CHP’nin seçim stratejisini değerlendirecektim.

CHP’nin seçim stratejisini değerlendirecektim. Ancak 3. Köprü inşaatında 3 işçinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan kaza haberini okuyunca, seçim değerlendirmesini sonraya bıraktım.

“Kaza geliyorum demez” lafını boşa çıkaran bir durum köprü inşaatında yaşanan. Daha çok “hız felakettir” sözünü haklı çıkaran cinsten bir durumla karşı karşıyayız. Gezi üzerine süreç devam ederken yazdığım bir değerlendirmenin bir bölümü AKP iktidarının ve özel olarak Başbakan’ın hız tutkusuna ayrılmış, bu hız tutkusunun her türlü kazayı sıklaştırdığına vurgu yapmıştı.

Uzunca sayılabilecek bu değerlendirmeyi, kazanın nasıl çağırıldığını gösterebilmek için, bir kez daha paylaşıyorum.
“Sermayedar için üretilen metanın hızla piyasa sürülüp kâr realizasyonu… hayati öneme sahiptir. Metalaştığı ölçüde mekânın kendisi de benzer bir baskıya konu olur. Tam da bu nedenle metalaştırma hedefli kentsel projelerde, denetim ve benzer süreçlerde kısa devreler yaptırılarak gerçekleştirilme süresi en asgariye indirilmekte, kamuoyunun bilgilendirilmesi, hukuki süreçlerin işletilmesi, taraflar-arası müzakere gibi demokratik mekanizmalar zaman alıcı ya da engelleyici görülüp ortadan kaldırılmakta ya da etkisizleştirilmektedir.

Son dönemde özellikle büyük projeler aracılığıyla sıcak para girişini sürdürme stratejisinin öne çıkışı, hızlı ve pürüzsüz biçimde projelerin gerçekleştirilmesini daha da önemli hale getirmiştir. Acele kamulaştırma, ÇED Muafiyeti, Proje Alanı ilan edilerek denetim dışına çıkarma türü düzenlemelerin gerisinde hız kesen engellerin kaldırılması vardır. TMMOB’ye yönelik rövanşist yetki budamalarının gerisinde de aynı gerekçe bulunmaktadır.

Köprü temel atma törenine ilişkin gazetelere yansıyan haber, hız konusundaki takınçlı durumun iyi bir özetidir;
Başbakan’ın konuşmasına müteahhit firmayla yaptığı pazarlık damga vurdu. Başbakan, sahneye “Köprücü de gelsin” diyerek çağırdığı yetkiliden projenin 3 değil 2 yılda bitirilmesini istedi. Başbakan’ın yetkililer kürsüye gelirken “quickly quickly” (hızlı hızlı) diye seslenmesi törene katılanları gülümsetti. Erdoğan firmalardan projenin 29 Mayıs 2015’e yetiştirilmesi sözünü aldı (http://www.cnnturk.com/2013/turkiye/05/29/ucuncu.koprunun.adi.belli.oldu...).

Kuşkusuz böylesi bir “hız tutkusu” kazaları da sıklaştırmaktadır…”demiştik o yazıda” (SoL Portal, 8 Ağusto 2013).
O yazıda sözünü ettiğimiz kazalardan biri Başbakan’ın “quickly quickly” diyerek hızlandırılmasını istediği Köprü inşaatında oldu.

Tören alanında Japon Hundai firmasının da kolunu büküp, “elimizden geleni yaparız” sözü alındıktan sonra, inşaat tüm hızıyla başlamıştı. Bu sürecin hızlandırılmasına yönelik olarak 22 Ağustos 2013 tarihinde Başbakan imzalı 18 maddelik bir genelge yayımlanarak, önce Maliye’ye ödemeleri hızlandırması talimatı verilmiş, ardından da ilgili kurumlardan “proje güzergâhında yapılması gereken imar planı değişikliklerinin, kanunda belirtilen azami süreler beklenmeksizin, en kısa sürede” gerçekleştirmeleri istenmişti. Aynı Genelge kamulaştırma işlemlerini de hızlandırın demişti.

BirGün’de dünkü yazısında Nazım Alpman, Erdoğan’ın seçim sonrası dinlendiği evinden ilk çıkışında, köprü inşaatını helikopterle gezdiğini ve “hızlanalım arkadaşlar” dediğini aktarmıştı. “Hızlanalım”dan bir gün sonra Beykoz Çavuşbaşı’nda inşası süren viyadükte iskelenin çökmesi sonucu 3 işçi 50 metre yükseklikten düşüp, göçük altında kalarak yaşamını yitirdi.

Yakınları olay yerinde açıklama yaparken, iskelenin yapımından firmanın sorumlu olduğunu ve gerekli önemlerin alınmadığını vurgulamışlar. Belli ki hızla inşa edilen iskelede “mühendislik hatası” yapılmış.
Haberi okuyunca, Çin Seddi’nin yapılış sürecindeki hız tutkusunu ve ölenlerin duvara gömülüş hikâyesini hatırladım. Bir de kamyonların arkasında yazılı hız felakettir yazısını.

Bu arada önümde duran BirGün’de Selçuk Candansayar’ın Erdoğan’ın şoförlüğünde yokuş aşağı “freni boşanmış” vaziyette hızlanarak yol alan “AKP Kamyonu” yazısına gözüm ilişti.
O kamyon nerede, nasıl duracak bilmek zor; ama bir şey açık ki, o yolun üzerinde şimdi üç cansız beden daha var…