Can Dündar ile Erdem Gül'ün hukuksuz bir kararla tutuklanmadan saatler önce Çağlayan'da duruşmanın görüldüğü katta güvenlik görevlerinin önündeyiz. Mahkemeye ara verilmiş, kararın açıklanmasını bekliyoruz. Özel güvenliklerin tutumu kaba, herkes gergin...

Hey AKP yargısı, yanlış adamları seçtin!

AYKUT KÜÇÜKKAYA

Hemen söze gireyim...

Ankaralı gazeteciler biz İstanbullu gazetecileri pek sevmezler. Şehir efsanesi midir bilmem, ama durum bu!..

22 yıldır bu mesleğin içindeyim, o büyük sırrı hala çözemedim. Tıpkı bir insanın Galatasaraylı olmasını çözemediğim gibi!..

Çok sevdiğim ağabeylerimden Şinasi Danışoğlu'nun (yazıişleri müdürlüğü yaptığım dönemde pazar günleri gazeteyi birlikte yapardık) anlattığı bir anı hala aklımda...

Şinasi Ağabey bir gün Ankara'da eş durumundan bir resepsiyona katılır. Yanına -ismi bende saklı- bir isim gelir. Sohbet başlar, havadan sudan derken Şinasi Ağabey etmemesi gereken o lafı eder:

'İstanbul'da gazeteciyim!”

İstanbul'dan bizim çok sevdiğimiz o ismin Şinasi Ağabeye sempatiyle bakan gözleri bir anda düşer, bir kaç saniye sonra yanından hızla uzaklaşır...

Şimdi bunu niye anlattım!..

Erdem Gül'ümüz bizim için bu duvarı yıkan bir isimdi!..

Şimdi Silivri'nin soğuk duvarları arasında Can Dündar'la 'özgürlük nöbetini' tutan Ankara Temsilcimiz'le bir yıl önce Ankara'da demlenmiştik. Masada ağabeyim Musa Kart, Ankara'nın ağır topları Ayşe Sayın ve Emine Kaplan, gazetemizin genç yeteneği Sinan Tartanoğlu vardı. Erdem bize ANKA'lı yıllarını, sendikal mücadeleyi, REFAHYOL dönemindeki anılarını kendi üslubuyla anlatıyordu. Bir haberi konuşmaya başladığımızda 'Şimdi Aykutum' diye başladıysa anlardım ki Erdem şöyle bir geçmişe gidecek, olayı bugüne bağlayacaktı.

İstanbul'dan benim gördüğüm Erdem sakin, dingin bir insandı. İçinde kopan fırtınaları en yakınları bilir, ama sakinliğiyle ilgili yaşadığım o anı tarihe not düşmek için yazalım...

Can Dündar ile Erdem Gül'ün hukuksuz bir kararla tutuklanmadan saatler önce Çağlayan'da duruşmanın görüldüğü katta güvenlik görevlerinin önündeyiz. Mahkemeye ara verilmiş, kararın açıklanmasını bekliyoruz. Özel güvenliklerin tutumu kaba, herkes gergin...

O sırada Erdem gazetecilik yapmış olmanın rahatlığıyla bize doğru yürüyor. Tıpkı Can Dündar gibi!..

Güvenlik barikatı ve hemen ardında özel güvenlikçiler. Biraz sonra tutuklanacak Erdem gelen dostlarını sakinleştiriyor, özel güvenlikçilere ‘sakin olun’ diye ricada bulunuyordu. O an cep telefonumdan bir kare fotoğraf çekiyorum. Erdem'in yüzündeki o hınzır tebessüm, Silivri zindanında Can Dündar'la birlikte ne kadar dik duracağını cümle aleme gösteriyor.

12 Eylül'ün acısını, işkencesini yaşayan, mahpus yatan Baba Ziya Gül oğlu Erdem'e mektubunda şöyle yazıyordu:

“Seni demir parmaklıkların ardına göndereli 50 günü aştı. Bilirim, göğün mavisini göremeden sadece duvarın kurşuni beton rengine bakarak geçen günlerin insanı bunalttığını!... Mevsim kış ortası, soğuk algınlığından koru kendini... Pencere açık sigara ile muhabbetinden de!”

Erdem'in tiryakiliği meşhur!.. Baba yüreği Silivri'de tüten dumanı, açık pencereden esecek soğuk rüzgarı düşünüyor işte...

Baba Gül'ün bu yazıyı kaleme aldığı gün Silivri'nin önünde Umut Nöbeti'ndeydim. Dışarıda babanın mektubunu okurken, içeriden gelen bir not içimizi ısıtıyor:

"Sevgili Aykut, Biz bugün itibariyle hapiste 50. günümüze girmişiz. Bu sürede kendimizi hapishane içinde yalnız hissetmedik. Bu duyguyu dışarıdan gördüğümüz dayanışma hissettirdi bize. Gazetedeki arkadaşların çok zor ve gitgide karanlıklaşan iklimde işlerinin ne kadar güç olduğunun farkındayız. Nöbetteki tüm arkadaşlara selam. Dışarıdaki herkesi sevgiyle selamlıyorum. Erdem Gül, 14 Ocak 2016...”

İçeriden bizleri, gazetedeki arkadaşlarını düşünen, onunla dertlenen Erdem'in kaleminden dökülen bu satırlar, eşi Aslı Gül'ün Ahmet Hakan'a verdiği söyleşideki o cümleyi hatırlatıyor. Erdem, Silivri dendiği zaman artık aklıma Aslı Gül'ün söylediği o sözler geliyor:

“Erdem konfor aramayan bir insandır. Dışarıda da tecritte yaşadığı gibi yaşıyordu. Hayattan hiçbir şey istemez.”

Hey AKP yargısı... Nelere kadirsin!..

Eşinin, 'dışarıda da tecritte yaşadığı gibi yaşıyordu' dediği adamı 'casus' yapıp Silivri'ye tıktın!

İşin özü yanlış adam seçtin!..

Bize de 'Erdem çıkacak Can'la yazacak' diye bir kez daha yazdırttın!..