“Günlerin alayına karşıyım” de dur sen daha; gün yok ki günsüz geçmesin, hele en bi sonuncusu: 10 Temmuz…”

“Günlerin alayına karşıyım” de dur sen daha; gün yok ki günsüz geçmesin, hele en bi sonuncusu: 10 Temmuz…”
Kendimle konuşmayı bırakıyor, “Söyle bakalım ufaklık,” diyorum, “10 Temmuz ne günü?”   “A-a, nerden bileyim yav…” diyor bizimki.  “Bil, bil!” diyorum gözdağı verircesine.  “Seni biraz sinirli görüyorum bu sabah!” diyor…”  “İyiyim, iyi… Ama bilemezsen sinirlerim oynayacak yerinden, onu da bil…” diyorum. “Yani önemli bir gün mü?” Dikine bakıyorum gözlerine. Benden yanıt gelmeyince başlıyor saymaya sağlıktan kültüre… “Dünyada olduğu var sayılan, Türkiye’de kesinlikle olmayan” deyişim ufaklık için bir ipucu olmalı sanki. Ama o, “ Ay, ne tür bi bilmece?” diyor sıkıntılı. İşin içinden çıkamayacak: “10 Temmuz Dünya Hukuk Günü…” diyorum.  “Haaa, anladım şimdi, neden böylesin?”  “Ne anladın diyorum?”  Sırıtarak: “Hukuk muguk guguk…” diyor. “Ciddi ol biraz!” diyorum.  “Sen hep öyle söylüyorsun da…”   “Öyle bulucuklu(espriyle) geçiştirip durma; yaşamın boyunca adaleti ara, hukuku kovala…”  “Bunlar yok, diyorsun… “Halktan yana olanı; bilimi, sanatçıyı, aydını, toptan yok edemeyeceklerine göre Türkiye’de…”  “Olur mu canım” diye giriveriyor araya yine bizim ufaklık, “insanları yakınca, öldürünce ya da tıkıverince hapse bitersin işte…”  “Nasıl bu denli dar görüşlü olabiliyorsun?!” diyorum, sözümü bölmesine de kızgın: “Başkaları yok mu belledin?! Geriden gelmez mi sanırsın kimse!?”  “Niye köpürüyorsun!” diye bir de uyarıyor beni aklı sıra. “Köpürdeme möpürdeme diyeceğine, dinle önce! Benim bugün anımsatmak istediğim konuydu ki bu, hani ettin içine… Özlü sözlü deyişlerden bir demetçik sunabilirim yine de sana”:


Eğer yasalara saygı gösterilmesini istiyorsak, önce saygı duyulacak yasalar yapılması lazımdır. (Louis D.Brandeis)

İnsanın adil olmayan yasalara karşı gelme ve itaat etmeme gibi bir sorumluluğu da olmalıdır. (Martin Luther King)

Her toplumda yönetim kimde ise, güçlü odur. Her yönetim, kanunlarını işine geldiği gibi koyar… Doğruluk her yerde birdir; yönetenin işine gelendir. Güç de yönetende olduğuna göre, düşünmesini bilen her adam bundan şu sonuca varır: Doğruluk güçlünün işine gelendir. (Eflatun)

Suçu toplum hazırlar, suçlu işler.(Buckle)

Hukukun bittiği yerde tiranlık başlar. (John Locke)

Güçlü olan doğrunun ne olduğuna karar verir. Tarih budur. (Gottfried Benn)

Yasaları her yerde güçlüler yaptı ve zayıfları ezdi. (Turgot)

Adalet güçlünün çıkarından başka bir şey değildir. (Thrasymachus)

Demokrasi, temsili ve çoğulcu karakteri ile seçmene hesap verilmesini, kamu makamlarının hukuka uymak yükümlülüğünü ve adaletin yansız bir şekilde dağıtılmasını da zorunlu kılar. Kimse hukukun üstünde olamaz. (Paris Şartı)

“E, nasıl bu özdeyişler? Bir düşünce oluştu mu sende? Neymiş hukuk?” diye soruyorum. Hemen yorumunu sunuyor bizim ufaklık, bir çalar saat gibi öterek: “Gu guk… gu guk…”