Bir kıssa alabilir miyim lütfen? Uzun ve çetrefilli öyküler, galaksiler gibi, döne döne birbirine dolanan, durmadan birbirine uç veren dolambaçlı anlatılar bize göre değil. Akıl yürütmek zorunda kalacağımız, aklı yürüttükçe olmadık bağlantılar kuracağımız karmaşık anlatılarla yormayın bizi. Aklın bacakları dermansız, yürüyemiyor; oturduğu yerden kalkması çok zor. Hayatın tabaklanıp, oturduğumuz masaya servis edilmesini bekliyoruz. Bize meseller ya da kıssalar anlatın ve her meselin sonunda mutlaka bir darb-ı mesel, her kıssanın sonunda da bir kıssadan hisse olsun. Damaklarda ahlak tadı bırakan, ama bireysel ve toplumsal bünyelerde zehir etkisi yaratan öyküler.

Sokakların köşe başlarında kıssacılara rastlayabilirsiniz. Bir kadın köşe yazarı, bir kentin kadınlarına dair kıssadan hisse çıkardığında, kestirmeden sonuca ulaşıyor ve bünyelerde, düşüncelerde tahribatlar yaratabiliyor. Ya da çocuk kitapları yazanlar, yine kendi kıssalarından hisseler çıkardıklarında, bu hisselerden çocukların payına sadece şiddet ve tecavüz düşüyor. Hisseler, eril iktidar ve yandaşları arasında paylaşılmış; kazanç sağlayan onlar. Değer kaybedenler ise, taşınır ya da taşınmaz mallara, yatırım araçlarına dönüştürülmüş çocuklar ve kadınlardır. Kıssalar ya da meseller; ders çıkarılması gereken, eğitici hikâye veya masallar. Kim kime ders veriyor? Ya da kıssalar kimin adına konuşuyor? Ders veren, eril iktidardır. Kıssalardan alınan dersler, hissedarlarına kazanç sağlamaktan başka bir işe yaramadığına göre, hisse sahibi olmadıkları ve zarar gördükleri hâlde kıssalardan kendilerine pay çıkaranlara ne demeli? Çünkü onlara, kıssanın hayatın damıtılmış hâli olduğu, kıssadan ders çıkardıklarında zahmetsizce hakikate kavuşacakları söyleniyor. Öyle de yapıyoruz. Hayatın çetrefilli yollarında kaybolmamak için kıssaların içine kapanıyoruz.

Hayat kıssalara sığar mı? Hayatı hisseli kıssalara sığdıran, sırf hayata dokunmamak için kıssaların içinde acı çeken bir toplumu, başına gelenlerden ders çıkarmıyor diye eleştiremezsiniz. Onlar derslerini hayattan değil, kıssalardan almışlardır. Ne gerek var hayatın kendisine maruz kalmaya? Hayat geçmişte birileri tarafından yaşanmıştır; o birilerinin hayatı kıssalara dönüştürüldüğünde, çıkarılan dersler tüm zamanlar ve mekânlar için geçerlidir. O birileri nedense hep iktidarlarını yitirmekten korkanlar oluyor. Tabii kıssaların şöyle de bir yararı var: Her şey hakkında ahkam kesebilir, yüzünüzde pişkin bir ifadeyle başkalarına hayat dersi verebilirsiniz. Farkına varın ya da varmayın, kullandığınız kıssalar, hisseli kıssalar kumpanyasının ürünleridir. Bir şirketin tek bir amacı vardır, hissedarlarına kâr sağlamak. Hisseli kıssalar kumpanyası da hakikat ambalajında kıssalar satıyor; satmalı, yoksa yeryüzünün bedenlerini nasıl sömürecek? İktidar ve hissedarları semirirken, bizlere de mesellerin darb kısmı düşüyor, durmadan darbelerin şiddetine maruz kalıyoruz. Oysa hayata da maruz kalabilirdik, ama korku yok mu, yaşamaktan korkmak?

Hayatın dolambaçlı yollarında bir telaş, rehber arıyoruz, bize kıssalar anlatacak. Buluyoruz da. Yol ağızlarında içimizi korku sarıyor; allahtan rehber var; doğru yolu gösteriyor. Galeriye girdiğimizde rehberli turlara katılıyoruz, içimiz rahat. Rehber görülmesi gerekenleri gösterip söylenmesi gerekenleri anlatıyor. Rehberlerin eşliğinde hayatın koridorlarında dolaşıyoruz. Aklımızı yürütmeyelim diye hayatı kısaltıp bizim için kıssalara çevirmişler, oh ne rahat. Oysa hayat, rehberlerin bize göstermedikleri ve anlatmadıklarıdır. Marx “Bir soruyu formüle etmek, onu çözmektir” dediğinde, soruyu kimin ve nasıl formülleştirdiğini de ima ediyordu. Her kıssa bir formül ve çözümü de hissesinde yatıyor. Hayat denilen sorunu formülleştirip kıssadan hisseler hâline getiren iktidardır. Kıssaların dışında ne var acaba? Anlatılmayanlar ve gösterilmeyenler neler, hiç merak etmiyor musunuz? Kıssaların en kısası olan özlü sözlerden biri, bu soruyu da bizim için yanıtlamış: “İnsanın başına ne gelirse ya meraktan ya da meraktan gelir”. Başımıza hayattan başka ne gelebilir ki, henüz yaşayamadığımız hayat? Kıssalar, hayatın düşmanları; onlardan kurtulmak gerekiyor.