AİHM’ye yapılan başvuru üzerine hükümet, gazeteci Doğan’ın masumiyet karinesinin ihlal edildiğini kabul etti, bin 350 avroluk tazminat ödeyeceğini bildirdi. Av. Olgun: “Kararın yol gösterici olacağı kanaatindeyiz.”

Hukuksuzluğun bedeli tazminat

Uğur ŞAHİN

Gazeteci ve ressam Zehra Doğan’ın başvurusu üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) görülen dava önceki gün karara bağlandı, Türkiye tazminata ödemeye mahkûm oldu. Cezaevlerinde yaygın bir soruna işaret eden ‘terör örgütü propagandası’ sebebiyle hükümlü olanların ‘terör suçlusu’ veya ‘örgüt üyesi’ olarak nitelendilemeyeceği, aksi yöndeki cezaevi idaresi ile infaz hâkimliği uygulamalarının masumiyet karinesinin ihlali anlamına geldiği devlet tarafından kabul edildi.

KHK ile kapatılan Jin Haber Ajansı’nın (JİNHA) editörü, ressam Zehra Doğan, Mardin’in Nusaybin ilçesindeki sokağa çıkma yasağı ve çatışmalar sırasında yaptığı haberler ile sosyal medya aracılığıyla paylaştığı resimleri nedeniyle ‘örgüt propagandası’ suçlamasıyla tutuklandı. 24 Ekim 2018’de hapse giren Zehra Doğan, 24 Şubat 2019 tarihinde Tarsus Kapalı Kadın Cezaevi’nden tahliye oldu. Ancak Doğan’ın cezaevinde olduğu dönemde açık cezaevine nakli gibi kimi imkânlar ile hakları engellendi. Bunun arkasında ise Doğan’ın ‘örgüt üyeliğinden ayrıldığına’ ve ‘ilgili ‘örgüt koğuşundan ayrılmak istediğine’ dair dilekçe sunması gerekliliği yatıyordu. Bir diğer deyişle, söz konusu haklar için örgüt üyesi olmayan birinin örgütten ayrılmasını isteniyordu. Doğan'ın avukatı Olguner Olgun, cezaevlerinde yaygın bir soruna işaret eden konunun ‘masumiyet karinesi’nin ihlali olduğuna dikkat çekerek, AİHM’ye başvuruda bulundu.

1350 AVROLUK TAZMİNAT

Bunun üzerine AİHM de başvuru Türkiye Cumhuriyeti hükümetine iletti. Hükümet, davadan kaynaklı sorunların çözülmesi için ‘tek taraflı deklarasyon’ yayımlayarak, ‘başvurunun düşürülmesine karar verilmesini’ talep etti. Fakat söz konusu deklarasyonda, ‘masumiyet karinesinin’ ihlâl edildiği kabul edilip, bin 350 avroluk tazminatın Zehra Doğan’a ödeneceği taahhüt edildi. Hükümetin deklarasyonun mahkemece başvurana gönderilmesi üzerine, Doğan, tazminat miktarının düşüklüğüne dikkat çekti. Ayrıca “Türkiye’de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne yönelik sistematik ihlallerin çözümü için mahkemenin bir karar vermesinin daha etkili olacağını” vurguladı.

AİHM YETERSİZ BULMADI

AİHM ise, hükümetin ihlali kabul ettiğini belirterek “başvurunun incelenmesine devam edilmesine gerek olmadığı” ve “hükümetin Sözleşme’de belirtilen hakların ihlali karşısında sunduğu tazminat bedelinin yetersiz olmadığına” hükmetti. Başvurunun düşürülmesine de oy birliğiyle karar verildi.

YAYGIN HUKUKSUZLUK

Karara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Avukat Olguner Olgun, şunları dile getirdi:

“Müvekkilimiz Doğan çizmiş olduğu bir resim sebebiyle ‘terör örgütü propagandası’ suçundan hapis cezasına çarptırılmış fakat üzerine atılı örgüt üyeliği suçlamasından beraat etmiştir. Uygulamada örgüt propagandası sebebiyle hükümlü olanların ‘iyi hal’li kabul edilerek, açık cezaevine nakli gibi imkânlar ve haklar, hükümlünün ilgili örgüt üyeliğinden ayrıldığına ve ilgili örgüt koğuşundan ayrılmak istediğine dair dilekçe sunması koşuluna bağlanmaktadır. 17 Mart tarihli AİHM kararı, bu konudaki başvurumuza ilişkindir. Kararın önemi Türkiye cezaevlerinde yaygın bir soruna işaret etmesi ve bu sorunun yarattığı ihlâllerin hükümet tarafından AİHM nezdinde kabul edilmesidir. ‘Terör örgütü propagandası’ suçu sebebiyle hükümlü olanların hukuken terör suçlusu veya terör örgütü üyesi olarak nitelenemeyeceği, aksi yöndeki cezaevi idaresi ve infaz hâkimliği uygulamalarının masumiyet karinesini ihlal ettiği devlet tarafından kabul edilmiştir.”

İÇTİHATIN ÖNÜNE GEÇTİLER

Av. Olgun’a göre, hükümet bağlayıcı bir içtihatın oluşmasının önüne geçse de AİHM kararı, benzer durumlar için hem cezaevi idareleri hem de yargı makamları için yol gösterici niteliğe sahip. “AİHM tarafından bütün yargı makamlarını bağlayıcı ve hukuka aykırı uygulamaları kökünden değiştirecek, belki de yasal düzenlemeler yapılmasını gerektirecek bir karar verilmesini tercih ederdik” diyen Av. Olgun, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu münferit bir sorun veya tekil bir vaka değil, cezaevlerindeki infaz rejiminde uygulanagelen yaygın, sistematik ve yapısal bir hukuksuzluk… Ancak hükümet tek taraflı deklarasyon yoluyla masumiyet karinesinin ihlal edildiğini kabul ve beyan ederek, tazminat ödemek koşuluyla teknik olarak bağlayıcı bir içtihatın önüne geçmiştir. Fakat yine de hükümetin kabul beyanının ve buna dayanan AİHM kararının benzer durumlar için cezaevi idareleri ve yargı makamları yönünden yol gösterici olacağı kanaatindeyiz.”