Böyle zamanların insana öğrettiği şeyler oluyor.

Olağan zamanlarda küçük sorunları ne kadar büyüttüğümüzü hatırlayın. Artık hiçbiri umurumuzda olmayacak.

Gözümüzün asla göremeyeceği, hayal bile edemeyeceğimiz kadar küçük bir canlı, bir virüs, dünyanın neresinde olursak olalım her birimizin hayatını tehdit etmeye başlayınca, dert ettiğimiz çok şeyi dert etmemeyi de öğreneceğiz.

Olağan zamanlarda küçümseyip hiç dikkate almadığımız kimi edimlerimizin aslında ne kadar önemli olduğunu, hayat anlamına geldiğini de öğreneceğiz şimdi. Misal, el yıkamak!

Ve eski zamanlarda yarı tanrı gibi görülen ama bugün büyük ölçüde neo-liberal sistemin saygınlığını aşındırdığı ve o sitem içinde karakterleri de aşınan bizlerin zaman zaman şiddet uygulamak gafletine düştüğümüz hekimlere hak ettiği saygınlığı teslim etmeyi de öğreneceğiz.

Dün, üniversiteler de tatil oldu haberinin hemen ardından, derdim olduğunda başvurduğum hekim arkadaşlarımdan Prof. Dr. Şaban Sarıkaya’yı aradığımda; “Bize tatil yok ama” dedi.

Gerçekten; okullar tatil, iş yerleri kapanıyor, uçaklar kalkmıyor, panikle raflarda makarna bırakmamış ve en çok sağlık çalışanlarına gereken maskeleri tüketmişiz, en yakınlarımızla aramıza mesafe koyup dokunmamaya gayret ediyoruz, ama hekimler 7/24 en riskli gruplarla yakın temasta…

Hayatlarımızı kurtarmak için hayatlarını riske atıyorlar!

Şimdi, hekime şiddet uygulayan gafiller adına utanmanın ve tüm sağlık çalışanlarını saygıyla selamlamanın da zamanı!

Bütün toplantılar birbiri ardına iptal edilirken, dün Ankara’da Başkent Üniversitesi’nde dünyanın değişik yerlerinden gelmiş uzman hekimler “Organ Bağışı ve Din” konulu uluslararası bir sempozyumda nasıl daha çok hayat kurtarabileceklerini tartışıyorlardı.

Benim alanım olmasa da, sempozyumdaki konuşmaları can kulağıyla dinleyip, böylesi bir zamanda Dünya Organ Nakli Derneği (TTS) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın davetiyle; ABD’den, Avustralya’dan, Lübnan’dan, Kuveyt’ten, İspanya’dan, Özbekistan’dan, Mısır’dan, Suriye’den, Hindistan’dan, Birleşik Krallık’tan ve Kanada’dan gelen uzman hekimleri dikkatle izledim.

Öyle maskeli falan değillerdi. Eminim hepimizden çok tehlikenin farkındaydılar ama virüsü tanıyan uzmanlar olmanın bilgisi ve görevlerinin her koşulda insanı yaşatmak olduğunun sorumluluk bilinciyle çok uzaklardan kalkıp gelmişlerdi.

O hekimleri izlemekten çıkardığım sonuç; tehlikenin farkında olun, ona karşı almanız gereken önlemleri bilin ama tehdidin sizi yaşamaktan alıkoymasına asla izin vermeyin, oldu.

Mısırlı Dr. Gamal Saadi’nin ülkesinde organ bağışının durumuyla ilgili konuşması içindeki bir cümleyi de kendi mesleğim adına not ettim: “Organ nakli propagandası konusunda medyadan uzak duruyoruz.

Cevabı tahmin ettiğim halde, “Neden?” diye sordum Dr. Saadi’ye; “O kadar yalan yanlış, abartılı, zarar verici şeyler aktarıyorlar ki” dedi.

Şimdi, corona günlerinde bu da kulağımıza küpe olsun; medyadan her duyduğumuza, özellikle denetimsiz internet mecralarından yayılanlara kendimizi kaptırmayalım… Gözümüz ve kulağımız güvenilir uzmanlarda olsun!

Yazının başlığını ise, yıllardır savaşın pençesinde ve ölümün sıradanlaştığı Suriye’den gelen Dr. Bassam Saeed’i dinlerken not ettim; Her şeye karşın hayat!

Bir yandan gencecik insanlar yaşamlarını yitirirken, öte yandan 6’sı Şam’da olan ülkenin 8 organ nakli merkezinde Dr. Saeed gibi hekimler yaşam kurtarmaya çalışıyorlar. Savaş imkanlarını gün be gün tüketse de, pes etmeden.

Aslolan hayat! Bilimin ışığında, bilgiyle sarılacağız hayatlarımıza; savaşlara ve virüslere teslim olmadan, her şeye karşın!