Hitler seçimle geldi ve kuvvetler ayrılığının ayak bağı olduğunu çok erken gördü. Önce meclisin, sonra hükümetin yetkilerini kendinde topladı. Yetmedi hem başbakan hem de cumhurbaşkanı oldu. Daha da yetmedi, kendisi Führer, partisi de devlet oldu. Hitler kısa sürede devrim gibi reformlar yaptı. Bunların hepsini halk ve yalakaları alkışlarla destekledi…  

 
Adolf Hitler’in partisi, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP) 5 Mart 1933 seçimlerinden yüzde 44 oy alarak birinci parti çıktı. Ve Hitler, seçimle iktidara geldikten tam 19 gün sonra, Alman Meclisi’nin yetkilerinin kendine devrini gerçekleştiren bir yasa çıkarttı. Hitler yasayla, “yasa yapma yetkisi” elde etti. Hitler’e istediği yasayı yapma yetkisi veren Yetkilendirme Yasasının  (Ermächtigungsgesetz)  adı da pek iddialı: Halkın ve İmparatorluğun Sıkıntılarını Giderme Yasası.   
 
Meclis Hitler’e diktatörlük yetkisini, 24 Mart 1933 tarihli oturumunda, yüzde 70’i aşan ezici milletvekili çoğunluğuyla verdi. Oylamaya 81 Almanya Komünist Partisi (KPD)  milletvekilinden bir teki bile katılamadı. Çünkü hepsinin milletvekilliği kısa süre önce düşürülmüş, birçoğu gözaltına alınmıştı.  Sosyal Demokrat Partili (SPD) 120 milletvekilinden bir kısmı bile komünist ya da vatan haini suçlamasıyla vekillikten atılmış ya da aranır duruma düşmüştü. Sadece 94’ü meclise gelebiliyordu.  Hitler’in büyük planları, büyük hedefleri vardı. Büyük hedeflere ulaşmaya çalışırken, karşısına “kuvvetler ayrılığı” gibi hiçbir engelin, hiçbir formalitenin çıkmasını istemiyordu.
 
Meclis’te Hitler yeterli çoğunluğa sahipti ama destekçileri diğer sağcı – milliyetçi partiler de zaten Hitler’in ağzının içine bakıyorlardı. Hitler, yasayı çıkartmaya Meclis’e bizzat faşist simge olan kahverengi gömleğiyle geldi. Yasa çıkınca da memnuniyetini dile getiren konuşmayı yaptı. Hitler’in sonraki propaganda bakanı Joseph Goebbels yasanın çıktığı günkü duygularını aynı gün defterine şöyle not ediyordu: “Buradaki gibi, halledilip yere çalınan bir şey bu zamana kadar görülmedi… Emsalsiz bir başarı bizi bekliyor…”   
 
Hitler, kısa sürede emsalsiz başarılar elde etti de.
 
YÜRÜTME DE SAF DIŞI EDİLDİ
Hitler,  yasa çıkartmak dâhil bütün iktidarı üzerinde toplayan yetkiyi almasından sonra, bu Meclis’i feshedip 12 Kasım 1933 tarihinde, yalnızca kendi partisi NSDAP’nın tek listeyle katıldığı yeni bir genel seçim yaptı. Ayrıca seçimlerde halk Almanya’nın Milletler Cemiyeti'nden ayrılmasını da onayladı. Hitler taa o zaman Milletler Cemiyeti'nin “fuzuli” ve “ayrımcı” olduğunu anlamıştı.   
 
Peki, Meclis böyle yetkisizleştirildi de hükümet daha mı fazla yetkiyle donatıldı? Hayır, öyle göründü ama asla böyle bir şey olmadı. Hitler bakanlara, “benim bakanım” bile demiyordu. Bakanları doğrudan muhatap almıyor, ya sekreteri ya da müsteşarı aracılığıyla emirlerini iletiyordu.
 
Rakamlarla kabinenin durumu şöyleydi: Kabine 1933 yılı Şubat/Mart ayı içinde 31 kez toplanmış. Yetkilendirme Yasası (Ermächtigungsgesetz) çıktıktan sonraki iki aylık Nisan/Mayıs döneminde ise, 16 kez toplanmış. İlk başlarda oldukça çalışkan bir kabine görüntüsü var. Ancak yılın bundan sonraki 7 ayı ve tüm 1934 yılı içinde kabinenin toplantı sayısı sadece 42’de kalmış. Bunlara kaçına Hitler’in bizzat katıldığı da belli değil. Kabinenin bundan sonraki toplantısına dair bir kayıt yok. 4 yıl toplanmayan kabinenin son toplantı tarihi ise, 5 Şubat 1938. Sonra yine toplantı yok.
 
Böylelikle Hitler, kuvvetler ayrılığı içindeki önemli bir kuvveti daha yani “yürütmeyi” de saf dışı etmiş oldu. Bakanlar kurulu da işlevsiz hale gelirken, Hitler, kabine dışı odaklarla iş yapmaya ve çok sayıda “özel yetkili” kişiyle çalışmaya başladı.
 
ADIM ADIM FAŞİZM
Bir milliyetçi partiler koalisyonu olan Hitler hükümetinde başlangıçta Hitler’den başka sadece iki faşist daha vardı: İçişleri Bakanı Wilhelm Frick ve Hitler’in verdiği özel işleri yapmakla görevli bakan Hermann Göring. Daha sonra Joseph Goebbels propaganda Bakanı oldu. Ardından diğer partilerdeki bakanların hepsi Hitler’in partisine geçti. Önce Komünist Partisi, sonra 22 Haziran 1933’te de Almanya Sosyal Demokrat Parti “vatan haini” olduğu gerekçesiyle yasaklandı. Ardından bütün partiler yasaklandı. Hitler’le seçim işbirliği yapan parti bile yasaklandı.  Hitler yasakladıkça, herkes Hitler’e daha fazla takla atmaya başladı.   
 
Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg 2 Ağustos 1933 tarihinde öldü. Hitler kendini “Führer ve başbakan” ilan etti. 19 Ağustos 1934’te Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığın aynı kişide toplanmasına dair halk oylaması yapıldı. Tabi ki Hitler’in istediği oldu. Aynı gün bütün önemli kurumlar tek elde, Hitler’de toplandı. Partisi, devlet oldu.
 
Hitler’in yaptığı her şeyi halk ve partisi coşkuyla destekledi. “Komünistler götürülürken” herkes sustuğu için, daha sonra hikâyeyi biliyorsunuz: Yahudiler, sosyal demokratlar, liberaller falan götürülürken sesini çıkaracak ortalıkta kimse kalmadı. İş işten geçtikten sonra herkese, zamanında Hitler’e karşı çıktığını, Hitler’i uyardığını anlatmaya başladı.
 
ÖNCE ATAMAYLA SONRA SEÇİMLE GELDİ
Almanya Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg, Adolf Hitler’i, 30 Ocak 1933 tarihinde başbakan atadı. Böylelikle Almanya’da hükümet,5 Mart 1933 seçiminden önce 1 Şubat 1933’ten itibaren faşistlerin eline geçti. Hitler’in atanması meclisin çaresizliği sonucu oldu. Siyasal ve ekonomik krizler karşısında çaresiz kalan Almanya, Hitler’den önce 3 yılda iki hükümet değiştirdi.
 
Bir önceki başbakan antikomünist Franz von Papen’in planına göre,  Almanya’da komünistler, Almanya’da devrimci durum yaratacak bir genel greve gidecekler ve istikrarsızlık daha da artacaktı. Franz von Papen, Hitler’in, siyasi kriz içindeki Almanya’yı erken seçime götürmesini istiyordu. Franz von Papen, erken seçimde Hitler’i alt edeceğini düşünüyordu ve zaten iyice yaşlanmış olan Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg’a da bütün bunu inandırmıştı. Elbette Hitler de, iktidarı alınca, bir daha bırakmayacağını biliyordu.
 
14 Eylül 1930 seçimlerinde yüzde 18,3 oy alan NSDAP, Meclis’te sosyal demokratlardan sonra ikinci partiydi.  Her açıdan kriz yıllarıydı ve Alman parlamentosu “bir de bunları denemek” zorunda kaldı. Faşistler, yıllardır koalisyonlarla yönetilen ülkede halkın istikrarsızlıktan,1.dünya savaşı yenilgisinden ve 1929 ekonomik krizi etkilerinden iyice bıktığını görüyordu.   
 
Hitler, atandığı gün radyodan halka seslendi ve neler yapacaklarının ipuçlarını verdi: Alman birliği kurulup Avrupa’nın Alman hâkimiyetinde olması sağlanacak ve dünya komünizm belasından kurtulacak. Başta büyük sermaye olmak üzere Hitler herkesten tam destek gördü. 5 Mart 1933’te ise seçilerek tekrar geldi.
 
ASIL SORUN KOMÜNİZM
27 Şubat 1933 tarihinde Reichstag yandı. Alman parlamentosunun yanması, Hitler’in asıl niyetinin ne olduğunu gösteren başlangıçtır. İçişleri Bakanı Wilhelm Frick, Hitler’in emriyle hemen yangın sabahı Devletin ve Halkın Korunması Kararnamesi’ni çıkardı. Kararname öğleden sonra Cumhurbaşkanı  Paul von Hindenburg tarafından imzalanarak yürürlüğe girdi. Kararnamenin özünü,  “Devleti tehdit eden komünizm şiddetine karşı savunma” oluşturuyordu.
 
Hitler, Reichstag’ı kendi yaktırdığı net olduğu halde, suçu komünistlere yıktı ve milletvekilleri başta olmak üzere çok sayıda komünist bu kararnameye uygun tutuklandı. Rejim muhalifi bütün yayınlar yasaklandı, sendikalar kapatıldı. Seçimlere kadar komünistlere karşı tam bir cadı avının başlatıldığı Almanya’da seçimden 3 gün sonra Alman Komünist Partisi’nden seçilmiş bütün milletvekillerinin vekilliği bu kararnameye dayandırılarak düşürüldü. Böylelikle Hitler, anayasal değişiklikler yapabileceği kadar milletvekiline, yani meclisin üçte birine sahip oldu.