Hong Kong’a (HK) bir önceki ziyaretimi geçen temmuz ayında yapmıştım. Faşistler (Kuomintang torunları), kitlesel katılımı bir ayaklanmaya dönüştürebilmek için gösterileri şiddete boğuyordu. Son ziyaretim, geçen hafta, HK yerel seçimlerinin iki gün öncesine rastladı. Daha tren istasyonundan çıkarken polis yolumu değiştirdi. Çünkü HK’un en popüler üniversitesinde işgal eylemi yapan öğrencilerle polis arasında ikna görüşmeleri yapılıyordu.

Öğrendiğime göre, öğrenciler eylemi sonlandırma karşılığında tutuklanmama garantisi istiyorlarmış. İnsanların tepkisi ve polisin sert müdahalesi nedeniyle sokaklardan üniversitelere doğru sıkışan Kuomintang torunları kampusları şiddete boğdukları için üniversiteler kapanmış. Son yıllarda Çin üniversiteleri karşısında zaten profili gittikçe düşen HK üniversitelerine hiç kimse bu kadar büyük zarar veremezdi.

Geçen pazar günü seçimi yapılan yerel meclisler bir bölgenin sorunları, gelişmesi vs hakkında çalışmalar yapan, projeler hazırlayan ve bunu HK hükümetine öneri olarak sunan yapılar. Karar alma ve bunu uygulamaya geçirme yetkileri yok. HK hükümeti bir projelerini onaylarsa, o zaman sürecin bir ucundan tutabilirler. Memlekette ikamet ettiğim şehirlerden daha iyi bildiğim HK’da ”yerel meclis” gibi bir kurumun varlığından uzun bir zaman bilgim yoktu. Birkaç haftada bir evimin önündeki caddede yapılan gürültülü festivallerin sebebini araştırınca haberim oldu: “Yerel meclis”in düzenlediği bir kültürel faaliyetmiş. Yerel meclisler, İngiltere koloni hükümetinin 1967 olaylarından sonra (sonraki yazım bu konuda) yapmaya mecbur kaldığı reformlar arasında yer alıyor. Yönetime katılım, demokrasi lafları arasında asıl amaçlananın bir türlü kontrol edemedikleri kenti, özellikle Kowloon bölgesinin büyük kısmını, bu yerel meclisler yoluyla denetlemek-meclislere denetletmek olduğu da bir gerçek.

Seçim sonucu “Pekin yanlıları” (ÇKP ittifakı diye anlayın) için hezimet oldu. 18 seçim bölgesinin 17’sinde çoğunluğu “Demokrasi yanlıları”na kaptırdılar. Toplam 452 temsilcilikten (sandalye) sadece 60’ını kazanabildiler. Ellerinde adanın (HK) merkezinde bir bölge kaldı, sadece orada kazanabildiler. “Pekin yanlıları”nın oy oranı yüzde 13,5’e düştü. Oysa 2015 seçimlerinde 18 bölgenin tamamında çoğunluğu ve 412 temsilciliğin 300’ünü kazanmışlardı.

“Demokrasi yanlıları” içinde en büyük pay sosyal demokrat diyebileceğimiz partilere ait. Fakat, oy oranları çok küçük olsa da, ABD-İngiliz işbirlikçilerinin de bu cephede anıldığını belirtmeliyim. Bu seçimi aslında HK halkı da pek önemsemezdi ve bu yüzden katılım oranı yüzde elliyi bile bulmazdı. Örn. 2015 seçimlerinde katılım yüzde 47 olmuştu. Fakat bu seçimlerde yüzde 72’yi buldu. ÇKP’nin HK’un özerkliğini anlamsızlaştırma girişimlerine halkın oy tercihleriyle de “artık bıçak kemiğe dayandı” dediğini düşünüyorum. Bıçağın kemiğe dayandığı bir başka gerçek var ki, en az özerklik kadar yakıcı: HK artık refahı üretemiyor ve gençleri için iş yaratamıyor. Çalışanlar da işlerinde mutlu değil. Bu yüzden yatay hareketlilik -iş değiştirme- çok yaygın.

Gençlerin çoğu iş bulmak için Çin’e gitmek zorunda kalıyor. Kapitalizmin mabetlerinden biri olan bir kentteki bu sorunlardan kapitalizm yerine Çin’i sorumlu tutmak gibi bir akıl tutulması yaşıyorlar. (Bu konuda başka bir yazı yazacağım.)

ABD-İngiltere muhiplerinin pek sevdiği ve genç lider adayı diye parlatılan Joshua Wong, gösteriler sırasında ABD’de kapı kapı dolaşıp emperyalistlerden destek istemenin (ve kendi reklamını yapmanın) bedeli olarak seçimlere sokulmadı. Sokaktaki insanlarda ve TV’lerde boy gösterenlerde bu ABD işbirlikçiliğine karşı bir tavır alış/soğukluk dikkatimi çekti. Doğrusu HK için büyük ilerleme… Bir de yanlısı oldukları “demokrasi” ile anlatmak istediklerinin içini bir doldurabilseler… Gözleri bağlı olarak demokrasi adında bir fili tarif eder gibiler. Bu kadar lafını ettikleri demokrasi adına ortada bir ortak program da yok. Çin’deki işçi sınıfı hareketiyle birlikte emek eksenli bir demokrasi mücadelesi yürütmedikleri sürece ÇKP için hep kolay lokma olacaklar. Fakat kendini Batılılaşmış-modern kentli, anakara Çinlilerini ise köylü olarak gören tipik-ortalama HK’lu bunu anlayabilir ve kabul edebilir mi, emin değilim.
“Yasaklar fermanı”

RTE, “Faiz, yalan, zulüm, kibir, iftira, hırsızlık yasak olmaya devam edecek” demiş. Keşke aralarına “hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, seçmen iradesine saygı ve demokratik hakların kullanımı”nı eklemeyi de unutmasaydı (bence, lümpen döküntülük-hırtlık da yasaklanmalı). Neyse, hepsi bir tarafa, İslamcılardan kibri (ve yalanı-demagojiyi) çıkarırsanız geride hiçbir şey kalmaz; ilkellik, cahillik, yeteneksizlik ve çapsızlıklarıyla çırılçıplak ortada kalırlar…

cukurda-defineci-avi-540867-1.