‘Hiç’ sürekli gelişigüzel kullandığımız ama aslında en kallavi, en felsefi, en derin kelimelerden biridir. Belki de kavram demek gerekir.

Sözlük karşılığı ‘boş, değersiz şey veya kimse’ diye de verilir. “O, bizim için bir hiçtir!”

Her fani gibi Recep Tayyip Erdoğan da bu kelimeyi sıklıkla telaffuz ediyor elbette. Bir vakitler “hiç âşık olmadığını da” vurgulamış olan el-Reis, “Hiç kimse kusura bakmasın” diye başladığı cümleleriyle de meşhurdur. Hiç kusuru olmadı ki, nereye bakacağız? Hiç işte.

Dolar fırladığında iş dünyasına “Hiç korkmayın, hepsi geçecek” dedi. Döviz kurundaki gelişmelerin ekonomik hiçbir temelinin olmadığını, çıkartılan söylentilere hiç kimsenin itibar etmemesini de söyledi.

Geçen yıl mart ayında İzmit’te toplu açılış töreninde “Hiçbir zaman biz tek adam olmadık” demişti. Gerçi üçüncü çoğul şahıs ‘biz’ nasıl birinci tekil şahıs ‘tek adam’ olabilir, hiç anlamamıştık ama tek adam partisinin 6. Kongre’sinde hakikaten hiç başka aday yoktu, hiç başka liste de yoktu. Tek aday tek liste yapılan formalite icabı kongrede AKP’nin altıncı keredir tek genel başkanı da konuşmasına ‘hiç’ kelimesiyle başlıyordu:

“Türkiye’mizde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” O böyle söyleyince hiç afallamadık ve fakat ‘hiç’ kelimesinin başka anlamıyla sormadan edemedik: İyi de AKP döneminde hiç demokrasi ortamında yaşadık mı? Şu memlekette hiç adalet gördük mü?

Hiç durmadan devam ettiği konuşmasında yine hiç bağlamında şöyle diyordu: “Hiç kimseyi aynı kalıba sokmaya çalışmadık. Yardım için uzanan hiçbir eli boş çevirmedik. Hiç kimsenin bize gücü yetmez.” Evet, bir soruya açık cevap verirsek başımızın belaya gireceğini bildiğimizde de ‘hiç’ deriz ya, bu durumda el-Reis’in bu sözleri hakkında ne diyebiliriz ki? Hiç.

Aynı konuşmasında “Ya hep ya hiç” anlamında “Ya olacağız ya öleceğiz diye hedeflerimize yürüyoruz” dedi ve zaten hep öyle yapmadılar mı? Hiç işte. Devam etti: “Türkiye’ye birinci sınıf demokrasi, ekonomi, hizmet yakışır dedik.” Ne dedi? Hiç işte.

Ve öyle bir “Tarihin inşacısı olduk” deyişi vardı ki başka hiçbir sözü mevcut beton inşaatçılığının tarihsel bir zemine sahip olduğunu hiç böyle vurgulayamazdı. Bu arada hiç kimseden korkmadığını dile getirdiği “Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır” dizeleriyle de ‘sürdürülebilir başarısızlığın’ şairane tarifini yapmıştı.

Nihayet “Onların dolarları varsa bizim Allah’ımız var” meşhur sözünü tekrarlayınca hiç şüphesiz hatırladım, mayıs ayında, seçim öncesinde dolar tırmanırken şunu sormuştum: Aslında en kârlı işin dolara yatırım olduğunu bilenler, “yastık altındakileri de bozdurun ki biz toplayalım piyasadan” demiş olmuyorlar mı?

Nitekim şimdi de Erdoğan “bozdurun” der demez dolar alımları 1.3 milyar dolar arttı! Nerede? ‘Faizsiz’-İslami bankacılık yapan bankalardaki toplam dolar mevduatlarında. Ve Kılıçdaroğlu “Dolar düşükken alanlar, dolar 7 lira olduğu zaman bozduranlar kim?” diye sorarken hiç de haksız sayılmazdı.

Hiç kimse kusura bakmasın, sırf muhalifiz diye el-Reis de kullandığı için ‘hiç’ kelimesinden hiç vazgeçmeyiz. Örnek cümleler verebiliriz: Türkiye ekonomisi iflas eşiğindedir, hiç şaşmayın! Yerli ve milli IMF dönemi olarak mali kontrol, sıkı para politikası filan başlayınca hiç can acıtmaz mı? Şimdi Saray Rejimine bakıp “hiç yoktan iyidir” veya “hiç, yoktan iyidir” dayatmasında değil miyiz?

‘Hiç’ kelimesinin derin felsefi anlamı da var demiştim, bir örnek vereyim: “ex nihilo nihil fit/ hiçbir şey yoktan var olmaz.” Nitekim diyalektik düsturumuz böyledir: Hiçbir şey yoktan var olamaz ve var olan hiçbir şey de yok olamaz. “Muhalefet de öyledir” deyip yetineyim ve hiç uzatmayayım.

Hiçlik boşluk da demekse, Friedrich Nietzsche, ne güzel söylemiştir: “Boşluğa yeterince uzun süre bakarsan, boşluk da sana bakar.”

Peki, Saray Rejimi altında hiç başka şey olur mu? Hiç işte! Elbette hukuk, adalet, demokrasi bakımından bir Hiçistan olur.