Bugün Kurban Bayramı!..

Öncelikle tüm okurlarımıza mutlu bayramlar diliyorum.

Biliyorum ki mutluluk herkese göre değişken

Halkın arasında bizim gibi dolaşanların gördüğü ve duyduğu çok şey var… Mutsuzluğun diz boyu olduğu bir ülke haline geldik!..

• • •

Aslında son senelerde çokça tekrarlanan bir sözü dile getirmek isterim. “Eski Bayramlar nerede!..”

Evet, eski bayramlar kalmadı.

Bayram sevinci yerini telaşa bıraktı. Bayram alışverişi de yerini üzüntüye!..

Belli yaşta olanlar, en azından son 16 yıl öncesini hatırlayanlar, bugünle o günlerin arasındaki farkı hemen görebiliyorlar…

• • •

16 yıl önce aileler daha mutlu idi. Hiç olamazsa çocuklarına bayramda yeni elbiseler alabiliyorlardı.

Kurban kesecek paraları vardı.

Komşuya mahcup olmayacak yaşantıları da…

• • •

Bugün öyle değil. Kurban parasını bırakın, çocuğunun temel ihtiyacını karşılayacak geliri yok.

Memur, işçi, emekli hatta esnaf komşuların kestikleri kurbanlardan paylarına düşecek olanı bekler durumdalar.

Geçen emekli bir dost; “bu yıl ailece bir tek kurban kesmeye karar verdik. Bana ancak 1/7’i düşüyor. Payımı nasıl ödeyeceğimi bilemiyorum. Zorlanıyorum ama inancımız adına yapıyorum. Bu arada torunların okul masrafı da yaklaştı” diyor.

Hele köylünün hali tam perişan. Mahsul para etmiyor. Kurbanlık yetiştiremiyor. İnancı kesmesini emrediyor. Ama parayı denkleştiremiyor telaş içinde. Bir de kurbanını kesen dünüre mahcubiyet cabası… Onun için üzülmek de kâr etmiyor!..

Neden bu durumdayız?..

• • •

Ekonomi çöktü!..

Bir başka çöküntü de gerçeklerin suçlanmasında!..

Çöküş gerçeğini dile getirenlerin bundan böyle yargıya havale edilecekleri de açıklandı.

Yani yeni demokrasi anlayışı ve hukuk devleti duruşu ekonomiyi çökertenlerle değil, çöküşü dolayısıyla perişan olanlarla ve bu durumu açıklayanlarla uğraşacak!.. Kısaca yönetenlerden değil, mağdur olan halktan hesap sorulacak!..

• • •

Toplam borcumuz 453 milyar dolar deniliyor...Bu yılsonuna doğru anapara ve faiziyle 325 milyar dolar ödemek zorundaymışız.

Alınan borç paralar kuma çakıla, betona yatırıldı. Yol köprü yapıldı. O yol ve köprüler bizim değil, yandaş firmaların. Onlara, yoldan ya da köprüden geçsek te geçmesek te yurttaş olarak para ödüyoruz.

Şehir hastaneleri yapıldı. Hastalansak da hastalanmasak da yandaşın hastanesine para ödüyoruz. Hem de dolarla.

Ama işsizliği yok edecek, istihdamı artıracak fabrikalar yapılmadı. Alınan borç üretim yapmak için kullanılmadı.

Üretken olmayan bir ekonomi yaratıldı. Alınan borç borçla ödendi.

Dolayısıyla dolar değer kazandı. Türk Lirası’nın değer kaybettiği her 1 kuruşla Türkiye 3 milyar TL daha fakirleşti.

• • •

Bir yandan Türk Lirası değer kaybederken, diğer yandan petrolden ekmeğe kadar yapılan zamlarla enflasyon giderek yükseliyor.Paralel olarak işsizlik artıyor.

Geçmiş dönemlerde iktidarlar haziran ayını dört gözle beklerdi. Yaz aylarında özellikle tarım ürünlerinin bollaşması nedeniyle piyasaların dengeye geleceğini ve tüm rakamların düşeceğini bilirlerdi.

Bu yıl öyle olmadı.

Çünkü tarım üretimini de engellediler. İthal edilen meyve ve sebze de dolara göre zam aldı…

• • •

Kötü giden ekonomiye rağmen AKP iktidarı ülkeyi değil, yandaşları düşünen bir vergi sistemi kurdu.

Defalarca vergi affı çıkararak hem yandaşı korudu hem de vergisini dürüstçe veren namuslu iş insanını cezalandırdı.

Kazanandan doğrudan vergi almak yerine en adaletsiz vergi türü olan dolaylı vergileri artırarak milleti adeta sömürdü.

• • •

Ayrıca vergide bağış sistemini getirdi. AKP Hükümeti 2.1.2004 ve 31.12 2004 Tarihlerinde Vergi Usul Kanunu’na 40/10 maddesini ekleyerek Gelir veya kurumlar vergisi mükellefinin isterse vergisini devlete vermeme hakkını getirdi...

Bu madde uyarınca kurumlar isterlerse vergilerini devlet yerine “BÜNYESİNDE GIDA BANKACILIĞI BULUNAN DERNEKLERE” verebilmektedir…

• • •

İçişleri Bakanlığı’nca bünyelerinde GIDA BANKACILIĞI kurma izni verilen derneklerin bazıları şunlar:

-Deniz Feneri Derneği

-Kimse Yok Mu Derneği

-Kepez Deniz Yıldızı Sosyal Yardımlaşma Derneği

• • •

Bu dernekler aracılıyla kurumlar ödeyecekleri milyonlarca lira vergiyi çeşitli yöntemlerle en düşük miktarda ödeyebiliyorlar.

Örneğin 100 milyon lira vergi borcu olan şirket, 50 milyon verip bu derneklerden 100 milyon tl’lik fatura alabilir!..

Oysa aynı vergi mükellefi bir okul veya hastane yaptırırsa, yaptığı harcamanın sadece 5 milyon lirasını vergiden düşebiliyor.

Örneğin Mehmetçik Vakfı’na, eğitim kurumlarına, sanat kurumlarına, Çocuk Esirgeme Kurumu’na, Kızılay’a yaptığı yardımın en fazla 5 milyon lirasını vergiden düşebiliyor.

Ama AKP’li (tarikat) derneklere yardım yaparsa, yaptığı yardımın tamamını vergiden düşebiliyor...

Gazi Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Deniz Büyükkılıç bu uygulamanın son derece adaletsiz ve vergi etiğine uymayan bir durum olduğunu söylüyor.

• • •

Türkiye zor durumda, iktidar yurttaşın yastık altındaki altın ve dövizlerin çıkarılmasını istiyor.

Hoş, şu ana kadar devletten en büyük ihaleleri alan yandaş hiçbir kişi ya da kurumun dolar bozdurduğunu duymadık.

Yine de yurtsever insanlar ellerinde bulunanları ekonomiye sokmak için uğraşıyor.

• • •

Romanya, Vietnam, İngiltere ve dünyanın pek çok yerinde fabrikası ve 6 binin üzerinde çalışanı bulunan, İngiltere’nin en büyük 5 tekstil firmasından birinin sahibi Cafer Mahiroğlu; döviz kurlarında yaşanan hareketliliğe ilişkin olarak şöyle bir değerlendirmede bulunuyor...

Yurt dışında yaşayanyurttaşlarımızın tamamının banka mevduatı vardır. Bunların Türkiye’ye akması demek ekonomik krizin bitmesi demektir... Avrupa’daki vatandaşlara bir tek çağrı yapılmadı. ‘Siz 5 milyon bizim güvencemizsiniz, varlığımızsınız’ denilmedi. 5 milyon Türk insanından bahsediyoruz. İş insanı da var ciddi boyutta. İş insanı olmayanın da hesabında en az 20 bin doları vardır. Bu birikimler bir Fransız, Alman, Belçika bankasında duracağına Türkiye’deki bankalarda durmalıdır.

Bunun için devletin ve Türkiye’deki muhalefetin başta CHP’nin çağrısı gerekir. Size ihtiyacımız var denilir ve gerekli güvence verilirse ciddi transferler yapılır. Doğru zamanda çalınan kapı açılır.”

• • •

Başarısının sırrının hiçbir şeyden korkmamak olduğunu açıklayan İngiliz Markafoni’nin sahibi Cafer Mahiroğlu bu proje ciddiye alınırsa aktarılacak meblağının milyar dolarlarla ölçülebilecek düzeyde olduğunu iddia etmektedir.

• • •

Aslında gelinen noktanın tek faili 16 yıllık AKP iktidarıdır!..

Tiranlık hevesinde bulunanların batma tehlikesinde hep kullandıkları ortak nokta; “aynı gemideyiz” ifadesidir.

İyi de bu gemiyi yolcular ya da tayfalar yönetmiyor!.. Gerçek suçlu kaptanlara ceza verildiğinde gemiler batma tehlikesinden kurtulur!.