“Tarih tekerrür eder” derler!

Nedeni çok açık.

Tarihi iyi bilmediğimizden dolayı aynı koşulların oluşmasını önleyemeyiz!

Olaylardan ders çıkarılmadığı için de nedenleri ve sonuçları arasındaki ilişkiyi kuramayız…

Bu nedenle tekerrür eden tarihin karşısında ağzı açık bakakalırız!

2. Dünya Savaşı’nı çıkaran ve 60 milyon insanın katledilmesine neden olan faşist Hitler’in tek adam olarak hukuku yok eden yönetim anlayışı bugün birçok ülkede kullanılıyor. O iktidarlar, Hitler’e taş çıkarırcasına ülkelerini baskı altında tutarak ve korkutarak yönetmeyi sürdürüyor!

Tek dayanakları hak, hukuk ve adalet gözetmeyen yargı düzeni…

Yanlarında, algı yönetmede ve yalan söylemede üstat Göbels’leri de var!

Günümüzde hukukdışı sanal bir yaşam masalını en iyi anlatan iktidar galiba Türkiye’de! Gobels taktiklerini iyi bilen Devlet Bahçeli, tek adam rejimi kurdurarak anayasal devlet düzeninden ülkenin çıkışını gerçekleştirdi.

Yani Büyük Ortadoğu Projesi’nde Türkiye’nin belirlenen rolü, Bahçeli ve etkisiz muhalefet sayesinde gerçekleşiyor…

Türkiye’nin rejimi değişti.

Bahçeli Anayasa Mahkemesi’yle ilgili açıklamasıyla, rejim değişikliğini fark etmeyenleri son kez uyardı!

Bahçeli; “Mahkeme’nin Anayasa’ya uygun kararlar vermesi beklenirken siyasi ve ideolojik saplantılara kapılması millet vicdanında derin yaralar açmıştır. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sağlıklı bir zeminde devamını ve güçlenmesini mümkün kılacak reformların gecikmeksizin yapılması acil bir ihtiyaçtır.Bu maksatla da yeni hükümet sistemi Parlamenter Sistemin bütün kamburlarından, bütün bağlarından, bütün engellerinden ayıklanmalı, arındırılmalıdır” diyerek 2 yıl önce üyelerini belirledikleri AYM’nin tümden değişmesini istedi…

İstemekle kalmadı. Karşı çıkanları da tehdit etti… Bu açıklamanın ertesi günü AYM, “çoklu Baro yasasına CHP’nin yaptığı itirazı” oy çokluyla reddetti. Evrensel hukuka uymayan AYM’nin kararı, en yüksek yargı organının dahi bağımlı ve taraflı davranmak zorunda olduğunu gösterdi.

Dahası, İçişleri Bakanlığı’nın covid-19’u bahanesiyle doğrudan baroları hedefleyen, seçimli genel Kurul yapılamayacağına dair genelgesi “evrensel hukuka” yapılan yeni bir saldırı oldu!

Bahçeli’nin başı çektiği yeni Müesses Nizam’ın hedefinin AYM’den başlayarak baroları, dolayısıyla evrensel hukuka uygun savunma hakkı ve masumiyet karinesi kuralını, yani adil yargılamayı yok etmek olduğu görüldü!

Bu hedefle hukuk, guguk haline dönüşecektir! Nitekim İçişleri Bakanlığı’nın 1Ekim Genelgesi doğrudan Yüksek Seçim Kurulu’nu yetkisi dışı bir şekilde da karar almaya zorlamaktadır. İlginç olan yasa gereği yapılması gereken il baro seçimlerinin yapılması kararı il hıfzıssıhha kurullarına devretmesidir.

Bu zorlama hukukun siyaset tarafından yönetildiğinin açık göstergesidir.
Parti kongrelerine, toplu ibadetlere, açılan AVM’lere, otellere, yapılan düğünlere il Hıfzıssıhha kurulları söz etmezken yetkisi dışında sadece İl baro genel kurullarına müdahale etmesi keyfi hukuk düzeninin ne denli tehlikeli olduğunu göstermektedir…

Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz’ın aşağıdaki açıklaması tehlikenin vahametini ortaya koyuyor!

Yeşilboğaz diyor ki; “Mersin Barosu Başkanlığı’nın olağan genel kurul ilanı yasal bir şekilde yapılmıştır

Ancak İç İşleri Bakanlığı’nın tavsiye niteliğinde çıkardığı genelgesi nedeniyle Mersin Valiliği İl Hıfzıssıhha Kurulu (toplanıp toplanmadığı bilinmemektedir.) genel kurulun yapılamayacağını tarafımıza bildirmiştir.

Bu karar doğrultusunda Mersin Akdeniz İlçe Seçim Kurulu, 05.10.2020 tarihli kararı ile Mersin Barosu Genel Kurulu’nun iptaline karar vermiştir.

Mersin Barosu Genel Kurulunun İPTALİNE ilişkin İlçe Seçim Kurulu kararı, yetkisiz bir merciinin, hukuki dayanağı olmayan, normlar hiyerarşisine aykırı, siyasi nitelikte bir kararıdır ve yok hükmündedir.
Seçim kurullarının tek yetkisi; hazırun listeleri, oy kullanma ve sayım işlemleriyle ilgili gözetim ve denetim işlemlerini yapmak, itirazları karara bağlamaktır.

Genel kurul iptal yetkisi yoktur.”

★ ★ ★

Devlet kurumlarına zorla aldırılan bu kararlar göstermektedir ki; Türkiye’de yurttaş özgürlüğü, insan hakları, adil hukuk düzeni, adalet, dolayısıyla can ve mal güvenliği giderek yok olmaktadır!