HSYK Seçimlerini, önemini ve neler olup bittiğini anlamak için, 2010 referandumuna giderken yaşananları hatırlamamız çok önemli

HSYK Seçimlerini, önemini ve neler olup bittiğini anlamak için, 2010 referandumuna giderken yaşananları hatırlamamız çok önemli. Fethullahçılar ve AKP, yeni HSYK ile ülkenin nasıl özgürleşip tüm sorunlarını aşacağını propaganda ederlerken, bizler Anayasa değişiklikleri ile bugün yaşanan kaotik tablonun gerçekleşeceğini anlatmaya çalışıyorduk.

Sonrasında ise, “et ve tırnak” gibi “aynı hedefe, farklı kulvarlarda” koşarlarken işledikleri apaçık hukuk cinayetlerini anlatırken aynı koro, “bağımsız yargı”, “hele bir sonucunu bekleyelim”, “vesayetle ve darbecilerle hesaplaşma”, “suçsuz ise yargıda aklanır” türküleri söylüyordu. Aralarına para kasalarının, yağmalanmış kamu kaynaklarının, dershaneler üzerinden elde edilen rantların, kamuda peşkeş çekilen koltukların semirttiği kara kediler girince olanlar oldu. Çok önceleri “kırılgan bir dehşet dengesi” olarak nitelendirdiğimiz denge bozuldu.

Dönelim 2010 Referandumu günlerine. Referandumun asıl hedefi olan HSYK değişikliğini kabaca şu söylemle meşrulaştırmaya çalıştılar: Yargı da Alevi-Kemalist bir Cunta var ve yargı kaynaklı tüm melanetlerden bu cunta sorumlu! Yargı Alevi dedelerden emir alıyor!

Nitekim Alevi nüfus oranıyla, yüksek yargıdaki Alevi oranı karşılaştırıldı. Üstelik kullandıkları argümanların hiçbirisi doğru olmadığı gibi, nedense aynı oranlamayı yeni oluşan HSYK ve yüksek yargı için hiç yapmadılar.

Taşrada açıkça “evet diyen Müslümandır”, “Alevi Hakimler gidecek, Müslüman hakimler gelecek” propagandası yapıldı.

Tüyü gene Dönemin Başbakanı dikti: kendisini mahkûm eden yargıçların Alevi olduğunu açıkladı ve ilgili ilgisiz her mitingde “biliyorsunuz kendisi Alevidir” diyerek Kemal Kılıçdaroğlu’nu yuhalattı. Dönemin Başbakanı’na, takip ettiği bir davaya bakan hâkimin Alevi olduğunu ihbar eden AKP nin “Adalete bakanlarından” birisi referandum sonrası; “köydeki Hasan amca bile yargı reformu için bize dua ediyor” demişti. Bu haberi de Zaman Gazetesi övünerek verdiğini hatırlatayım!

Hele Kemalist Yargı tahlilleri vardı ki, o kadar olur. Gerici-sağcı kesintisiz iktidarların yaptığı her şeyi “Kemalist yargıya” fatura ettiler. Sanki çok partili dönemin -birkaç yıllık kesinti hariç- en güçlü iktidarları kendileri değilmiş gibi, muhayyel bir “Kemalist yargı” düşmanı yarattılar. Hatta elleriyle yarattıkları Fethullahçı yargı pratiğini, bile “İslamcı Kemalizm” “Yeşil Kemalizm” gibi garabet/oksimoron kavramlarla açıklamaya çalıştılar.

Ve referandum sonrası müjdeyi verdiler: “Kemalistler artık yargıya giremez!”

İlginç olanı bu durumun sorumlusu olarak bile “Kemalistleri” göstermişlerdi.

Peki şimdi kavga eden bu iki yapının o dönem savundukları düşünce ve iddialarından zihinsel/entelektüel ve kadro olarak koptuklarına dair bir en küçük bir ipucu görebiliyor musunuz? Nasıl güveneceğiz sözlerine?

Bırakın sözlerine güveni, “adalet duygusuna” olan inacımızı bile ortadan kaldıran bu adamlar şimdi yeniden yargı iktidarına talipler. Hadi bir an için Fethullahçı/Paralel/AKP/Hükümet tartışmalarını bir tarafa bırakalım işin teknik yönüne bakalım. Ve yargı iktidarını elinde tutanlara soralım:

2005 yılında ceza yargılamasındaki tıkanıklığı aşmak için İstinaf Mahkemeleri kurmaya karar verdiniz. AB fonlarıyla eğitimler ve binalar yaptırdınız, başsavcılar atadınız. Nerde İstinaf Mahkemeleri söyler misiniz?

Eski Yargıtay, üye ve daire sayısı yetersiz takviye şart dediğinde gerek yok diyordunuz. Gelince bir çırpıda ikiye katladınız.

600 tetkik hakimini 1000 e çıkardınız ama nitelikte geriye gidişi hızlandırdınız. Hız dediğiniz bu muydu?

Hakimler savcılar hakkında, eski HSYK diyerek düşmanlaştırdığınız döneme rahmet okutacak cadı avları yaptınız. Nerede adaletiniz?

Eski HSYK dönemlerinde tetkik hakimi, daire başkanı, Genel Müdür, müsteşardınız. Önce o dönemi eleştirerek yeni HSYK şapkası taktınız, şimdi hoop bir kez daha şapka değiştirip biz bu işi iyi yaparız diyorsunuz. Utanmıyor musunuz?

Son olarak soralım bu kavgada hükümeti tutanlara: basit bir ceza davasında yargılanan yakınınızın soruşturmasına şu eski kahraman hâkim/savcıların bakmasını ister misiniz?

Ya da yargıda, HSYK de görev yapan, adı var kendileri yok, ama harıl harıl adliyelerde propaganda yapan Fethullahçı/Paralelci/Cemaatçi hakim savcılar davanıza yeni atanan sulh ceza hâkimlerinin bakmasını ister misiniz?

Peki gerekçelerinizi toplumla paylaşmak ister misiniz?!

Total bir değerlendirme yapalım; toplumun yarıdan fazlası artık yargının bağımsız olmadığını ve siyasallaştığını düşünüyor. En önemlisi yurttaşların sadece %20 si yargıya güveniyor.

Hâlâ özeleştiri yapmayıp solcuları, Kemalistleri, Alevi Dedelerini mi suçlayacaksınız. Bari beceremedik deyip bırakın bu işi.

Liberal ve özgürlükçü olduğunu iddia edenlerle AKP/Cemaat koalisyonu hep birlikte, önce yargıçların (inanç ve etnik) kimlikleri üzerinden temsilinin yargıya, demokratikleşme, çoğulculuk, meşruiyet getireceğini savundular. Hukuka dair referansların yerinin kimliklerin aldığı bir süreci kanıksattılar tüm topluma. Geldiğimiz noktada kimlik politikalarının en pespaye yansımalarının oluştuğu bir HSYK savaşı. Bir kesim hırsızlıklarını gizlemek için bunu yapıyor diğerleri, suçlarını gizlemek için.

Yargı ve adalet mi? Tarihte geriye yolculuğuna devam ediyor...