Yüzde 24’lük faiz, MB’nin piyasanın arkasına takılması anlamına geliyor. TL kredi faizlerinin yüzde 30’un üzerine sıçraması üzerine yatırımlar bıçak gibi kesilecektir

Heyecanlı bir  haftanın ardından

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüksek faizlerden şikâyetçi olduğu zaten biliniyor; sonra döviz kurlarının seyrinden de yakınmaya başladı; şimdi de ekonomideki fiyat artışlarından yaka silkiyor; haftaya işsizlik rakamları, sonra da üçüncü çeyrek büyüme… Zaten ekonomi dediğiniz de bu makro göstergelerin bir bileşkesi… “Tüm dersleri kırık ama çocuk zeki” diye avunan ebeveynleri andıran bir durum söz konusu.

Dünkü Merkez Bankası’nın canhıraş hamlesi beklenenin de ötesinde 625 baz puanlık bir artış getirdi. Ancak dolar kuru 6 TL’nin altına gevşemeyerek “piyasaların” ekonominin geleceğine güvenmediğini ortaya koydu. MB’nin kendi açıklama metni, “ekonomide yeniden dengelenme (siz durgunluk diye okuyun)” sürecinin başladığını beyan etmesine karşın, bu faiz hamlesini yapıyorsa zımni olarak bir önceki toplantıda pas geçmesinin sorumluluğunu kabul ediyor demektir. Ne yazık ki ekonomi bu hatanın bedelini ödemeyi sürdürüyor.

Yüzde 24’lük MB faizi, bir haftalık repo oranının 2 yıllık gösterge tahvile yaklaşması bir anlamda MB’nin piyasanın arkasına takılması anlamına geliyor. Bu faiz kararıyla doların 6 TL’de dengelenmesi bile zor durumdaki şirketlerin döviz borçlarının ana para ve faiz ödemelerini yerine getirmesini kolaylaştırmayacaktır. TL kredi faizlerinin yüzde 30’un üzerine sıçraması “işletme sermayesinin” faiz maliyetlerini artırırken, bu oranlarla yatırımlar bıçak gibi kesilecektir. Ekonomik durgunluk ciroları da aşağı çekecek, iflaslar ve konkordatolar sıraya girecektir.

Bizler açısından en önemlisi, ekonomideki bu çalkantının faturasının her zaman olduğu gibi sade yurttaşa kesilmesi tehlikesidir. Firmalar ilk fırsatta işçi çıkarmak, ücretleri düşürmek/ödemeleri geciktirmek yoluna gideceklerdir. Nakit akışlarını dengeleyebilmek için başta ihtiyaç kredileri, bireysel borçlanma yoluna giden kişilerin de yüksek faizden beli bükülecektir. Kurlar çekişli enflasyon da tuzu biberi olunca bu fırtına en fazla emeğiyle geçinen sade yurttaşı vuracaktır.

Cari açık daralıyor ama…

MB faiz kararının hemen ardından dün de ödemeler dengesi rakamları açıklandı. Cari açığın bir önceki yılın temmuz ayına göre 3 milyar dolar azalarak 1 milyar 751 milyon dolara inmesi, durgunluğun başladığına işaret ediyor. Bu tabloda en önemli etmen, dış ticaret açığının 2.5 milyar dolar kadar daralmasıdır. İhracattaki artışın ana dinamiğini motorlu kara taşıtları, kazanlar ve makineler, bir de ABD’nin gümrük vergisi hamlesine muhatap olan demir çelik sektörü oluşturuyor. Önümüzdeki dönemin ihracat performansında dış talebin seyrinin yanı sıra; iç talebin daralmasıyla firmaların yüzünü daha fazla yurtdışına dönmesiyle dış ticaretin finansmanında yaşanabilecek güçlüğün dengelenmesi rol oynayacaktır. İthalatta ise, hem tüketim hem de ara malı ve yatırım malı tarafından gerileme sürecektir.

Önümüzdeki aylarda cari açık daha da daralırken, bu miktarı bile finanse etmekte güçlük çekileceği ayan beyan görülüyor. Doğrudan yatırımlar mecalsiz (Temmuzda net 707 milyon dolar), portföy yatırımları eksi bakiye veriyor (hisse senedi ve iç borçlanma senedi toplamında 279 milyon dolar net çıkış). Ancak yaklaşan dönemde en büyük sorun bankaların sendikasyon kredisinde yaşanacak gibi görünüyor. Hem faiz maliyetlerinin yükselmesi, hem de açılan kredi miktarının daralması ödemeler dengesini iyice zora sokabilir. Temmuz ayında yeni net hata ve noksandan sağlanan kaynağı belirsiz girişler (2 milyar 983 milyon dolar) ana finansman kalemi oldu. Bu kalemden 2018’in ilk 7 ayında tam 11.6 milyar dolar para geldi.

Düşünün ki bir ekonomi ismini cismini bilmediğimiz kaynaklarla ayakta durmaya çalışıyor. Bir de çeşme kurursa halimiz nice olur!