Erhan Karaesmen’le çok eskiden tanışıyorum. Sık görüştüğümüz söylenemez ama, izini de hiç kaybetmedim. O da, eksik olmasın, zaman zaman beni aramayı ihmal etmedi. Son olarak bana kitabından söz etti. Çocuklar (TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, Ankara Şubesi oluyor) bana gönderirlermiş. Kitap bana nihayetinde BirGün Gazetesi’nden geldi de ‘Erhan Karaesmen’den Seçmeler’e kavuştum (720 sayfa).

Derken Erhan Hoca arayıp 11 Haziran’daki imza günü ve söyleşiye davet etti. Bir önceki uzun süreli ‘dışarı çıkış’ımın ertesi günü 8,4’lük bir tansiyonla ödüllendirilmiş olsam da Osmanlıca hocam ve arkadaşım Uğur’u kandırdım. Beraber gittik TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin Karaköy’deki mekânına. Ne de olsa babam da inşaat mühendisiydi.

***

Profesör Erhan Karaesmen hiçbir zaman fiilen benim öğretmenim olmadı ama karşısındakilere aktarmaktan asla kaçınmadığı engin bilgisiyle hep doğuştan hoca olmuştur. Hele o gün salonda, onca öğrenci arasında ‘Hocaların Hocası’ tanımını tam anlamıyla hak ediyordu. Her şeyden önce, işe yoklamayla başladı. Önce ön sıradan “Sevin burada mı?” dediğini duydum. “Buradayım,” dedim, yanına çağırdı. Sahnedeyken de devam etti. “Cem burada mı, Semra burada mı?” vs. Üstelik de okul okul çağırıyordu. Örneğin ODTÜ’lüler bitmeden BÜ’lülerin yoklaması başlamıyordu. Yurt dışından döndükten sonra işe ODTÜ ile başlamış, sonra İstanbul’a BÜ’ye geçmişti. Halen ikisinde de ders veriyor.

Sonra, “Ankara’dan kimse yok mu?” diye sordu. Burada Ankara’dan kasıt, kitabın yayımlanmasını gerçekleştiren İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi’ydi elbette. Vardı. Sonra müzisyenler, ressamlar vardı hocanın ilgi alanlarından. Ama Doğan Hızlan’ın kitaptaki iki yazısında dediği gibi Erhan Karaesmen kendi alanı dışında bir alanla ilgili olmakla kalmıyordu, bu alanlarda derin bir bilgiye de sahipti. Piyanist, hoca ve cumhuriyet aydını Kamuran Gündemir hakkında, Ayla Erduran (“Müzik ve Keman”) ile Nuri İyem ve Selim Turan hakkında kitapları vardı. “Sinan Teması Üzerine Çeşitlemeler” ve elbette teknik kitaplar yazmıştı. Varlık dergisiyle başlayıp, Cumhuriyet, Hürriyet Gösteri, Sanat Çevresi gibi dergilerde de yıllar boyu yazmıştır. Yurtdışındaki eğitimini bitirip ODTÜ’ye geldikten sonra da sık sık yurtdışına gider, öğrencilerini de yanında götürürdü. Hatta konuşmacılardan biri “O zamanlar Erasmus yoktu, Erhan Hoca vardı” dedi.

Ekşi Sözlük’te de “ODTÜ İnşaat Mühendisliği’nde yurtdışına açılan kapının başında duran insan” deniyor zaten.

***

Hem o gün hiç lafı olmasa da ben onu da Yerel Yönetim Bakanlığı Müsteşarlığı (Ocak 18 - Kasım 1979) zamanından da tanıyorum. Bakanlığın ilk, son ve tek müsteşarıydı. Bakanlıkta herhalde siyasetten, belediyecilikten en iyi anlayan oydu. Spordan da çok iyi anlar, iyi yazılar yazardı. Örneğin bir tenis yazısında Nadal ve Agassi’nin çok iyi tenisçi olabileceğini, ama Sampras ve Federer’in büyük tenisçi olduğunu söylemişti. Ron Laver’i kortta izlemiş şanslı biriydi. Meslektaşı Michael Oliva kitapta “Vaktiyle,” demiş, “Chicago blues ve cazın başkentiyken orada geceleri caz kulüplerini gezen uzun boylu bir basketbolcu, genç bir mühendis vardı.” Hocam, eksik olmasın bana da “Sen Lakers’lıydın, değil mi?” dedi. “Dö-kü-lü-yor-lar!” Eh, farkındayız tabii…

Sahnedeki yerlerinde otururlarken sevgili eşi Profesör Engin Karaesmen ile ikisi gerçekten de sevgi ile kuşatılmışlardı. Özellikle meslektaşı olan hocalar ile aile mensuplarının konuşmaları anekdotlarla da dolu olduğu için çok eğlenceliydi. Neşeli bir topluluktuk. Gerçi hocam daha ilk baştan kaç yıldır tanıştığımızı söyleyerek ruhuma hüzün saldı ama, dostlukla geçen yılların hesabı olmaz.