Bir Antep türküsüdür “Hışhışı Hançer”

Aynı zamanda Nezihe Meriç’in öyküsünün adıdır. Güzelim öyküde, genç bir kadının “kusurlu olduğu” beyan edilir. Gerekçesi de kadının eğitim görmesidir. “Çok okuttular, çok okuttular” çığlığı döşenir dört bir yere. “O yüzden böyle namusssuz oldu!” çıkarımı yapılır.

Buna karşın kocası için yiğit adam derler; her türlü çapkınlığına da, “Delikanlı adam yapar!” sözünü sarfedip dururlar. Böyle böyle toplumun ikiyüzlülüğü ayan beyan ortaya saçılır. Öyle ya, “Delikanlı adam her şeyi yapar. Döver de sever de!”

Hayatlarımız kadın cinayetlerinin ortasında bir pazar yerine dönmüşken, tekmeci, taklacı adamlar gözyaşlarımızı kalbimize akıtmamızı sağlarken, bilgisayar ekranından yaşını başını almış kimileri “Kızlar böyle daha güzel görünüyor” diye yıvık yıvışık gülerken, bir kadının toplumsal baskılara karşı direnme öyküsüdür bu…

Antik Yunan Tiyatrosunda olduğu gibi koro halkın sözcüleridir. “Namus” üzerine en saplantılı fikirler de koro üzerinden çıkar. Aradan çıkan tek ses kızı savunur savunmasına ama o ses, o kadar cılızdır ki… Öyle sıradan, öyle itirazsız, öyle nefessiz.

Soluksuz kalan nice kadın gibi. Güldünya, Özgecan, Hazal, Şule, Gülistan… Belki biz… hepimiz. Takılır kalır boğazına bir şeyler.

Yalnızdır Hışhışi Hançer’de kadın. Seslense bile kimse duymaz onu. Gözler kör, sağırdır kulaklar.

Oysa bir el ele tutuşabilse kadınlar…

El ele tutuşunca birbirinin yarasını sarar herkes. Kurşuna pansuman, morarmış göze merhem, kilitlenmiş nice kapıya anahtar olur. Küfre karşı gül, onca laf ebesi ağıza su katılmamış cevap olur. Karanlığa karşı ilk ışık olur. Hastane yatağında yoldaş olur. Seruma katılmış can olur. Sakatlanan bacağa koltuk değneği, kesilen boğaza dikiş olur. Onca gözyaşına kardeş şefkati, yürek yarasına tuz olur.

Hışhışı Hançer türküsünün sözleri şöyledir: “Mahmur gözler süzülsün/ Ben halayın başıyam/ İncili küpe taşıyam”

İşte halayın başı oluverir kadınlar. Sahiciliğin, içtenliğin, doğallığın, karşılıksız sevginin, yalınlığın incelikli ezgisi onların dudaklarından yayılır.

Böylece kimse kadınlık onuruna ateş açamaz. Sosyal medya hesaplarında mesaj kutularını ucuz kahramanlık gösterileriyle sıvayamaz.

Çünkü yolda, sokakta, çarşıda, pazarda, evde, işyerinde, sosyal medyada güvende değildir kadınlar. Uluorta gülmenin ayıp sayıldığı, yalnızca anne olanın takdir edildiği, evde oturmanın meşrulaştırıldığı, bedeninin utanılacak bir nesne olduğu bir coğrafyada soluk almaya çalışır her biri.

Kadın bir tek gömülmek için mezarının kazılmasını beklemektedir.

Siz hiç kocasının öldürdüğü evladını inci küpeyle gömen anne gördünüz mü?

İşte o mezarın ağıdıdır Hışhışı Hançer.

Bir kadın yazarın, Nezihe Meriç’in bize miras bıraktığı isyan çığlığıdır.