“Bursa’da hakimler var” dedirtecek bir kararın gerekçesi, geçen hafta açıklandı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi (istinaf), sosyal medya paylaşımları nedeniyle yargılanan Hayrettin Pişkin hakkındaki 2 yıl 6 aylık cezayı bozdu ve Pişkin’in beraatına hükmetti. Mahkeme bu kararı verirken, savcının esas hakkındaki mütalaasında belirttiği “sosyal medya paylaşımının eleştiri niteliği taşıdığı ve şiddet çağrısı veya […]

“Bursa’da hakimler var” dedirtecek bir kararın gerekçesi, geçen hafta açıklandı

Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi (istinaf), sosyal medya paylaşımları nedeniyle yargılanan Hayrettin Pişkin hakkındaki 2 yıl 6 aylık cezayı bozdu ve Pişkin’in beraatına hükmetti.

Mahkeme bu kararı verirken, savcının esas hakkındaki mütalaasında belirttiği “sosyal medya paylaşımının eleştiri niteliği taşıdığı ve şiddet çağrısı veya daveti içermediği” görüşüne uydu.

İnsan Hakları Derneği (İHD) MYK Üyesi Hayrettin Pişkin, Facebook’ta Afrin operasyonunu ve muhalefetin bu konudaki tavrını eleştiren, Troçki’den de alıntı bulunan bir yazıyı paylaştığı için yargılanıyordu. Hatta 25 Ocak 2018’de tutuklanıp iki ay da tutuklu kalmıştı. Çanakkale 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Pişkin’i suçlu buldu, 2 yıl 6 ay hapisle cezalandırdı, dosya istinaf mahkemesine taşındı.

İstinaf mahkemesi 14 Mart 2019’da kararını açıkladı, “Pişkin’e isnat edilen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmadığını” ifade etti.

Gerekçeli karar da geçen hafta açıklandı ve mahkeme, “Çoğunluğa muhalif olanlar da dahil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirmek ve gerçekleştirme konusunda ikna etmek çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir” dedi.

Örnek kararda, ifade özgürlüğünün sadece iktidarın hoşuna gidecek söylemler için olmadığı da belirtildi:

“Demokratik toplumun ana temellerinden olan düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ile basın özgürlüğü, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenmeye değmez ve önemsiz görülen ‘düşünceler’ için değil, devletin veya toplumun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara çarpıcı geleni, onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır.”

Mahkeme ayrıca, “Burası muz cumhuriyeti değil, hukuk devleti” minvalinde de şu ifadeyi kullandı kararında:

“Terörle mücadele de bir hukuk rejimidir. Uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerin ihmal edilebileceği bir alan değildir.”

Kararın en önemli kısmı da, sözü söyleyenin, bunu gerçekleştirecek araçlara sahip olup olmamasının tartışılmasının, kanunda da yeri olan bir zorunluluk olduğu ifade edildi:

“Doğrudan veya dolaylı şiddet çağrısı var ise de sanığın siyasi kimliği, konumu, konuşulan yer ve zaman gibi açık ve yakın tehlike testi bakımından analize tabi tutulmalıdır.”

Yani örneğin, Barış Akademisyenlerinin hiçkimse için tehdit olmadığı devletçe de malumken, devam eden yargılamaların amacının, “tehditten korunmak” olmadığı açığa çıkıyor.

Hayrettin Pişkin’in avukatı İnci İncesağır ile de konuştum, bu kararın, “propaganda suçlamasıyla açılan davalardaki ceza verme eğilimini dengeleyecek, sınırlandıracak bir karar olduğunu, ayrıca aynı suçlamayla yargılanan ve benzer cezalar verilen Barış Akademisyenleri için de emsal olabileceğini” söyledi.

Karar sadece onlar için değil, TMK’nın “örgüt propagandası” suçlamasının düzenlendiği, 7/2. Maddesiyle suçlanan binlerce kişi için de emsal nitelikte. Hatta yalnızca emsal değil, tüm mahkemeler için ders niteliğinde.