Dahilde işleme rejimi izni de rant kapısı oldu. Sayıştay, vergisiz ithalata olanak sağlayan izinlerin 2020'de ortaya çıkan Covid gerekçe gösterilerek uzatıldığını, yurtiçinde tüketilen kepeğin ihraç ürünü gibi işleme girdiğini belirledi.

Her yol ranta çıkıyor

Nurcan Gökdemir

İhracatı artırmak amacıyla uygulamaya konulan dahilde işleme rejimi (DİR) de sermaye için rant kapısı oldu. 2020'de başlayan Covid salgını bahanesiyle 2006-2019 tarihli izinler uzatıldı, gıda ürünlerine ilişkin izin verirken inşaat ya da makine mühendislerinin imzasını taşıyan ekspertiz raporları kabul edildi. Sayıştay, "Ülkeye katma değer olarak döviz kazandırma amacı güden dahilde işleme rejiminin amacına uygun işlemesi için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir" uyarısı yaptı.


İşletmelerin, ihraç ürünlerinin üretiminde kullanılacak ara girdileri vergisiz olarak ithal etmelerine olanak sağlayan dahilde işleme rejimi bugünkü haliyle 2005 yılında uygulanmaya başlandı. Uygulamaya, kaçakçılığa yol açtığı, vergi kaybına neden olduğu, ithal edilen girdilerin yurt içinde usulsüz kullanıldığına ilişkin yöneltilen eleştirilerin bir bölümüne haklılık kazandıran tespitler Sayıştay denetçilerinin raporlarına da yansıdı.

AKP iktidarlarında sürekli gözden geçirileceği, aksaklıklarının düzeltileceği açıklamalarına karşın uygulama süresi sorunlar ortadan kaldırılmadan sürekli uzatılan uygulamanın büyüklüğü yüzlerce milyar dolara ulaştı.

Her ay yüzlerce yeni yatırımcıya verilen izinlerle sürekli yaygınlaşan rejime ilişkin Sayıştay denetçilerinin raporlarına yansıyan bulgular özetle şöyle:

İnşaat mühendisinden gıda raporu:

DİR kapsamında verilen ekspertiz raporlarının gerekli şartları taşımadığı ve kamu personeli tarafından verilmediği görüldü. Ekspertiz raporları Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine (TOBB) bağlı illerdeki sanayi ve ticaret odalarında çalışan personel eliyle düzenleniyor. Ancak ekspertiz raporlarının çoğunun numune alma, işyerinde inceleme, laboratuvar analizi yapma vb. birçok şartı sağlanmadan hazırlandığı görüldü. Örneğin, bir süt firmasının peynirlerde kullandığı tereyağı oranına ilişkin ekspertiz raporunun herhangi bir laboratuvar analizi yapılmadan verildiği, aynı zamanda raporun gıda mühendisi yerine makine ve inşaat mühendisi tarafından hazırlandığı tespit edildi. Ekspertiz raporları bazı belgelerde çok yüksek tutarlar için de verildiğinden işin uzmanları tarafından ayrıntılı analizler yapılmadan verilmemelidir. Örneğin bir elektronik firmasının tek belge üzerinden yaptığı ithalat tutarı 250 milyon Dolar, ihracat tutarı ise 481 milyon Dolar’dır.

Hayvan yemi de rant konusu:

Dahilde işleme rejimi kapsamında tavuk ve balık sektörlerinde ikincil işlem görmüş ürün (İİGÜ) hesabı yapılmadığı görüldü.
Dahilde İşleme Rejimi Genelgesi’nde ne tavuk ne de balık sektörü için İİGÜ bulunmamaktadır. Yani tavuk ve balık sektörleri için belirlenmiş fire oranları çerçevesinde çıkan tavuk tüyü, kafası ve iç organları ile balıkların iç organları ile kafa ve diğer atıklarının hiçbir ekonomik değeri olmadığı kabul edilmiştir. Oysaki söz konusu kalemlerin de ekonomik değeri olup, İİGÜ olarak değerlendirilmelidir. Ancak yapılan incelemelerde, bu hayvan atıklarının tamamından hayvan yemi yapıldığı tespit edildi. Tavuk tüyünden tavuk unu, diğer atık organlardan yine hayvan yemi, balık atıklarından balık unu yapılmaktadır. Bu unlar hayvan yemlerinin temel bileşenidir. Söz konusu tavuk tüyü unu ve balık unlarının hayvan yemi olarak kullanıldığı yine DİR kapsamındaki belgelerden açıkça görülmektedir.

İnceleme yapılmadı:

Çoğu ekspertiz raporunda “her ne kadar mamul ürünü incelemesek de, firma tarafından verilen kullanım oranlarının uygun olduğu düşünülmektedir” ibaresi bulunmaktadır. Yani ürünün fiili denetimi yapılmadan ve numune alınmadan firmanın verdiği veriler doğru kabul edilmektedir. Dolayısıyla hazırlanan ekspertiz raporlarının kağıt üzerinde kaldığı, mamul ürünün denetimi yapılmadan onay verildiği anlaşılmaktadır.

Covid bahaneli süre uzatımı:

Dahilde İşleme Rejimi kapsamında verilen belge ve izinlerin süre uzatımlarında hatalı uygulamalar belirlendi. Süre uzatımlarının mevzuat hükümleri çerçevesinde yapılması gerekmektedir. Ancak neredeyse her yıl tebliğe eklenen geçici maddeler ile süre uzatımı verilen yıllar ile ilgisi olmamasına rağmen tüm belge ve izinlere süre uzatımı verildiği anlaşılmaktadır. 2020 ve 2021 yılları için Covid 19 salgını nedeni ile ek süre uzatımları verilmiştir. Yapılan incelemelerde 2006 yılına ait bile onlarca kapatılmamış belge bulunduğu, sonraki yıllara ait (2008-2018) yüzlerce kapatılmamış dosya bulunduğu tespit edilmiştir. Yaklaşık 15 yıldır kapatılmayan bu belgelerin kapatılmama sebepleri olarak; dava açılmış olması, belgeden belgeye satışlar, evrak eksiklikleri, unutulmuş dosyalar, telafi edici ödeme vergisi hesapları, firmaların yükümlülüklerini yerine getirmeyişleri sayılabilir. Burada müeyyideli olarak kapatılması gereken dosyaların bile kapatılmadığı görülmüştür. Daha da önemlisi müeyyideli kapatılması gereken belgelerin bile Tebliğ’e eklenen geçici maddeler ile kapatılmadığı ve müeyyidelerin uygulanmadığı tespit edildi. Örneğin ek süre gerekçesi Covid 19 olup, buna göre 2006’dan 2019’a kadarki tüm belge ve izinler için Covid 19 gerekçesi ile süre uzatımı verildi. Oysaki Covid 19 bu tarihlerden sonra ortaya çıktı. Bu gerekçe ile bu belge ve izinlerin tekrardan aktif hale getirilmesinin açıklaması yoktur.

Yurtiçinde satılan kepek ihraç ürünü sayıldı:

Genellik arz eden bir uygulama hatası tespit edildi. Örneğin, buğdayda yüzde 74 oranında un ile azami yüzde 26 oranında kepek üretilebilmekte olup, fire oranı da azami yüzde 3 olarak belirlenmiştir. Burada yüzde 3 fire çıkarsa kepek üretimi maksimum yüzde 23 oranında olacaktır. Bu çerçevede incelediğimiz bir belgede; “Fiili ithalat tutarı: 13.688.233,07 ABD Doları (buğday), Fiili ihracat tutarı: 11.410.806,31 ABD Doları (un), Serbest dolaşıma giren eşya İİGÜ: 3.035.554,68 ABD Doları (buğday kepeği) Döviz kullanım oranı (DKO): Yüzde 94,75” bilgileri bulunmaktadır.
Fiili ithalat fiili ihracattan yüksektir. Ancak döviz kullanım oranı ise yüzde 94,75 görünmekte olup, bu verilere göre gerçek DKO’nun yüzde 94,75 olması mümkün değildir. Yüzde 94,75 gibi yüksek oranda çıkan DKO’nun ithalat vergileri ödenerek yurtiçine serbest dolaşıma sokulan ikincil işlem gören buğday kepeğinin sanki ihracatmış gibi kabul edilerek hesaba dahil edilmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.