Herkes için gıda siyaseti Ege’den filizlenebilir…

Murat BÜYÜKYILMAZ

Siyaset seçime halk geçime kilitlenmiş durumda. Siyaset, seçimlerden kazançlı çıkmak için küsleri barıştırıyor, dostları savaştırıyor. Sözler veriliyor, tarihler işaretleniyor. Halk borçlarını borçla erteliyor, asgari ücretin açıklanmasını bekliyor…

Siyaset siyasetsizleştikçe halk bekliyor, umuyor…

Türkiye’nin sürüklendiği çoklu kriz içerisinde siyaset iktidarıyla muhalefetiyle halkın gündeminden uzaklaştıkça ya da çözümü konuşmadıkça, siyasetsizleşme derinleşiyor. Halkın dertleri konuşulmayı ve çözülmeyi bekliyor.

Hepimizin günlük sohbetlerinde ilk sırayı ise gıda fiyatlarındaki artış alıyor. Peynir fiyatları et fiyatlarını geçiyor, ama zaten et fiyatları da hiç yerinde durmuyor. Süt, yumurta, sebze, meyve; her şeyin fiyatı artıyor da artıyor.

Tarımsal ürün fiyatlarının temel belirleyeni olan Tarım Girdi Enflasyonu yüzde 138 olmuş. Yani gıda fiyatları artacak, artacak, artacak…

Farklı toplumsal sınıflar ve gelir grupları bu artışlardan farklı şiddetlerde etkileniyorlar elbette ama gıda krizi sonucunda aşınan gıda güvenliği her yurttaşı tehdit ediyor. Gıda güvenliği de gıda güvencesi gibi aşınıyor. Peki her şeye rağmen idare ediyor muyuz? Evet, toplumun bir kısmı idare ediyor. Diğer kısmı yarı aç yarı tok geziyor, dayanışmayla desteklerle hayatta kalmaya çalışıyor.

Ama bir kesim var ki, gıda krizinin derinleştirdiği gıda güvencesizliği ve gıda güvensizliği sebebiyle sadece bugününü değil tüm yaşamını kaybediyor. Toplumun en savunmasız ve kırılgan kesimini oluşturan çocuklar, bugün sağlıksız ve yetersiz beslenme sebebiyle telafisi mümkün olmayan bir şekilde gelecekteki sağlıklarından da oluyor.

***

Çocukların karşı karşıya bırakıldığı tehdidi ısrarla her fırsatta kamuoyunun gündemine taşımaya gayret eden Dr. Bülent Şık, Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında Efes Selçuk Belediyesi tarafından Efes Tarlası Yaşam Köyü’nde “Çocuklar ve Gıda Güvenliği” başlığıyla düzenlenen söyleşide yaptığı konuşmada, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin savaş ya da kıtlık dönemlerinden bağımsız olarak en ağır gıda krizlerinden birini yaşadığını belirterek, ”Son bir yıl içinde gıda fiyatlarında 3 ile 4 kat aralığında artış oldu. Bu artış yoksul, gelir desteğinden yoksun, işsiz ve güvencesiz kesimlerin sağlıklı beslenmesi üzerine çok ciddi bir problem oluşturuyor. Ama bu problemin en çok mağdur ettiği kesimin de çocuklar olduğunu belirtmeliyim. Özellikle 5 yaş altı çocuklardaki beslenme yetersizliğine bağlı sağlık sorunlarının önümüzdeki yıllarda çok ciddi bir artış göstereceğini düşünüyorum. Okullarda beslenme yetersizliği ve açlık sorunu yaşayan çocuklarla ilgili çok sayıda haber kamuoyuna yansıyor. Ancak okula gitmeyen beş yaş altı çocukların da sağlıklı beslenmeden mahrum olmasının çok ciddi sorunlar doğuracağını mutlak surette kamuoyunun bilmesi gerekiyor" ifadelerini kullanıyor.

Endüstriyel tarım ve gıda krizinin, Türkiye’nin içerisine sürüklendiği ekonomik, ekolojik, siyasal ve iklimsel pek çok krizin de etkisiyle ortaya çıkardığı sonuç; üretici üretemiyor, tüketici tüketemiyor. Ve toplumun en kırılgan ve korumasız kesimi olan çocuklar bu çoklu krizden geleceklerini kaybedecek düzeyde etkileniyor.

Bizim açımızdan ise tüm bu tartışmalar Türkiye’nin en verimli topraklarında, tarımsal üretimin kentsel yaşamla iç içe geliştiği bir coğrafyada, Ege’de meydana geliyor.

***

Şimdi Bülent Şık’ın yerel yönetimlere yaptığı çağrının arkasında durmak, başta çocuklar olmak üzere herkes için sağlıklı, yeterli ve besleyici gıdayı bir hak olarak talep etmeliyiz. Bunu ilçe ilçe örgütlemeli, yerel yönetimlerin olanaklarını halkla buluşturacak toplumsal alanı ve dinamizmi inşa etmeliyiz. Hangi ilçede hangi mahallede gıdaya ihtiyaç duyan kaç çocuk, anne, göçmen var bunu öğrenmeli ve herkes için gıdanın sağlanmasını örgütlemeliyiz.

Üreticilerle tüketicilerin; endüstriyel tarım ve gıda sisteminden bağımsızlaşarak agroekolojik üretimi yaşama geçirebildikleri, aracısız gıda tedarik kanallarının dayanışmayla inşa edilebileceği, çocuklardan göçmenlere toplumun tüm kırılgan kesimlerini de sarıp sarmalayan kocaman bir dayanışma sofrasına dönüşebilecek bir coğrafyadan bahsediyoruz; Ege’de herkes için gıda siyasetinin filizlenebileceğini düşünüyoruz.

Aksi takdirde siyaset seçime, halk umara yatacak ve hepimiz birden açlıkla uyandığımızda geriye paylaşacak bir umut dahi kalmayacak.