Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Büyük romancı Yaşar Kemal’i 28 Şubat’ta yitirdik.

Cenazesine katılan kesimlerin çeşitliliğini görünce, “Herkesin Yaşar Kemal’i başka!” demekten kendimi alamadım.

Türkiye’nin en büyük holdinglerinin başkanları, son yolculuğunda onu uğurlamaya gelmişlerdi.

Kadir İnanır’dan Fatih Terim’e, Hasan Cemal’den Oral Çalışlar’a; iş, sanat, basın, siyaset ve spor dünyasının ünlüleri de oradaydı...

Çoğu, “Kabrime gelme, istemem!” diyeceğim insanlar…

Hepsi de ağızbirliği etmişçesine, Yaşar Kemal’le olan özel yakınlıklarını, dostluklarını anlattılar…

Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, “Yaşar Kemal, babamın arkadaşıydı. Benimle de dostluğu vardı” dedi.

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: “Yaşar Kemal babamın yakın arkadaşıydı. Hatta geçen Kurban Bayramı’nda telefonla görüşmüşler” bilgisini paylaştı.

Daha önceleri hep Mehmet Ağar’ın yanında gördüğümüz Fatih Terim ise, “Yaşar Kemal benim ağabeyimdi” diyerek, aile bağlarının derinliğine vurgu yaptı.

Murat Bardakçı bile Habertürk’teki “Tarihin Arka Odası”nda, “Yaşar Abi, anamın ve babamın yakın arkadaşıydı” diye övünerek kendine pay çıkardı…

Şaşırdım kaldım…

Benim tanıdığım Yaşar Kemal, bütün bu insanlarla nasıl dost olabilmişti?

• • •

Yerelden evrensele ulaşmayı başarmış bir dünya yazarıydı.

Yaşamı, her büyük yazar gibi derin acılar ve olağanüstü deneyimler barındırıyordu.

Onu “büyük yazar” yapan, biraz da yaşadıklarıydı.

Bu toprakların çocuğuydu, halktan biriydi ve her zaman yerliydi.

Yazarlığının yanı sıra, siyasal eylemciydi aynı zamanda.

Tanıştığımızda sosyalistti.

Türkiye İşçi Partisi’nin coşkulu bir üyesi ve önde gelen yöneticilerindendi.

1960’larda çok yakın çalışma arkadaşıydık. TİP’in Genel Yönetim ve Merkez Yürütme kurullarında birlikte çalıştık. İl Başkanlığım sırasında Trabzon’da konuğumuz olmuştu. Parti binasındaki sımsıcak söyleşisini dinleyen gençler, dev yazarla erken yaşta tanışıp diz dize ve senlibenli konuşmanın mutluluğunu yaşamışlardı.

İçi dışı bir adamdı. Konuşurken sözünü sakınmazdı. Gazetesinde karısının “Yahudiliğini” diline dolayıp, sonra da toplantımıza gelerek kendisini kucaklamak isteyen Trabzonlu bir yazarı “ikiyüzlülükle” suçlayarak salondan kovmuştu.

Gerçekte çok sevecen, şakacı, yüzü her zaman gülen bir insandı. Koca kalıbından beklenmeyecek çocuksu davranışları, muziplikleri vardı. Yakın arkadaşlarına takılmayı severdi.

1966 yılında Malatya’da toplanan TİP’in 2. Büyük Kongre’sinde, Mehmet Ali Aybar’ı desteklemem için çok üstüme gelmişti. Bir ara koluma girerek dışarı çıkarmış; neden Aybar’ın yanında olmam gerektiğini uzun uzun anlatmıştı. Yaşar Kemal’in benim üzerimde yazar olarak tartışılmaz bir ağırlığı vardı. Ama siyasal duruşumdan da ödün vermek istemiyordum. Direndiğimi görünce, hiç unutamadığım şu sözü söylemişti:

“Oğlum bırak şu Laz inadını! Sen Kürt’ün deniz görmüşü, ben Laz’ın dağa kaçmışıyım!”

• • •

Malatya Kongresi’nde, ünlü ressam Balaban’ın delegeliği konusunda tartışma çıkmıştı. Malatya’ya Balaban’la Ankara’dan aynı trenle gitmiştik. “Sol”un tüm renkleri ve “Eski Tüfekler” oradaydı: Mihri Belli, Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Rasih Nuri İleri, Halit Çelenk, Doğan Avcıoğlu, Arslan Başer Kafaoğlu, Dr. Sevinç Özgüner, Şaban Ormanlar… 

İbrahim Balaban, Bursa İl Örgütü’nce Büyük Kongre delegesi seçilmişti. Ancak “cinayet” suçundan eski bir mahkûmiyeti olduğu için, Yargıtay Başsavcılığı’nın uyarısı üzerine, delegeliği Siyasal Partiler Yasası uyarınca Genel Merkez’ce iptal edilmişti. Kongrede bunun üzerine sert tartışmalar yaşandı. Bir ara mikrofonu kapan Can Yücel, Hruşçov’un BM’deki davranışına benzer bir protesto sergilemek istedi. Pabucunu çıkarıp kürsüye vurarak, “Balaban’ın delegeliğini kaldıran Genel Merkez yönetimini kınıyorum!” dedi. Her zaman Aybar’ın yanında yer alan Yaşar Kemal, kürsüdeki Can Yücel’e sataşınca salonda arbede çıktı. İki ünlü yazarın yumruklaşmaya varan kavgasını ayırmak kolay olmadı…

Can Yücel, “Arkadaşlar, sosyalizm tüzük işi değil büzük işidir!” sözünü bu kongrede söylemişti…

NOT: “Yaşar Kemal” yazısını bu sütunun çerçevesine sığdıramadım. O nedenle yazının sonunu haftaya bırakıyorum.