İlk kar Noel’den hemen önce düştü ve o günden bu yana tonlarca düşmeye devam etti. Düşüşü bu kadar mutlululuk veren pek

İlk kar Noel’den hemen önce düştü ve o günden bu yana tonlarca düşmeye devam etti. Düşüşü bu kadar mutlululuk veren pek başka bir şey yok sanırım hayatta. Burnum düştü, borsa düştü... eskiden bir de enflasyon düşse diye sevinilebilirdi. Şimdi o da düştü ve bir faydası olmadığı görüldü.
10 gündür neredeyse aralıksız kar yağıyor. Bu kadar uzun ve soğuk ve de karlı bir kış otuz yıldır ilk kez görülüyor. Noel zamanı kar yağması herkesi daha bir sevindiriyor. Lapland ve Noel Baba hikâyelerinden dolayı, Noel’i aslına uygun geçireceğiz mutluluğu. Aslına bakarsanız kardan adam yapmak ve karla kaplı parklarda bahçelerde havai fişek patlatmak dışında bu “beyaz noel” fantezisi tatili eziyete çeviriyor.
Bu eziyetin yolculuk kısmını geçen iki haftada gördük. Uçuşlar iptal oldu, tren seferleri iptal oldu. Günler geçtikçe durum daha da vahim hale geldi, yollar da kardan ve buzdan kapandı ya da araba kullanmak aşırı tehlikeli hale geldi. Noel’de pek çok kişinin ailesini ziyarete gittiği veya tatili uzaklarda geçirmek istediği için bu eziyetin boyutu tartışılmaz.
Londra’da olmanın bir avantajı tatilde de şehirde yapacak ve gezecek yerlerin bol olması. Ama bu kez soğuk hava biraz abarttı. Bu haftasonu için hava durumunu sunan spiker şöyle bir ifade kullandı:
“Hava acıklı ve muhtemelen acı verici olacak.” Dışarıya adımınızı attığınızda buna hak vermemek elde değil.
Bu dışarı çıkmanın acıklı olduğu beyaz britanya halinin hemen başka bir güzel yanı kendini gösteriyor! Okullar tatil, işe gitmemek neredeyse kural! Kurallar çerçevesinde tabii. Örneğin işe gidemeyeceğinizin ya çok kesin olarak mümkün olması lazım ya da patronunuzun “yarın işe gelmeyi yeniden dene” manasında bir şeyler demesi ve durumu dolaylı olarak kabul ettiğini belli etmesi lazım. Okullar kısmı kolay. Zaten okul idareleri hava durumunu dinleyince hemen yelkenleri indiriyorlar. Bu hafta 10 binden fazla okul tatil edildi. İronik biraz tabii. Çünkü o okula gitmesi tehlikeli olan ve mümkün olamayan çocukların hepsi kardan adam yapıyor bahçelerinde.
İşe gitmeyenlerin ne yaptığını bilmiyorum. Pek çok meslekte olduğu gibi akademide “esnek çalışma” yaygın olduğu için kar, buz, sıcak, afet -elektrik ve internet var olduğu sürece- bize tatil olmuyor.
Tatil olmayan bir kişi de Gordon Brown. Brown her nedense biraz Akbulut’un başbakanlığını anımsatıyor. Ne yapsa biraz eline yüzüne bulaşıyor sanki. Belki de halkla ilişkiler ekibi tamamen yanlış bir pazarlama planı uyguluyorlar. Bu kez hafif sıyrıklarla atlattı.
Etraf karla kaplanıp ülkede hayat felce uğrayınca iki eski bakan, Hoof ve Hewitt Brown’ın başından beri sorgulanan liderliğini bir kez daha test ettiler. İkili, Brown’ın liderliğinin gizli oylamayla test edilmesini isteyen bir emaili tüm İşçi Partisi milletvekillerine gönderdiler. Ancak bir kaçı dışında kimseden destek gelmedi ve parti içi darbe girişimi sonuçsuz kaldı.
Muzaffer Brown ertesi gün durumu şakaya vurdu ve olayı “bir kaşık suda fırtına koparıyorlar” diyerek kapattı. Parti liderliğine aday olacağı beklenen ağır toplar Brown’a bağlılıklarını ifade ettiler ama yarım ağızla; hatta o bile değil.
Belki de onların kafasında başka planlar var. Seçimi kaybetmesine neredeyse kesin gözüyle bakılan bir partinin seçim kaybeden başkanı olmak herhalde Miliband gibi aslan yürekli gençlere cazip gelmiyordur. Brown için ise seçimi kaybetmek herhalde doğal son olacak. Zaten şimdi bıraksa başkanlığı bir daha da liderlik şansı yok gibi. Diğerleri için ise seçimi kaybetmiş bir partinin başına kurtarıcı olarak gelmek ve radikal değişimler –en azından kadro değişimi– yapabilecek konumda olmak daha çekici olmalı.
Bir kaşık suda kopan fırtına Brown’ın yüreğini soğutadursun, biz bir süre daha kar ve buz hükmünde kalacağız. Bu hafta eksi 22 dereceyi gördük. En iyisi bir an önce kayak dersi almaya başlamak.
İyi pazarlar ve bol şanslar.