'Hoş geldin yarın diyebilmek' için bir araya geldiler

Usar Yayınları ve Dimitrie Cantemir Romen Kültür Merkezi’nin düzenlediği “Romanyalı kalemlerle-Hoş geldin yarın diyebilmek” etkinliği Aynalı Geçit etkinlik Mekanı'nda gerçekleştirildi.

Osman Bozkurt’un kolaylaştırıcılığında gerçekleştirilen etkinliğe Romanyalı yazarlar Emil Lungeanu ve Razvan Nicula da katıldı. Etkinlikte Usar Yayınları tarafından yayımlanan Emil Lungeanu’nun “Haykırış Fotoğrafı” adlı şiir kitabı ile Răzvan Nicula’nın “Uçurum” adlı öykü kitabının da tanıtımı yapıldı. Erdoğan Acar’ın heykelleriyle Selda Salman Acar'ın hazırladığı saydam gösterisi eşliğinde Nebahat Akın, Selda Salman Acar, İsmail Afacan, Aydın Kaşkal ve Eşref Yılmaz şiir, Gürel Sürücü ve Kadriye Keser de öyküler okudu.

Çevirileri de Şeila Çelik’in yaptığı etkinliği yöneten Osman Bozkurt açılış konuşmasında, etkinliği düzenleme amaçlarını şöyle açıkladı: “Yapmak istediğimiz şey: Bir insan araştırması demek olan edebiyatın farklı dillerde meydana gelen ürünlerinden yol alarak, farklı ülkelerdeki insanların duygu, ruh ve düşüncelerini anlamak ve aynı zamanda onların da bizi anlamasını sağlamaktır. Böylece insanın bir ülkeye sığmayacak kadar büyük olduğunu göstermektir.”

Etkinlikte ilk olarak söz alan şair Sezai Sarıoğlu, edebiyatın ve edebiyatçının muradının, sınırları aşmak olduğunu belirterek, “Tercüme/çeviri her kitap sınır ötesi bir tanışma ve anlam alışverişidir” dedi.

Ömer Öneren de, Emil Lungeanu’nun Türkçeye çevrilen “Haykırış Fotoğrafı” adlı şiir kitabı için yaptığı değerlendirmede, şairin sözcük seçiminde özenli davranıp, ekonomik ustalığını konuşturduğuna dikkat çekerek, “Her nesne, her şaire ayrı türküler söyler. Şiirler de her kişide ayrı duygu uyandırır. Aynı şiirde özgürlüğü de aşkı da bulan insan vardır. Şairler, değişik coğrafyalarda ve değişik zamanlarda yaşamış olsalar da duygusal yoldaşlıkları hep hayatta kalır” diye konuştu.

Ülkesinde “en aykırı çağdaş yazar” olarak kabul edilen, şairliğinin yanı sıra tiyatro, drama ve deneme yazarı olarak da tanınan Emil Lungeanu, kendisine göre şiirin bir bireyin en sessiz ve duyulmamış korkularının ve acılarının fotoğrafik bir enstantanesi olduğunu vurgulayarak, editörü ve yakın dostu Osman Bozkurt’un şiirlerini de anımsatarak şiir anlayışı üzerine şöyle konuştu:

“Bozkurt’un şiirleri duyulmak için yazmanın, bağırır gibi yazmanın ne demek olduğunun canlı kanıtı ve örneğidir. Ne pahasına olursa olsun, hatta özgürlük pahasına bağırmak, yani kendi teninize yazmaktır. Biz Romanyalı yazarları, Türkiye’nin Cumhuriyet Bayramı’nda ağırlamanız güzel bir sürpriz, büyük bir onur ve şans oldu. Böyle bir günde İstanbul’da olmak beni heyecanlandırıyor. Böyle olaylar benim hayatımda çok nadirdir ve anlamlı buluyorum. Türkiye’de iki Romanyalı yazarın kitaplarının basılması ve aynı zamanda etkinlikle duyurulması bizim için değerlidir. Bu etkinlik bence edebiyatı ve kültürü de aşan bir olaydır. Bana göre ruhumuzun kutlamasıdır bu buluşma.”

Prof. Dr. Z. Gönül Balkır da Răzvan Nicula’nun Türkçeye çevrilen “Uçurum” adlı öykü kitabını değerlendirdi. Balkır, Nicula’nın gerçek bir kurgu ustası olduğunu belirterek, “Anlatının gerçekliğini duygusal olarak sezdirmek, her yazarın en zorlu savaşlarından biridir. Üstelik ölüm, bir yanıyla korkarak kaçtığımız görmezden geldiğimiz, öte yandan da alabildiğine merak ettiğimiz bir gerçekliktir. Razvan’ın yaptığı, insani bir güç ve cesaret gerektirir. Her yazar yaşadığı çağın ve yaşadığı coğrafyanın tanığı ve aynı zamanda tutsağıdır. Răzvan ölüm temasıyla ilgili kurgusu, sonsuz bir yaşam isteği yaratıyor. Karakterlerinin yaşama arzusu, ölüme sevdalanmış gibi görünürken okuru yutkunmak ve derin bir nefes almak zorunda bırakıyor” şeklinde konuştu.

Çok duygulandığını belirterek konuşmasına başlayan Răzvan Nicula da şunları söyledi, “Benim ve edebiyatçıların binlerce yıldır yazdığı satırların insanlara dokunabildiğini görmek, bana edebiyatın boş bir aktivite olmadığını söylüyor. Bugün anladım ki benim yaşamım da ölümüm de boşuna değildir. Uçurum’u tutkuyla, heyecanla, mutluluk ve umutsuzluk arasında gidip gelerek, neredeyse saplantılı bir şekilde yazdım. Uçurum, bir ıstırap kitabı ya da içimizdeki karanlığı anlatan bir kitap değildir. İnsanlarla ilgili bir kitaptır. Sınırları, arzuları, başarısızlıkları hakkındadır. Aynı zamanda insanları çaresizlikle karşı karşıya getiren, başka çözümlerin de olduğunu fısıldayabilecek bir kitaptır.”