Latincesindeki “realitas”tan gelen realite yani gerçeklik, “res”lerin tamamı, bütün şeyler anlamına gelir. 17’nci yüzyılda gerçekliği ikiye bölen Descartes, şeyleri “res cogitans” (düşünen şey) ve “res extensa” (uzamlı şey) olarak ayırdığından beri, bedenlerimizi düşünen şeyin hizmetine soktuk. Düşünen şey zihindir; uzamlı şey, uzamda yer kaplayan, mekanik işleyişe sahip her şey, yani bedenler. Kapitalizm zihinleri ele geçirince bedenler, duygularından arındırılmış mekanik bir işgücü haline getirildi. Yolda olmak, bedenlerimizi bıkmadan usanmadan kapitalistlere pazarlamaktır. Bedenlerini satan seks işçileriyle aynı kaderi paylaşıyoruz; Baudelaire’in tanımıyla, modern hayatın kahramanları.

Farkında değil misiniz? Şeyler, kapitalist zihnin kurguladığı kurmacanın mekanik kahramanları olmaya dayanamıyor artık. Şeyler yoldan çıkmışsa ve zihniniz hâlâ yoldaysa, Kartezyen düalizmin tuzağına düşmüş ve bedeninize ihanet etmişsinizdir. Bedenlerin sesine kulak vermek için geç bile kaldık. Daha fazla zorlamayın bedeninizi, onsuz yapamazsınız. Bedeniniz kapitalizmin hiç umurunda değil. Stokları, her boy bedenle tıka basa dolu, sizinkisi olmasa da olur. Mevsim bahar; bedenler zaten yoldan çıkmış, yürümeye, yeni yollar keşfetmeye hazır. Zihni ele geçirip kapitalizme ihanet etmenin tam zamanı!