Ruh sağlığındaki bozukluklara ya da davranış sorunlarına ilişkin terimlerin gündelik olayları tanımlamak için kullanılmasına muhalif olduğumu hep yazar, söylerim

Ruh sağlığındaki bozukluklara ya da davranış sorunlarına ilişkin terimlerin gündelik olayları tanımlamak için kullanılmasına muhalif olduğumu hep yazar, söylerim. “Toplum şizofren oldu”, “Hiperaktif star”, “Asperger toplumu”, “millet otistik oldu” gibi başlıkların gazetelerde yer almasının hem incitici, hem de bu hastalıklarla ilgisi olmayan durumları ‘hafifletici’ olduğunu düşünürüm. Diğer yandan, aynı ilişkiyi ters yönde çalıştırmanın pek de fena olmayacağına inanmaya başladım. Bu nasıl olabilir? Örneğin, Çocuk Ruh Sağlığı ve Bozuklukları hakkında yeni bir kitap yazılsa, belki toplumun bu durumları yüzlerce yıl önce fark edip yakıştırdığı adlandırmalar ile ilerlemek düşünülebilir. ‘Kurtlu Kaşar’ deyimini hiperaktivite için kullanmakla başlayabiliriz. Yerinde duramayan, sıkılıveren, sabır ve tahammülü az çocuklar için söylenen bu sözü Aydın’da halamdan duyduğumda sofrada büyüklerin sohbet süresinin uzunluğuna dayanamayan bir küçümendim. Hareketlilik bedenden taşıp, zihne geçtiğinde kurtlu kaşar yerine ‘Maymun İştahlı’ kullanılabilir. Tek bir çeşit ile yetinmeyen, elindeki dışındaki seçenekleri kaçırıyorum duygusunda, aklı ötekinde kalan anlamına.
Bir de, ‘Ayaklı Ansiklopedi’ var; pek halk kültüründen gelmese de, gündelik dilde her türlü bilgiyi, ilgili ilgisiz ayırt etmeden depolayabilen çocuklar için kullanabiliriz. Ansiklopedi yetmediğinde ‘ayaklı kütüphane’ olarak düzeltilen bu deyim otizmden takıntılı bozukluğa ya da ‘üstün zeka’lılığa uzanan değişik durumlarda görülebilen bu malumatfuruşluk durumu için hem bir takdir, hem de bir aşırılık iması içerir. Bir bilgi bolluğu içerisinde olup, yaşantısında aynı zenginliği yaşayamayan çocuklardan binlerce müzik parçasının adını hatta sözlerini bilen ama dinlemekten, zevk almaktan ziyade bilgiye sahip olma zevki yanı ön planda olan, sistematik bilgileri öğrenme becerileri gelişmiş, kategorik (ak-kara gibi) ayrımları kolay yapabilen çocuklar. Bu konuda aklınıza gelen deyim ve terimleri bana bildirirseniz, ‘folklorik psikoloji/psikopatoloji sözlüğü’ oluşturabiliriz.

***

Endişe ile depresyon

Gelecek kavramı insanın planlama, organizasyon, muhakeme, davranışların sonuçlarının sadece şu ana değil, şu andan sonrasına etkilerini kestirme gibi becerilerinin gelişmesine paralel olarak ortaya çıktı. Geçmiş ise hatırlayabilme, yaşananın o an ile sınırlı kalmayıp, bir soyutlama olarak beynimizde temsilinin sürmesinin bir sonucu olarak görülebilir.
Korkutucu durumların şimdinin ötesine, geleceğe ya da geçmişe taşınması anlamına gelen kaygı ve üzüntü ise, insan beyninde gelecek ve geçmiş kavramlarının da ortaya çıkmasıyla doğrudan ilişkili gözüküyor.
Üzüntünün marazileşmiş boyutunu içeren depresyon, geride kalan, kaybedilmiş olanın; geri gelmeyeceğini düşünmenin bir ürünü sayılabilir. Endişe ise kaybedilebilecek olanın, olası kayıpların yarattığı ruh durumuna uyar. İkisi de şimdiki zamanda söz konusu olmayan durumların doğurduğu ruh halleridir: Geçmişe takılmış bir ruh hali ile gelecekte yaşanacak ruh halinin önceye bugüne alınmış çeşidi. İkisi de şimdiki zamanı kendileriyle beraber yok ederek var olur.

***

Seçim vaatleri için öneriler

Mecliste ve toplumun yönetim basamaklarında kadınların azlığından, düşük oranda temsilinden şikâyetçiysek, neden meclisin bir kadın-erkek federatif meclisi gibi olmasını savunmuyoruz? 250 kadın, 250 erkek… Erkekler kadınları, kadınların kendisinden daha mı iyi temsil eder? Kimlik temelli politika sayılacağından ya da toplumu cinsiyet temelinde bölmenin uygun olmayacağından ötürü mü bu öneri pek taraftar bulmaz? Buradaki kimlik, etnik ya da dinsel kimlik gibi tartışmalı ya da kişisel seçimlerle ilişkili değil, üstelik yüksek siyasetçilerin hep söylediği gibi sahici ve doğal bir farka dayalı oluşan bir kimlik. Anlamadığım konulara girmemeliyim belki, ama seçimlere dönük bir öneri, daha derin önerileri düşünedururken, getirivereyim istedim.