Bu hafta işlerimin yoğunluğu nedeniyle yazmaya zamanım kısıtlıydı, ben de hiç yazmamaktansa okurlarımın anlayışına sığınarak birbirleriyle ilişki kurduğum üç alıntı paylaşacağım. İki de kaynak sunmuş olurum diye düşündüm, af ola. “Amaçlar krallığında her şeyin ya bir fiyatı vardır ya da bir haysiyeti. Fiyatı olan şey, bir eşdeğer olarak başka bir şeyle değiştirilebilir; buna karşılık her […]

Bu hafta işlerimin yoğunluğu nedeniyle yazmaya zamanım kısıtlıydı, ben de hiç yazmamaktansa okurlarımın anlayışına sığınarak birbirleriyle ilişki kurduğum üç alıntı paylaşacağım. İki de kaynak sunmuş olurum diye düşündüm, af ola.

“Amaçlar krallığında her şeyin ya bir fiyatı vardır ya da bir haysiyeti. Fiyatı olan şey, bir eşdeğer olarak başka bir şeyle değiştirilebilir; buna karşılık her türlü fiyatın üstüne çıkan ve bu yüzden de hiçbir eşdeğer(i) kabul etmeyen şeyin bir haysiyeti vardır. (Kant’tan alıntı, Ömer Faruk’un ‘Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği’ adlı kitabından.)

Tanrılar bir araya toplandıkları bir günde Eris (Nifak), üç tanrıçanın arasına bir altın elma attı ve bu elmanın aralarından en güzel olana verileceğini söyledi. Bunun üzerine Athena, Hera ve Afrodite arasında kavga başladı. Tanrıçaların bu çekişmesine dayanamayan diğer tanrılar araya girmek istemiyor ve taraf tutmuyorlardı. Zeus olaya bir çözüm bulmak adına Hermes’i yanına çağırdı ve ondan üç tanrıçayı İda Dağı’na götürmesini istedi.

Burada tarafsız biri olarak çobanlık yapan genç Paris, tanrıçalar arasında bir seçim yapacaktı. (…) Hermes durumu izah etti ve Zeus’un emriyle bu üç tanrıçaya hakemlik yapması gerektiğini söyledi. Her biri kendisini seçmesi için vaatlerde bulundular. Hera, eğer kendisini seçerse ona bütün Asya imparatorluğunu vereceğini vaat etti. Athena ise ona bilgelik ve tüm savaşlarda zafer kazanmayı vaat etti. Aphrodite bu iki tanrıçadan çok farklı bir şey, büyük bir aşk vaat etti. Eğer onu seçerse kendisine Spartalı Helene’nin aşkını vereceğini söyledi. Bunun üzerine Paris en güzel tanrıçanın Aphrodite olduğuna karar verdi. Bu olay Troya Savaşı’nın kıvılcımı olmuştur. (Bitki Mitosları, Deniz Gezgin)

1519’da İspanyol fatih Hernan Cortes ve askerleri Meksika’yı işgal ederler. İşgale uğrayan, kendilerini Aztekler olarak adlandıranlar Cortes ve askerlerinin yumuşak ve sarı bir metale olağanüstü ilgi gösterdiklerini fark eder ve nedenini anlamazlar: Yenemeyen, içilemeyen, alet ve silah yapımı için kullanılamayan bu sarı metal neden bu kadar önemlidir? Cortes şöyle yanıt verir: “Çünkü ben ve arkadaşlarım ancak altınla giderilebilecek bir kalp hastalığından mustaribiz. (Hayvanlardan Tanrılara Sapiens, Yuval Noah Harari – Ömer Faruk’un ‘Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği’ adlı kitabından.)