Bilginin olmadığı yerde bilgi kirliliği olur. Aynı bizde olduğu gibi. Sokakta zıpkınla amca kovalamaktan, üzerlerine su dolu balon atmaktan, insanları darlamaktan daha önemli işlerimiz olmalı. Ama kadere bak... Her mevzuda ortaya atılan online olanlar nedense sessiz, nedense ortalıkta yok. Onun yerine Twitter üzerinden gördüğümüz bazı sayılar, bazı bakanlar, bazı bakamayanlar ve hayatlarını bizleri korumak için hiçe sayan sağlık çalışanları var... Tabii sağlık sektörü özelleştiği için midir, yoksa bütün hastaneleri kapatıp yerlerine mega yapılar diktiğimiz için midir, yoksa elde avuçta ne varsa hovarda zamparalar gibi ezdiğimizden midir, memleket iyice kimsesize bağlamış durumda.

Patronlar izinde villalarında, çalışanlar ise güç bela, korku dolu bir şekilde işlerine gitme derdinde. Instagram’da eşin dostun çıldırdığını canlı yayınlarda izliyoruz.

OHAL’de yaşamaya alışmış, bir türlü OHAL’den kurtulamamış olmamıza rağmen nedense şimdilerde sadece bireysel OHAL’lenme önerisi ile bizleri daha sağlıklı bir geleceğe yollamak isteyen yöneticilerin ilginç tavırlarına maruz kalmak zorundayız.

En ufak bi seçimde oy için ne yapacağını şaşıran iktidar, gün geldi vatandaşa patates soğan verdi, şimdilerse tanzimlerden eser yok. Açsanıza tanzimleri, vatandaşa bilgilendirici yayınlar verse, maske verse, dezenfektan verse. Yooook, ne gerek var canım. Sabır ve dua ile her şey çözülür bizim memlekette. Şimdi diyanet de ekstra dua okumaya başladı, kesin kısa sürede çözülür sıkıntılarımız.

İnanılır gibi değil, 2020 yılında hala duadan medet uman bir yönetimin bizi şaşkına çevirmesi insana gerçekten hayret veriyor. Dua edelim, sonuçta inançlar bizi zinde de tutabilir, motive de edebilir de bunu biz yapardık. Siz niye bizim yerimize dua edip, bunu da bizi iyileştireceğine inanıyorsunuz? Ayıptır söylemesi ama orta çağda da böyle zihniyetler vardı. Sonra bilim online oldu, baktılar ki virüsler duaya karşı filan pek ilgili değiller, ilaçları, tedavi yöntemlerini ve tıbbı geliştirdi. Neyse ya dua edelim açılırız. Tamam edelim de biz ediyoruz zaten. Siz naapıyorsunuz sayın devlet büyükleri?

Zaten büyükler de yaş olarak bayağı bir büyük durumdalar. Partilerin başlarındaki bireyler zaten sokağa çıkma yasağına dahil. Ne iktidar, ne muhalefet neredeyse eli kolu bağlı öylecene bakıp duruyor artan –ve artmasını istemediğimiz- grafiklere...

Açıklamalar nedense bir mekanın z raporunu alırmışçasına gece yarılarında yapılıyor, uzun uzun onlar bunlar övülüyor, sayılar veriliyor, yaşlılara (ki yaşlı tanımı da çok saçma) kızılıyor ve böyle dönüp gidiyoruz.

İhtiyaç akçelerini de yemişiz, kim yediyse artık? Ona buna örtülü ödeneğimiz var ama ağızlarımızı örtecek 2-3 liralık maskelere kimsenin parası yok. Keşke hepimizin evlerinin bin küsur odası olsaydı, keşke dualar gerçek olsaydı...

Tüm bu olanlara ve olmayanlara rağmen moralleri yüksek tutmak önemli. İktidar yardımcı olamıyorsa biz yardımcı olacağız, biz bilgilendireceğiz, biz birbirimize el vereceğiz, ne yapılacaksa biz yapacağız...

O sırada da artık yeni sit alanları mı imara açılır, yeni nehirleri, yeni dereleri mi barajlarla kuruturuz tam bilemiyorum. Şimdi net bir şekilde görünüyor ki, eğitime, bilime, insanlığa biraz inanç her şeyi çok daha iyi hale getirebilirmiş. Ne yazık ki bizde onlardan pek kalmamış. Zamanında her şey sıfırlanmış.

Evde duranlarımız kendilerine iyi baksın, sokakta kalmak zorunda olanlar morallerini bozmasın, bu da gelecek, bu da geçecek ama nasıl geçecek, işte onu da sorumluluk sahiplerine sormak lazım. Sonuçta devletin işi ve gücü ve hatta öncelikli görevi vatandaşını hayatta tutmak, güvende tutmak.

Meybahının sesineeee ölürüm itibar, ölürümmm itibarrr heyyyyyy....

Haftaya kadar kendinize ve sevdiklerinize ve hatta sevmediklerinize iyi bakın, çünkü bir kere yaşıyoruz, sonrasına da sonra bakarız artık. Çünkü an bu an.