Tütünden sonra sıranın şekere geleceği belliydi. Tütündeki özelleştirmelerin yarattığı olumsuzlukların ve tahribatın bilincinde olan

Tütünden sonra sıranın şekere geleceği belliydi. Tütündeki özelleştirmelerin yarattığı olumsuzlukların ve tahribatın bilincinde olan Burdur halkı, ekmek kapıları olan şeker fabrikasının özelleştirilmesini engellemek için tüm gücüyle, varıyla yoğuyla çalışıyor.
Halk, önce işe örgütlenmeyle başlamış. Anlaşılıyor ki, örgütlü mücadelenin başarılı bir simgesi olan tekel direnişinden bir hayli etkilenilmiş. 51 kuruluşun bir araya gelmesiyle Burdur Sivil Toplum Örgütleri Konseyi oluşturulmuş. Konseyin bileşenleri arasında çok sayıda sivil toplum örgütü, meslek odası ve siyasi parti bulunuyor. Ancak bu büyük oluşumun içinde ne yazık ki Burdur Ticaret ve Sanayi Odası yer almıyor. Yer almayan bir diğer tüzel kişilik ise, beklenildiği gibi AKP il teşkilatı.
İlk icraat, 12 sivil toplum kuruluşu tarafından Konsey için bir özelleştirme raporu hazırlamak olmuş. Tarım ve hayvancılık sektöründe yapılan özelleştirmeleri ele alan raporda çok önemli tespitler yapılıyor. İşte size Rapordan çarpıcı bazı tespitler:
» Özelleştirme öncesinde Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu’na ait 32 olan fabrika sayısı 13’e düşmüştür. İstihdam edilen işçi sayısında yüzde 60, işlenen süt oranında ise yüzde 80’lik bir azalma yaşanmıştır.
» Hayvancılıkla geçimini sağlayan Burdur’un yem ihtiyacı şeker fabrikasının ürettiği ve atığı durumundaki pancar posasından karşılanmaktadır.
» Şeker fabrikasının satılmasıyla yem maliyetinin yüzde 50 artacağı, hayvancılık sektörünün ve dolayısıyla bu sektörden geçimini sağlayan köylüler bundan olumsuz etkilenecektir.
» Türkiye’de 2007-2008 verilerine göre Burdur Şeker Fabrikasına bağlı olarak pancar ekilen 6 il bulunmaktadır.
» Pancar üretimine konulan kota ile pancar ekimi sınırlandırılıp, şeker üreticisi olan ülkemiz dışarıdan şeker satın alır hale getirilip, dış bağımlılığı arttırılmıştır.
» Özelleştirmenin doğal sonucu olarak üretimin düşürülmesiyle tarım ve hayvancılık sektörü başta olmak üzere üretici, nakliyeci ve köylü, işinin ve ekmeğinin yarısını kaybedecektir.
Yaşadığı köyünde ekmeğini kaybeden pancar üreticisi, çaresiz olarak kentlere göç edecek, bu da ağır sosyal boyutları olan iç göçü arttıracaktır.
Görülüyor ki Rapor, Burdur’un tüten tek bacası olan şeker fabrikasının özelleştirilmesinin yaratacağı ekonomik ve sosyal kayıpları çok açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Raporun hazırlanmasının ardından ikinci icraat, konuya ilişkin bir panel düzenlemek olmuş. Edinilen bilgiler, panele katılımın çok yüksek olduğunu ve coşkulu geçtiğini gösteriyor.
Halkın bu yüksek katılımı ve coşkusu nereden kaynaklanıyor derseniz yanıtı belli. Çünkü halk özelleştirmeyle tüm geçmiş kazanımlarını kaybedeceğini biliyor. Burdur’da köylüler, işçiler ve tüketiciler başta olmak üzere herkes kaybedecek.
Peki kim kazanacak? Fabrikanın yeni sahibi sermayedar ile dostumuz Tayfun Özkaya hocanın da işaret ettiği gibi hem enzimi hem de mısırı GDO'lu (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) olan şekeri üretecek Amerikan şirketleri olacaktır.
Fabrikayı  alacak sermayedar ve GDO’lu mısırdan şeker üretecek olan Amerikan şirketleri özelleştirmenin ardından işlerine, karlarına bakacak. Özelleştirme sonrası gündeme gelecek; mısır ithali için gerekli dövizin nasıl bulunacağı, kapanacak olan şeker fabrikası işçilerinin 4-C kapsamına alınarak kölelik sözleşmesi koşullarında çalışacak olması (TEKEL işçileri örneğinde olduğu gibi), pancar üretemeyecek çiftçilerin nasıl geçineceği gibi sorunlar onları hiç ama hiç ilgilendirmeyecek.
İlgilenecek kesimler ise kaçınılmaz olarak özelleştirme mağduru geniş halk yığınları olacak. O zaman yapılacak iş, Burdur halkına destek olmak ve “her yeri Burdur yapmak” üzere mücadeleyi ülke sathına yaymak olacaktır.