Trabzonspor önceki gün yedinci şampiyonluğunu kazandı. Bordo-mavililer, 38 yıl sonra yeniden ligin zirvesine çıkarken 55 yıllık tarihine çok daha fazlasını sığdırdı. İstanbul dışından çıkan ilk şampiyon olan bordo-mavililerin ülke futbolunda başlattığı devrimin hikâyesi.

Herkesi yenen kahraman

Eren TUTEL

‘‘Trabzonspor’u tutmak sadece o yörenin çocuğu olmakla açıklanabilecek bir davranış değil. Benim için Trabzonspor, en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali bir kahramandı’’

Kazım Koyuncu

Yaklaşık 17 sene önce aramızdan ayrılan müzisyen Kazım Koyuncu, Trabzonsporlu olmanın tanımını bu sözlerle nefis bir biçimde özetliyordu. Önceki gün yedinci defa lig şampiyonluğunu kazanan 188 kilometrekarelik bu küçük şehirin takımı da tıpkı bulundukları kent gibi hayli kendine özgü ve orijinal bir kimliğe sahip.


1967’de başlayan hikâyeleri de hayli orijinal. Şehir içinde İdmanocağı ve İdmangücü takımlarının çekişmesi tek bir takımın çıkmasındaki en büyük engeldi. Kavga boyutunu bulan tartışmalar sonucunda İdmanocağı, İdmangücü’yle birleşmeyi reddetti. İdmangücü, Martıspor ve Karadenizgücü’nün birleşmesiyle oluşan Trabzonspor 1966 takımının ömrü ise İdmanocağı’nın açtığı dava nedeniyle bir yıl sürdü. Sürecin sonunda ismini Trabzonspor olarak tescil ettiren kulüp 2 Ağustos 1967’de resmi olarak kuruldu ve ikinci ligden futbola dahil oldu.

1974 VE SONRASI

Bu zorlu süreç bile kulübün ne kadar kendine has olduğunun kısa bir özeti gibi. Kendi içlerindeki tartışmayı bile dolu dolu yaşayan bir kentin rakiplerine de aynı zorluğu fazlasıyla yaşatacağını tahmin etmek pek de güç değil. Öyle de oldu. Henüz ilk sezonunda 20 takımlı ligi altıncı bitiren bordo-mavililer, yedi sezon boyunca hep tepeyi zorladı ve 1974’te 1. Lig biletini almayı başardı. Kulüp ayrıca henüz yedi yılda oyuncularını parlatmaya başlamıştı bile tıpkı şu an olduğu gibi.

1974’te Türkiye futbolunun en üst liginde mücadele etmeye başlayan Trabzonspor, ülke futbolunu kökünden değiştirmeye ve bir devrimin fitiilini ateşlemeye hazırlanıyordu. Bordo-mavililer, henüz ilk sezonunda ligi 9’uncu sırada tamamladı ve Türkiye Kupası’nda finale yükseldi. Kupada o dönem finalin iki ayaklı olması ilk kupalarını almalarını engelledi. Beşiktaş’ı ilk maçta 1-0 mağlup eden bordo-mavililer rövanşta 2-0 mağlup olunca kupayı siyah-beyazlılar kazandı. Ancak Fırtına, yaratacağı devrimini sinyallerini fazlasıyla vermeye başlamıştı.

DEVRİM BAŞLADI

En üst seviyedeki henüz ikinci sezonunda şampiyonluğa uzanan bordo-mavililer, kurulalı 10 yıl olmuşken ipi göğüsledi. İstanbullu büyükler hariç şampiyon görmemiş olan Türkiye futbolu şaşkındı. Karadeniz’den çıkan bu çılgın takım 30 maçta sadece 14 gol yiyerek şampiyon olmuştu. Dozer lakaplı Cemil Usta’nın önderliğinde güçlü bir savunma takımı olan bordo-mavililer, bu devrimin devamını getirecek ve 70’lerle, 80’lerin başını domine edecekti. 1975-1984 yılları arasındaki dokuz sezona tam altı şampiyonluk sığdıran Trabzonspor daha önce ülke futbolunun görmediği bir başarı yakaladı.

ÖZYAZICI-SÜMER

Ahmet Suat Özyacı’yla başlayan Karadeniz fırtınası Özkan Sümer’le devam etmişti. Çağının ötesinde olan iki futbol insanı; başarının parayla değil, oluşturulan sistemle, düzenli bir yapıyla geleceğini kantılamıştı. Tıpkı 70’lere damga vuran bir başka futbol dahisi Johan Cruyff’un dediği gibi: ‘‘Zengin bir kulübü neden yenemeyesiniz ki? Ben para dolu bir çantanın gol attığını hiç görmedim’’

İstanbul kulüplerinin Trabzonspor’a göre çok daha fazla parası vardı ancak onlar ne Ahemet Suat Özyacı gibi bir lidere ne de Özkan Sümer gibi devrimci bir antrenöre sahipti. Bu yüzden uzun bir süre kendilerinden çok daha sınırlı imkânlara sahip olan Karadeniz takımının dominasyonu seyretmek zorunda kaldılar.

9 YILDA 15 KUPA

9 yıla; 6 lig, 3 Türkiye Kupası ve 6 Süper Kupa olmak üzere 15 kupa sığdırmıştı Trabzonspor, 1996-2000 arasında Galatasaray’ın istikrarlı başarısına kadar ülke futbolunun görmeyeceği bir dominasyonuydu bu.

Peki böylesine başarılı geçen dönemin sonunda Trabzonspor neden 38 yıl boyunca yedinci lig şampiyonluğunu bekledi? Pek bekledi denemez aslında. Trabzon başlarda bocalasa da gittikçe endüstriyelleşen futbola bir şekilde ayak uydurmayı başardı ve üretmeye devam etti. Dozer Cemillerin, Şenol Güneşlerin yerini önce Dobi Hasan’lar Ogünler, Ünallar sonra Hamiler, Fatih Tekkeler, Gökedenizler şimdi de Yusuflar, Uğurcanlar, ve Abdülkadirler aldı.
Belki bu sezona kadar lig şampiyonu olamadı bordo-mavililer ancak bir yandan rekabetçi kalmayı başarırken diğer yandan da ülkenin en büyük futbolcu fabrikalarından biri olmaya devam etti.


FOREST VE ABERDEEN

Yıllarca zirve yarışının içinde yer almak zirveye çıkmaktan daha zor. Örnek vermek gerekirse, (çok ayrı bir seviye olmasına rağmen benzer hikâyeler olduğu için) Trabzonspor’la benzer yıllarda çıkış yapan İngiltere’nin küçük şehirlerinden Nottingham’ın bir dönem Ada ve Avrupa futboluna damga vuran takımı Nottingham Forest, 1999’da veda ettiği Premier Lig’e bir daha dönemedi ve eski günlerini mumla arıyor.

Tıpkı Sir Alex Ferguson’ın ilk çıkışını yaptığı gençlik eseri Aberdeen FC gibi. Celtic ve Glasgow Rangers’a göre çok daha mütevazı bir bütçeye sahip olan Aberdeen, 1979-1985 arasında üç şampiyonluk kazandı ve bunların yanına UEFA bir de UEFA Süper Kupası ekledi. Ferguson’ın ayrılışının ardından bir daha asla aynı seviyeye ulaşamayan Aberdeen FC, Celtic ve Glasgow Rangers’ın çok gerisinde kaldı.

Bu örnekleri ele aldığımızda Trabzonspor’un şampiyon olmadığı 38 yıl boyunca bir şekilde rekabetçi kalması ve oyuncu üretimine devam etmesi benim gözümde şampiyonluktan daha büyük bir başarı.

Tabii ki gelen şampiyonlukta onlar için yemekten sonra olabilecek en iyi tatlı fakat Trabzonpor bu şampiyonluktan çok daha fazlası, Kazım Koyuncu’nun da dediği gibi herkesi yenen hayali bir kahraman...

***

HAFTA HAFTA ŞAMPİYONLUĞUN HİKÂYESİ

1. HAFTA: Yeni Malatya’yı deplasmanda 5-1 yenen Fırtına rakiplerine gözdağını daha ilk haftadan veriyordu.

2. HAFTA: Ligin en dişli takımlarından Sivas’ı 2-1 mağlup eden bordo-mavililer, kusursuz bir başlangıca imza attı.

3. HAFTA: Giresunspor’un ligin başındaki bocalamasından faydalanan Trabzonspor sahadan 1-0 galip ayrıldı.

4. HAFTA: Galatasaray’a karşı 2-0 geri düşmesine rağmen Trabzon, soğukkanlı kalıp 2-2’yle bir puanı kurtardı.

5. HAFTA: Ligin başında rakiplerine göre daha oturmuş bir şablona sahip olan Fırtına, Kasımpaşa’yı da 1-0’la geçti.

6. HAFTA: En zorlu deplasmanlardan biri olan Konya’da geri düşülmesine rağmen 2-2’yle alınan bir puan önemliydi.

7. HAFTA: Bülent Korkmaz yönetiminde katı bir savunma takımına bürünen Alanya karşısında alınan 1-1’lik beraberlik.

8. HAFTA: Beraberlik serisi sonrası Kayseri deplasmanında 2-1’lik skorla alınan üç puan takıma ilaç gibi geldi.

9. HAFTA: Kırılma maçlarından. Hakemin çok konuşulduğu maçta Fenerbahçe’ye karşı 3-1’lik skorla alınan üç puan.

10. HAFTA: Göztepe’ye karşı deplasmanda oynamak her zaman çok zordur. 1-0 alınan üç puan oldukça kritikti.

11. HAFTA: Kazanma alışkanlığı kazanan takım, Çaykur Rizespor’u 2-1 mağlup ederek üst üste üçüncü galibiyetini aldı.

12. HAFTA: Beşiktaş’ı son dakika golüyle 2-1 yenen Trabzon ana rakiplerinden birini 12. haftada hedefsiz bıraktı.

13. HAFTA: Özgüveni iyice yükselen takım emin adamlarla hedefe yürüyordu. Gaziantep’i 3-0’la rahat geçtiler.

14. HAFTA: Form grafiği yükselen Trabzonspor, Karagümrük deplasmanından da rahat galip ayrıldı: 0-2.

15. HAFTA: Belki de şampiyonluğu getiren galibiyet serisi Adana Demirspor karşısında da devam etti: 2-0.

16. HAFTA: 8 maçlık galibiyet serisi ve namağlup unvanı Nuri Şahin’in Antalyaspor’u karşısında son buldu: 2-1.

17. HAFTA: Antalya mağlubiyetinin etkisi fazla uzun sürmedi ve bordo-mavililer ligin dişli takımı Hatay’ı 2-0 yendi.

18. HAFTA: Fırtına, Altay karşısında zorlu bir İzmir deplasmanından daha 2-1’lik skorla galibiyet çıkartmayı başardı.

19. HAFTA: Trabzon dışında o dönemin en formda takımı olan Başakşehir karşısında alının 0-0 beraberlik oldukça makuldü.

20. HAFTA: İkinci yarı başlarken birçoklarına göre şampiyon belliydi. Trabzon’da karşılığını Yeni Malatya karşısında verdi: 1-0.

21. HAFTA: Kış şartlarında Sivas deplasmanı tüm takımların korkulu rüyası buradan 1-1’le alınan beraberlik yeterli bir sonuçtu.

22. HAFTA: Bakesetas’ın son dakikada kaçırdığı penaltının damga vurduğu Giresunspor maçı 1-1 eşitlikle sona erdi.

23. HAFTA: Galatasaray’ın çok iyi başladığı ve öne geçtiği maçta son anlarda alınan galibiyet mental gücü iyice artırdı: 1-2.

24. HAFTA: Bordo-mavililer, ikinci devreye flaş transferlerle giren Kasımpaşa’ya ilk yarıdaki tarifeyi uyguladı: 1-0.

25. HAFTA: Sezonun en önemli maçlarından. Konya’nın şampiyonluk şansı konuşulurken alınan 3 puan belki de işi bitirdi: 2-1.

26. HAFTA: Farioli’nin fiyakalı takımı Alanyaspor karşısında alınan 4-0’lık galibiyet, kâğıt üstünde olmasa da şampiyon belli.

27. HAFTA: Şahane bir geri dönüş. Kayseri karşısında ilk yarıyı 2-0 yenik tamamlayan Fırtına 2. yarıda şampiyona yakışır oynadı: 3-2.

28. HAFTA: Fenerbahçe deplasmanında yine olaylı bir karşılaşma. 1-1 berabere bitilen maçta hakem yine ana unsur oldu.

29. HAFTA: Fırtına, küme düşmesine kesin gözüyle bakılan Göztepe karşısında zorlanmadan üç puanı kazanan taraftı: 4-2.

30. HAFTA: Film gibi maç. Git gellerin bolca olduğu mücadeleyi Çaykur Rize 3-2 kazandı ve Fırtına ikinci mağlubiyetini aldı.

31. HAFTA: Valerien Ismael’in takımın başında çıktığı ilk maçta Beşiktaş, şampiyonu zorladı ancak yıkamadı: 1-1.

32. HAFTA: Sezonon en sıkıcı maçlarından biri. Trabzon, Gaziantep ile Uğurcan Çakır’ın yıldızlaştığı maçta golsüz berabere kaldı.

33. HAFTA: Rehavetin hissedildiği haftalar. Karagümrük de bu rehavetten faydalandı ve deplasmanda bir puanı kaptı: 1-1.

34. HAFTA: Adana Demirspor karşısında alınan galibiyet şampiyonluğun müjdecisiydi: 3-1. Artık zafere sadece bir puan kaldı.

35. HAFTA: Şampiyonluğun ilan edildiği maça da bu yakışırdı. Her türlü dramanın yaşandığı maçta Fırtına istediğini aldı: 2-2.