Ekonomik Foruma (Davos) karşı Sosyal Forum (Porto Allegre)

Uludere gibi bir facianın yaşandığı ve hala sorumluların açıklanmadığı bir ülkede, insanın başını kaldırıp etrafa bakacak hali kalmıyor. Yine de, at gözlüğüne mahkum eden bu koşulların dışına çıkmaktan başka çare yok. Ve bu dünyada hepimizi ilgilendiren önemli olaylar az değil.

Örneğin Ocak ayının son haftasında dünyanın birbirinden uzak iki köşesinde iki küresel toplantı yapıldı.  Biri Davos’taki Ekonomik Forum, diğeri de Porto Allegre’deki Sosyal Forum.  Her ikisinde de  farklı açılardan dünya ahvali masaya yatırıldı, dertler, sorunlar, riskler tartışıldı ve tabii önümüzdeki yıllarda neler yapılacağı konuşuldu.

Bu memlekette Davos’a ilgi çok yüksekti bir zamanlar; heyetlerle gidilir, oradan günlük raporlar verilirdi buraya. Şimdi bu ilgi pek yok...

Sosyal Forum’a ise zaten bir kaç küçük haber, bir kaç köşe yazısından öte bir itibar hiç gösterilmedi; yine öyle... Eeeh, güç ve ikidarın olmadığı yerde medya bulmak kolay değil!

Porto Allegre’de bir kaç Güney Amerika’lı lider dışında politikacı olmaz; iş adamı desen hiç bulunmaz; ünlüler de uğramaz. Buna karşın,  insanın dünyayı değiştireceğine inanan çoğu genç bir çok cesur insanı orada görmek mümkün. Bu yıl da birçok yerde varlıklarını ve itirazlarını ortaya koydular; sonra da Porto Allegre’de biraraya geldiler. Sosyal Forum’un biraz sönük geçtiği söylense de bu yıl, 20 000 bin kişi katılmış. Onlar orada burada var oldukça, umutlu olmak  için de nedenlerimiz var demektir.

Aslında her iki toplantıda da kapitalizmin sorunları ele alındığını söylemek mümkün; tabii farklı açılardan. Örneğin Davos’taki Ekonomik Forum’un ana teması,  “Büyük Dönüşüm”müş!  Sorunlar gibi ana tema de büyük ya, dönüşüm diye konuştukları pek büyük bir şeye benzemiyor.

Dünya Ekonomik Forumu’nun hazırladığı bir rapor global riskleri irdeliyor. Lider ve karar-verici konumda 580 kişi ile görüşülerek onların risk algılamasına göre hazırlanmış. Bakıldığında, riskler arasında ekonomik eşitsizlik ve küresel yönetimdeki hataların en başta geldiği anlaşılıyor. Küreselleşmenin, birlikte büyüme kadar farklılıkları da büyüttüğünü söylüyorlar. Yeni mi anlamışlar, artık itraf etmeye mi sıra gelmiş; orası belli değil!

İlginç bir nokta da, gerek olaslık gerek yaratacağı etki açısından en başta gelen riskin, “küresel ısınma” olması.  İnsan işte, dünyada önemli şu kadar kişi  küresel ısınmayı böyle en tepeye koyduğuna göre, yarından itibaren ekonomik büyümeyle ilgili bir revizyona gidilecek diye düşünüyor ya, nafile!!!  Haa bir de, şirket karlarını sahte bir “yeşil ekonomi” balonu!

Uzatmayayım! Finansal krizden sonra, büyüme ve borç krizine giren gelişmiş ekonomilerin, şimdi kriz gibi sorunların hem küresel hem toplumsal düzeydeki gelir dağılımındaki eşitsizlikle ilgisi olduğunu düşünmeye başladıkları ortada. Bunu yalnız Davos’ta değil, OECD gibi uluslararası kuruluşların raporlarında da görüyoruz. Hepsi artan eşitsizliğin, artık yalnız sosyal değil ekonomi için de sorun olduğunu söylüyor!

 Bir zamanlar “etkinlik ve verimlilik” arasındaki çelişkiye dikkat çeken ve toplumsal eşitlik konusuna daha ağırlık veren ülkelerin,-İskandinav ülkeleri gibi- ekonomik verimlilik açısından gerilerde kaldığını ilan edenler, şimdi, gelir dağılımı açısından daha olumlu performans gösteren ülkelerde daha iyi bir ekonomik büyüme yakalandığını söylemekteler. İyi mi!

Tabii, soruna işaret etmek yetmiyor.  Ve aslına bakılırsa, küresel ve toplumsal düzeyde gelir dağılımında daha adil bir bölüşüm nasıl sağlanacağı meselesinde söylenen doğru dürüst bir şey yok.  Örneğin tüm dünyada yeni işler yaratılmasına olan ihtiyaç da büyük; orada da eğitimden, yeniden eğitimden daha fazla bir şey söyleyen var mı? Bekliyoruz!

Kısacası, kapitast sisteme dokunmaya yanaşılmadığından, ne uluslararası raporlar ne de Davos gibi toplantılarda yönetimle ilgli lflardan ötesi var. Anlaşılan, Davos’taki kapanış konuşmasında kapitalizmin sosyal ihtiyaçlara daha yanıt verir hale getirilmesinden söz edilmesini, “büyük dönüşüm” olarak almak gerekiyormuş!

Arada biraz daha eleştirel bakanlar çıksa da, onları, krizden dolayı günah keçisine döndüklerinden şikayet eden şirket yöneticilerinin sesinin bastırdığı ortada. Örneğin Davos’ta ITUC Genel Sekreteri kapitalizmin ahlaki pusulasını kaybettiğinden söz ederken, iş dünyasından yönetciler, adaletsizliğin kapitalizmle değil,  yasalarda, yönetimde, eğitimsizlikte olduğunu söylüyorlar! Bir de teknoloji yaratıcılık, insanlar da iş isterken, iş güvencesi ile uğraşamazlarmış!

Dolayısıyla iktidarın ve gücün bol olduğu yerlerden, insanlar ve toplumlar için adalet ve refah beklenemeyeceğini bir kez daha anlıyoruz. İşsizlikle, yoksullukla, gelir adaletsizliği ve ekolojik sorunlarla derdi olanlar için, şimdilik tek yol sokaklarda, parklarda ptrotesto eylemleri... Bir de küresel platform olarak Dünya Sosyal Forumu...

Bunların da kendi içinde yetersizlikleri, dağınıklıkları, kırılganlıkları gibi pek çok sorun var. Yine de herşeyleri olanlar karşı “hiç birşeyleri olmayanların” umutları buralarda.