Dostumuz, hocamız, üstadımız Giovanni Scognamillo, bu diyarı terk ettikten kırk gün sonra, adını taşıyan ödüllerin sahiplerini bulduğu gece sevgiyle anıldı. Tıpkı SİYAD gibi, FABİSAD üyeleri de Giovanni’nin çocuklarıdır. İlki neredeyse sınırsız, ikincisi ise çok dar olduğu halde, hem bilgisini, hem zamanını bizlere cömertçe dağıtmıştır. FABİSAD olarak, onun öncülüğünden çok yararlandık. Öncümüz, yol göstericimiz oydu. Bir avuç (genç) insanın ümitle, inançla kurduğu Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği’nin (FABİSAD) her konuda ona danışan, evini sık sık ziyaret eden üyeleri için onun nasıl da eşsiz olduğunu anlatmak zor. GİO Ödülleri bizim için bu nedenle de çok kıymetlidir.

Geçen perşembe 2016 GİO ödülleri sahiplerini buldu. FABİSAD’a hep destek olan Pera Müzesi’ne ve bu yılki sponsorumuz Riot Games’e teşekkür ederiz. Dördüncü GİO ödül gecemizi düzenleyebilmek için çırpınan yönetim kurulumuza da.

Saati yanlış biliyormuşum. Gerçi aynı hatayı yapan başkaları da vardı, böylece pek sevdiğim Pera Cafe’de dört saate yakın beklerken yalnız kalmadım. Tam kapının karşısında oturduğum için gelenleri de anında görebiliyordum. İyi arkadaş olduklarım, tanıdıklarım, henüz isimlerini ezberlemeye çalıştıklarım... İster istemez, ilk günlerimizi hatırladım. Sadece Barış’ı (Müstecaplıoğlu), Yiğit’i (Değer Bengi), ‘arkadaş oğlu’ Kayra’yı ve elbette Kutlukhan’ı tanıyordum. Heyecanlı heyecanlı konuşuyorduk: Sevdiğimiz yazarlardan, yeni çıkan kitaplardan (bir kısmı FABİSAD üyelerinindi), hayallerden söz ediyorduk.

Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’ndeki genel kurullarımızı da unutamam. Neyse ki, herhangi bir kurul ya da komiteye gir demediler hiç. Yaşlılığın da kendince faydaları var. Neşeli, kavgasız-dövüşsüz genel kurullardı. Mevsim icabı sonra da bahçeye çıkıp çay içer, tost yerdik. Başlangıçta hele, çoğunluğu karşısına almış zararsız asiler gibiydik. Anne-babaları, öğretmenleri hayal gücünün yararına; çocuklarının heves ettiği ve yaptığı şeyin yalan-dolan, vakit ziyankârlığı olmadığına, tam tersine onların ufkunu genişleten bir şey olduğuna inandırmak için hayli uğraşmıştık. Ben kendi payıma böyle üç-dört panele gitmişimdir.

Perşembe akşamı Hamit’i elinde mikrofon sahnede görünce de aklıma hemen bu paneller geldi. Moderatörlük yapardı diye hatırlıyorum. Baştan beri de sunulacak her şeyi, başta GİO ödül törenlerini hep Hamit Çağlar Özdağ sunmuştur. Bu yıl Pera Müzesi’ne yâdellerden kopup gelerek gene o sundu. Açılış konuşmasını da, benim kadar heyecanlanan başkanımız Özgün Muti yaptı. Sonra, Giovanni’yle çalışmış olanlar, bazı üyelerimiz, asistanı Nalan Söylemez, çalışma arkadaşı Yasemin Yazıcı ve torunu Dimitri Dermencioğlu, Giovanni’yi andı. Ben ise, hasbelkader aldığım Mavi Anka Ödülü’nü (daha önce Nazlı Hanım (Eray) ile Bülent Somay almıştı) en başta alıp rahata ererim sanıyordum. Olmadı, en sonlara kaldı ve elim ayağım titreyerek, ağladı ağlayacak halde kısa bir konuşma yaptım. Törenden sonra Giovanninin kızı Alessandra’ya “Çok heyecanlandım,” dedim. “Ben niye sahneye çıkmadım da oğlumu çıkardım sanıyorsun?” dedi. Şöyle diyeyim. Kutlukhan’ı bu işe ikna etmeye çalışmak bana daha da korkutucu gelir.

En güzeli, geceye katılanlardı ama. Üyelerimiz, yakınlarımız, ağzına kadar dolu salon... Roman, hikâye yazanlar; illüstrasyonları, çizgi romanları, kısa filmleriyle vb katılanlar. Kendine güvenen, iyi bir şey yaptığını bilen sanatçılar... FABİSAD ilk günden beri bizim için ‘umut’ anlamına geldi. Hâlâ öyle ve hep öyle olacak.