Hrant Dink'in vurulduğu yer 'Hafıza Merkezi' oluyor

Gazeteci Hrant Dink’in çalıştığı ve vurulduğu yer olan Agos Gazetesi’nin bulunduğu Sebat Apartmanı'nın önü, Hrant Dink Hafıza Merkezi’ne dönüştürülecek. Projenin içeriği açık ve şeffaf bir öğrenme ve tartışma sürecinde belirlenecek.

Mezopotamya Ajansı'ndan Dicle Müftüoğlu'nun haberine göre, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in 19 Ocak 2007 tarihinde vurulduğu yer, Hrant Dink Hafıza Merkezi’ne dönüştürülecek. Hrant Dink Vakfı ile Beraberce Derneği tarafından sürdürülen projeye DVV International’da sunuyor. Projenin yürütücü isimlerinden biri olan ve Beraberce Derneği Direktörü Ayşe Öktem ile projeyi ve dünyadaki hafıza mekanları örneklerini konuştuk.

Agos Gazetesi’nin eski yeri olan Sebat Apartmanı’nın önünün hafıza mekanına dönüştürülme kararına değinen Öktem, mekanın Dink’in vurulduğu yer olması, Agos Gazetesi’nin eski yeri olması ve Hrant’ın ofisinin de orada olmasının yerin belirlenmesinde önemli bir nokta olduğunu söyledi.

Bu dönüştürme işlemini açık, şeffaf bir öğrenme ve tartışma süreci olarak organize etmeyi amaçladıklarını vurgulayan Öktem, proje kapsamında neler yapılacağının tam netleşmediğini belirterek, “Proje kapsamında toplam 5 uluslararası panel yapılacak bütün dünyadan bu konuda uzman olanlarla paneller yapılıyor, panellerden sonra daha yakından ilgilenenlerle atölyeler yapılıyor. Böylece bu süreç, hem şeffaf oluyor, hem ilgilenen herkesin katılabileceği, destek olabileceği bir süreç olarak yaşanıyor” diye ifade etti.

'KOLLEKTİF HAFIZADA YER EDEN HER MEKAN ÖNEMLİ'

Hafıza merkezlerinin sadece acıların anlatıldığı mekanlar olmak zorunda olmadığını belirten Öktem, kolektif hafızada yer etmiş ya da yer etmesi istenen olgulara dair mekanlar olduğunu söyledi.

Öktem dünyadaki örneklerinden azılarını şöyle sıraladı: “Örneğin New York’taki Tenement Museum, ilk gelen göçmenlerin nasıl yaşadıklarını gösteren bir hafıza mekanı. Orada yoksulluk var, acı da var, umut da var. Gelibolu Yarımadası da hafıza mekanı. Ama insanlık tarihinde çok acı, çok zulüm yaşandığı için, aklımıza hemen acılar geliyor. Oysa bir hafıza mekanını acı üzerine kurmayı doğru bulmuyorum, umut üzerine kurulmalı. Örneğin Saraybosna’da ‘Umut Tüneli’ var – Saraybosna kuşatması döneminde, şehri havaalanına bağlayan tünel. Saraybosna halkı, 1425 gün boyunca o tünel sayesinde havaalanına ulaşıyor, o yolla su ve yiyecek geliyor şehre. Büyük, tahayyülü zor bie acı ve aynı zamanda umudun ve sonunda bir zaferin, hayatta kalmanın simgesi.”

TARAFLAR BİR ARAYA GELİYOR

Kuzey İrlanda’da “Hatırlayarak İyileşmek - Healing Through Remembering” adında bir sivil toplum örgütünden söz eden Öktem, örgütün iç savaşın muhasebesini yaptığını ve savaşan tarafları bir araya getirdiğini söyledi. Yine aynı örgütün “Hikayeni anlat” projesi kapsamında iç savaşa bire bir katılan tarafların hikayelerini anlattığını dile getiren Öktem, “Anlatanlar kendileriyle ve ‘öteki’, ‘düşman’ olarak gördükleriyle yüzleşiyor. O ‘ötekinin’ insanlığını, acısını görüyor, ‘öteki’ değil aslında aynı olduğunu anlıyor. Bir çatışma her zaman insanları yaralı bırakır travma dediğimiz zaten yara demek ve bu yaraları ancak birlikte ve hatırlayarak sarabiliriz diyor projeyi düzenleyenler” dedi.

'MEKANLAR KENDİLERİNİ BELİRLER'

Projede mekanı kendilerinin belirlemediğini olayın bir yer belirlediğine dikkat çeken Öktem, şöyle devam etti: “Bir çok durumda yer kendini belirliyor. Hrant Dink, ofisinin önünde vuruldu. Hem çalıştığı, hem ürettiği hem de vurulduğu yer. Hafızasının yaşatılacağı mekanın başka yerde olamaz, yaşatılamaz. Ulucanlar Cezaevi, hafızanın yaşatılacağı yer, Diyarbakır Cezaevi de öyle. Anadolu’da öylesine çok hafıza mekanı olabilecek yer var ki terkedilmiş kiliseler, artık kaybolmaya başlamış mezarlıklar. Yöre halkının kolektif belleğinde hala yaşayan katliam yerleri derelerin günlerce kırmızı aktığı anlatılan yerler. Dersim’de bu tarz acıların yaşandığı mağaralar yöre halkı tarafından iyi biliniyor. Diyarbakır Cezaevi ya da Şeyh Sait’in idam sehpasının bulunduğu yer – bütün bu mekanlar aslında kendini belirliyor.”

'MEKANLARI YAŞATACAK OLANLAR ORANIN İNSANLARIDIR'

Projenin devamı olarak bir yer belirlemediklerini bu topraklarda yaşayan insanların bunu sürdürebileceğini ve kurum olarak da buna destek vereceklerini aktaran Öktem, “Bu projenin kapsamında olsun, proje bittikten sonra olsun, Beraberce Derneği gelişecek hafıza mekanlarına destek olabilir ancak. Bu mekanları bulacak, yapacak, yaşatacak olanlar oranın insanlarıdır” diye ifade etti.

Öktem, Hafıza Mekanı projesine paralel olarak Xchange Programı (Değişim) dahilinde, Türkiye’den hafıza konusunda çalışan öğrenci, gönüllü ve genç profesyonelleri, dünyanın farklı yerlerinde olan hafıza mekanlarına yolladıklarını söyledi.

DÜNYA ÖRNEKLERİYLE ÖĞRENME

Proje kapsamında buraya giden kişilerin 60 gün o çalışmada yer aldıktan sonra Türkiye’ye dönerek burada yürütülecek çalışmalara destek olabilmeleri amacıyla bunu yaptıklarını söyleyen Öktem, “ Burada amaç, dönüşlerinde ya İstanbul’da açılacak olan Hrant Dink Hafıza Merkezi’ne, ya da kendi yerellerinde var veya açılacak olan bir hafıza mekanına destek olabilmeleri, Türkiye’deki hafıza merkezleri tartışmasına katkılarının olması” dedi.

Bunu “Öğrenme ve paylaşma süreci” olarak tanımladıklarını aktaran Öktem, “Bir hafıza mekanında çalışmalara katılıyorsunuz, öğreniyorsunuz, tartışmalara katılıyor, gelişmeleri izliyorsunuz. Döndükten sonra da, ya İstanbul’da kurulacak mekana ya da yerelinizde katkıda bulunuyorsunuz. 2017’de 8 arkadaşımız farklı yerlere gitti, 2018’de 10 kişi yollayabileceğiz” diye belirtti.