Muhalefetin hala bir aday belirlememiş olmasını sorun edenlerden değilim. Daha önemli şeyler var ve birbirinden epey farklı 6 partili Millet İttifakı’nın ortak bir hükümet programına kadar gelebilmesi az şey değil.

6’lı Masa’nın son toplantısı masa dışındakilerin uyarılarının etkilisini de gösterdi: Ortak bildiride; AKP’nin başörtüsü konusunda yapmaya çalıştığı anayasa değişliğine karşı ve Erdoğan’ın aday olamayacağına dair net cümleler var.

Millet İttifakı, adayının seçildikten sonra neler yapacağını da belirledi. Hem de ilk 1 haftada, ilk 1 ayda, 3 ayda gibi takvime bağlayarak. Çok merak edilen aday ismini de iki haftaya kadar duyacağız.

Adayın seçildikten sonra yapacakları pazartesi günü detaylarıyla anlatılacak, ama bir de adaylığı ilan edilir edilmez yapması gerekenler var!

Millet İttifakı’nın, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi devletimiz için bir beka sorunu haline gelmiştir.” ifadesi, hemen tüm muhalefet çevrelerinin üzerinde anlaştığı bir noktaya işaret ediyor: Hepimizin “önemli”leri var, ama şimdi “en önemli”yi kendi önemlilerimizin önüne koyacağız. O “en önemli” tek adam rejimine son vermektir ve bu, kendi “önemli”lerimiz için mücadele edebilmenin de önkoşuludur! Bunu “içselleştirmişsek”, seçim sürecinde aşılamayacak sorun yok!

“Herkes için parti” olmaz. Partiler belli bir ideali paylaşanların bir program etrafında birleşerek oluşturduğu kurumlardır. Herkesi değil ama mümkün olan en geniş toplum kesimlerini kendileri gibi olmaya ikna ederek iktidarı hedeflerler. Siyaseti “herkes gibi olmak için” yapmazlar, bazılarına da karşı mücadele ederler!

Öte yandan, şimdi seçmeye çalıştığımız cumhurbaşkanı, hepsi birbirinden farklı “herkes”i kucaklayan, hepsine aynı mesafede, kuralları ve kurumları herkes için aynı şekilde işleten biri olmalıdır. Erdoğan’a temel karşı çıkış nedenimiz de bu değil mi? Toplumun kendi taraftarları dışındaki kesimlerini üvey evlat olarak bile değil, düşman gördüğü için karşı çıkmıyor muyuz?

Tam da bu nedenle, muhalefetin cumhurbaşkanı adayı adaylığı açıklanır açıklanmaz “herkes için cumhurbaşkanı” olacağını kanıtlayan adımlar atmalıdır.

Herkes için cumhurbaşkanı olacak adayın ilk adımı; kapatılmış olsun veya olmasın, 6 milyon oy almış “herkesin çok önemli bir kesimi”ni oluşturan HDP’ye gitmek, onları dinlemek ve onların da cumhurbaşkanı olacağı güvencesini vermek olmalıdır.

Herkes için cumhurbaşkanı adayı, adaylığının ilk haftasında kendisini aday gösterenler dışındaki tüm çevrelere gidip, onların da adayı olarak yarışacağını vurgulamalıdır.

İktidar yanlısı olduğu bilinen kurum ve kuruluşlara da gitmeli; Erdoğan’ı değil hukuk tanımaz adalet bilmez, milleti kutuplaştırıp birbirine düşman etmiş tek adam rejimini değiştirmek için aday olduğunu anlatmalıdır.

Ve madem “Sayın Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta yapılacak olan seçimlerde bir kez daha aday olması mümkün değildir. Cumhurbaşkanının, Anayasa’ya aykırı olarak üçüncü kez adaylığını ilan etmesi demokrasi tarihimize eklediği bir diğer kara sayfadır.”, adaylığının ilk birkaç gününde atacağı “herkes için cumhurbaşkanı” turundan sonraki kampanyasında yasal ve meşru görmediğini yok saymalıdır! Hukuka ve yasallığa vurguyla sadece tek adam rejiminin yaptıklarını ve kendi yapacaklarını anlatmalıdır!

Madem ki “bu Türkiye’nin kader seçimidir”, asıl anlatılması gereken şey “en önemli”nin ne olduğu ve o değiştiğinde nelerin değişebileceğidir. Açık, net ve basit. Yerelde yaratılan başarı hikayeleriyle; yoksulluğa, işsizliğe, öğrencinin barınma, çiftçinin üretme sorunlarına çözümler bulunabildiğini göstererek…