Türkiye’nin her döneminde iktidara yaslanan, verdiği ihalelerle ihya olan, karşılığında da propaganda hizmetinde bulunan medya grupları olmuştur. Ama bugünkü kadar pespaye bir döneme denk gelmedik, daha beterini de görmeyiz umarım.

Bir siyasi hareketi sevmek, övmek, desteklemek ve hatta yandaş işadamı (ve AKP MKYK üyesi) Ethem Sancak’ınki gibi ülkeyi yönetenlere “aşk” beslemek anlaşılabilir. Ama yayımladığınız şey gazete ise haber gizleyemezsiniz.

her-sey-yolunda-peki-benzin-zammi-nerede-376294-1.

“Yandaş medya” tanımlamasından artık medya sözcüğünü eksiltmenin zamanı geldi. Çünkü işin içinde yandaş da olsa bir medya (gazetecilik) faaliyeti olmadığı her geçen gün ortaya çıkıyor.

Son örneği, benzin zamları. Enerjideki dışa bağımlılığımız malum. Akaryakıta bir hafta içerisinde iki kez zam yapıldı. Bazı gazetelerin de vurguladığı gibi anlamı açık, iğneden ipliğe her şeye zam gelmesi bekleniyor. Tamam meselenin bu boyutuna girmek zorunda değilsiniz ama benzin zammı haberini tek satır bile olsa vermemek nedir?


Her gün kendime yaptığım işkenceyi dün yineleyerek malum matbuatı satır satır okudum. Akşam, Güneş, Sabah ve Yeni Şafak okurları, benzine zam geldiğini öğrenemedi. Hani zam değil “fiyat güncellemesi” olarak bile duymadılar. Neyse bundan sonra pahalı benzinle araba kullanmak yerine, manşetlerden okudukları “İpek Yolu” trenine binerek giderler işlerine.

***

Büyük hizmet: 29 Ekim’de artık TOMA ile ıslanmak yok!

her-sey-yolunda-peki-benzin-zammi-nerede-376295-1.

İktidarın 29 Ekim coşkusu bütün hızıyla devam ediyor. Müteahhit işadamlarının elindeki gazeteler de 94 yıldır kutlanan Cumhuriyet Bayramı’nı yeni keşfetmiş gibi. Renkli sayfalarında kalem oynatan amigolar bile Kemalizm ile Atatürkçülük arasındaki farkı anlatarak, yandan topa girmeye çalışıyorlar. Bu havanın sebepsiz olmadığını, “Külliye’de 29 Ekim coşkusu”nu anlatan Abdülkadir Selvi’nin dünkü yazısında da okuduk:

“‘AK Parti, Atatürk’ü mü keşfetti’ tartışmalarına zemin teşkil etmesini arzu etmem ama bu kez Cumhuriyet ve Atatürk vurguları daha güçlüydü. Belli ki Erdoğan sadece MHP’yle yakınlaşma adına bunu yapmıyor. Atatürk’ü, Cumhuriyet’i önemseyen yeni bir seçmen profiline yöneliyor.”

Yüzde 50+1 gereken 2019 seçimleri öncesinde MHP ile koalisyonun yetmeyeceğini hesaplayan, İyi Parti’nin oy tırtıklamasından endişe edenler; belli ki 29 Ekim ile başlayan bir dalga yaratmak istiyor. 29 Ekimleri coşkuyla hatırlamak çok da kötü bir şey değil, 2012’de yaşananları düşününce hele…

Ne olmuştu hatırlayalım mı? 29 Ekim törenleri devlet tarafından yasaklanmış, Ankara Valiliği ‘kutlamalara katılanlar hakkında yasal işlem yapılacak” uyarısında, pardon tehdidinde bulunmuştu. Buna kulak asmayan on binler sokaklara inmiş, Cumhuriyet Bayramı’nı TOMA’ların üzerlerine sıktıkları sularla kutlamışlardı.

Neyse ki birileri 29 Ekim’i hatırladı. En azından vatandaşların bayramı ıslanmadan kutlaması mümkün olacak. En azından 2019’a kadar…

***

Aman Perinçek duymasın…

her-sey-yolunda-peki-benzin-zammi-nerede-376299-1.

Serdar Turgut’un yazıları ne eskisi kadar komik, ne de ilgi çekici. Ciddi yazmaya çalıştığı zamanlardaki önerileri, mizaha soyunduklarından daha komik diyebiliriz.

Dün Habertürk’teki yazısında, ABD ile ilişkilerin düzeltilmesi için bir öneride bulunmuş. Direkt Erdoğan’a bağlı çalışacak bir ABD özel temsilcisi atanmasını istemiş. Öneriyi yapmakla kalmamış, bu göreve getirilmesi gereken ismi de açıklamış: Tansu Çiller. ABD’nin iç işleyişini “avcunun içi gibi bilir”miş, ABD’nin eski başkanlarıyla da “evlerinde ziyaret edebilecek kadar sıcak ilişkileri var”mış.
her-sey-yolunda-peki-benzin-zammi-nerede-376301-1.
Turgut’un bu önerisine Saray nasıl bakar bilinmez… Ama dönemin doğal koalisyon ortağı Doğu Perinçek’in hoşuna gideceğini pek sanmam. Yıllarca “ÇÖÖ” (Çiller Özel Örgütü) manşetleri attı Aydınlık’ta. Hatta Çiller’in CIA ajanı olduğunu “belgeleriyle” açıklamıştı.

O yüzden… Aman diyeyim, Serdar Turgut’un abuk önerileriyle koalisyonu çatlatmanın âlemi yok.

***

Muhabir gönderip ajansa yaslanmak!

her-sey-yolunda-peki-benzin-zammi-nerede-376303-1.

Hürriyet gazetesi, kriz bölgelerine özel ekipler gönderiyor. Haber refleksinin yanı sıra mali gücünün katkısıyla elbette… Ama muhabirlerin emeklerini, “oradaydık” havası atmak dışında iyi değerlendirdikleri söylenemez. Son örnek, bağımsızlık krizinin yaşandığı Katalonya’dan...

Türkiye’nin en iyi foto-muhabirlerinden Sebati Karakurt’u Barselona’ya göndermişler. Fikir gayet iyi… Birinci sayfadan da gayet güzel anonslamışlar, “Zeynep Bilgehan ve Sebati Karakurt Barselona’dan bildiriyor” diye.. Haberin devamında, Karakurt’un çektiği şahane fotoğrafları görmeyi bekliyorsunuz değil mi… Ama neredeyse tam sayfa çalışılan haberde Karakurt’un kendi yüzü var ama çektiği tek bir kare yok. Gazete, dünyanın en iyi muhabirlerinden birini göndermesine rağmen Barselona’dan AFP ve Getty Images ajanslarının fotoğraflarını kullanmayı tercih etmiş.

Ne diyelim… Karakurt, iyi tapaslar yemiştir inşallah, gittiğine değmiştir yani.