Hindistan'ı kurtaracak şey, köylü ve işçi hareketlerinin yanı sıra sola ve Dalit hareketine dayanan bir sosyal-politik gücün direnci

Hindistan’da tehlikeli dönem

VIJAY PRASHAD / @vijayprashad

IMF Başkanı Christine Lagarde, Hindistan’ın, “güçlü büyümesi ve yükselen geliriyle, hâlâ parlak bir noktada” olduğunu söyledi. Bunu hangi veriye dayandırdığı açık değil. Hindistan, yetersiz beslenen 195 milyon kişiyle, BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün açlık listesinde zirvedeki yerini koruyor. UNESCO’nun okuma yazma bilmeyen yetişkin listesinin ise 287 milyon kişiyle en tepesinde oturuyor. Gelişme oranları yükselse de buradan akan gelir şüphesiz ki en zenginin cebine sızıyor. ‘Kara para’, mevcut hükümetin iktidara geldiğinde de söylediği gibi ülkeyi vurmaya devam ediyor.

Halkın basit ihtiyaçlarını bile karşılayamayan hükümet, “asi” öğrencilerin peşine düştü. Türkiye’deki ve Hindistan’daki güçlü adamların oyun planı bu. Delhi’nin en iyi okullarından Jawaharlal Nehru Üniversitesi’nde hükmet öğrencileri ‘isyan’dan tutukladı. Haydarabad Üniversitesi’nde hükümet uşakları, Dalit kastına (toplumun en yoksul, kast sistemine bağlı olarak ayrımcılığa en çok maruz bırakılan kesimlerinden biri) mensup öğrencileri okuldan attı.

Öğrenciler sokaklara döküldü, kampüsleri işgal etti. Fakat hedef olan sadece öğrenciler değildi. Nasik’te (Maharaştra) 100 bin çiftçi hükümetin yaptığı bütçeyi protesto etmek için ana caddelerden birini işgal etti. Dalit kastına yönelik şiddet sürerken çiftçi intiharları da devam etti. Fabrika işçileri sendikalaşmak istediğinde polis şiddetiyle karşılaştı. Geçen yıl 150 milyon işçi hükümetin emek düşmanı politikaları nedeniyle greve gitti. Grevi haber yapan gazeteciler şiddet gördü. Modi’nin partisi BJP’den liderler de bu saldırıya iştirak etti. Hiç biri tutuklanmadı. Bugünün Hindistan’ında öğrenciler, işçiler, köylüler ve gazeteciler haşarat olarak görünüyor.

Modi’nin hükümeti, Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) izinden giderek, demokratik yükseköğrenimi ticari yükseköğrenime dönüştürmek istiyor. Modi’nin ilk bütçesinde devlet üniversitelerine yer yoktu. Kaynak eksikliği nedeniyle bu okulların kalitesi düştü. Hükümet kamu okullarını; yönetim, mühendislik ve bilim okutan ama sosyal bilimlere girmeyen ‘mükemmellik merkezlerine’ dönüştürmek istediğini söyledi. Bu tür bir eğitimden eleştirel düşüncenin ‘asilik’ olarak algılandığı teknokratik bir dünya görüşü çıkar. 2009’daki Merkezi Üniversite Yasası, hükümete, yükseköğrenimin çeşitlilik ortamını yok etme ve üniversiteleri elinin altında toplama gücü verdi. Merkezi hükümetin eğitim kurumlarından, işinin ehli kişiler çekildi ve hükümetin adamları yerleştirildi. Öğrenci birliklerinin bu duruma karşı mücadelesi ise suç olarak görüldü. Devlet üniversitelerinde öğrenci birlikleri genel olarak sol eğilimlidir. Aşırı sağ, öğrenci birliklerinin olmadığı özel üniversiteleri sever.

Hindistan’ın orta ve egemen kastları arasında Dalit kastına mensup öğrencilere karşı tutum hastalıklıdır. Bunun kökeni, modern Hindistan’ın ezilen kastlara ‘telafiler’ sağlamasına dayanır. Hindistan eliti 1980’lerde “liberalizasyon”a doğru yol alırken üniversitelerle ilgili çekinceler gündeme geldi. O dönemde, sosyal demokratik hükümet Mandal Komisyonu’nun ezilen kasttan gelen öğrenciler eğitim hakkı kontenjanı ayırma tavsiyelerini kabul etti. 1990’larda Mandal Komisyonu’na yönelik protestolar Dalitler’den gelen öğrencilere yönelik nefrete dönüştü. Orta ve egemen sınıftan çok sayıda öğrenci, aşırı sağın saflarına geçti.

Dalit’lere mensup öğrenciler, Hyderabad Üniversitesi’nden (CHU) düzenli aralıklarla atıldılar. Hiyerarşiye dair eski Vedik fikirleri orta ve egemen sınıf üzerindeki etkisini dürdürüyor. Bu sınıflar, bu eski fikirler içinde Hindistan’ın ekonomisinin sendelemesiyle zarar görmüş güçlerini korumanın yeni yöntemlerini buluyorlar. Öğrencileri aşağılamaya çalışan da bu güç. CHU’dan kovulan, Dalitler’e mensup 11 öğrenci, 2007-2013 arasında intihar etti. Rohith Vemula’nın intiharı bu olayları takip etti. Üniversite bu durumu protesto eden öğrencileri yurtlarına kilitleyerek yiyeceksiz ve susuz bıraktı.

Modern Hindistan’ı kitlesel protestolar şekillendirdi. Daha önce öğrenciler greve gittiğinde, devlet ve elitlerle paylaştıkları bir vizyon olurdu. Dünya görüşleri seküler ve demokratik milliyetçilikti. Öğrenciler paylaşılan bu milliyetçiliği kendi çıkarlarına, harekete geçirebilirlerdi. Bugün durum aynı değil. Aşırı sağ, kendi dar vatanseverlik anlayışına sahip. Çok parçalı milliyetçiliğin, seküler ve demokratik parçaları zayıflamış durumda. Bugün Hindistan’da saldırılar protestolardan daha şiddetli. Fikirler arasında bir sivil savaş hakim; Hindistan’a ilişkin birbirine tümüyle karşıt iki vizyon mevcut.

Hindistan’ı kurtaracak şey, köylü ve işçi hareketlerinin yanı sıra sola ve Dalit hareketine dayanan bir sosyal-politik gücün direnci. Radikal sağın karşısında parçalanmak tehlikeli bir sonuç olur. İleriye doğru giden yolda, kin bu önemli araçların önünü keserse, Sol ve Dalit hareketinin arasındaki boşluklar kaçınılmaz hale gelir. IMF başkanının Hindistan hakkındaki coşkulu, “güçlü büyüme” söylemi Hindistan’daki insanlar için bir şey ifade etmiyor. Acilen, daha derinlikli bir plan gerekli.

Çeviri: Ömür Şahin Keyif