Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Garip ama gerçek…

Türkiye’de inanılmaz şeyler oluyor!

FETÖ’cülerin bıraktığı yerden “karşıdevrim” yolunda ilerliyor AKP Hükümeti!

Sanki başarısız 15 Temmuz darbe girişimi bunun için yapılmış.

Siyasal iktidar, “OHAL” koşullarında, hiçbir kural tanımdan, hiçbir uyarıya aldırmadan ülkenin altını üstüne getiriyor!

Zücaciye dükkânına girmiş fil gibi ortalığı darmaduman ettiler!

Kaşla göz arasında yaptıkları yönetmelik değişiklikleri ve art arda yayımladıkları “Kanun Hükmünde Kararnameler”le rejimi “şıpınişi” dönüştürme noktasına geldiler.

Geride bıraktığımız hafta içinde gene inanılmaz olaylara tanık olduk. Hepsini bir yazıda ele almak olanaksız. Bazılarına kısaca değinelim…

Tutuklamalarda ipin ucu kaçtı

Özgür Gündem gazetesine yakınlık duyan biri değilim. Ama bu gazetede çalışanların hukuk dışı yöntemlerle linç edilmesine kesinlikle karşıyım. Gazetecilerin sürekli olarak terörle bağlantılı gösterilerek içeri tıkılması kabul edilemez. Aralarında meslek örgütüm Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay’ın da bulunduğu yirmi kadar gazeteci, yazar ve öğretim üyesi, gazeteyle dayanışma için bir günlük simgesel “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” görevini üstlendikleri için haklarında soruşturma açıldı. Arkadaşlarımız, geride bıraktığımız günlerde İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na çağrılarak sorgulandılar. Bazıları, “teröre yardım ve yataklık” suçlamasıyla cezaevine gönderildi.

Özgür Gündem’in son kurbanları, Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay oldu. İkisi de gazetenin Yayın Danışma Kurulu üyesi. Kendilerine bir şey danışıldığından da pek emin değilim…

Aslı Erdoğan’ı hepiniz tanıyorsunuz. Güçlü kalemi ve haksızlığa boyun eğmeyen muhalif duruşuyla Türkiye’nin saygın aydınlarından biri… Ona “terörist” yaftası yapıştırmaya kalkanlar, bu suçlamanın altında kalırlar.

Necmiye Alpay ise ağırlıklı olarak dilbilim alanında çalışan yetkin bir kültür insanı. Daha önce Milliyet ve Radikal gazetelerinde “Dil Meseleri” başlıklı yazılar yazıyordu. Bu konuda yayımlanmış çeşitli kitapları da var…

Ama hepsinden önemlisi, Necmiye Alpay benim yarım yüzyıllık dostum, arkadaşım, yoldaşımdır.

1960’larda Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesiydi. 1970’lerde İlerici Kadınlar Derneği (İKD)…

12 Eylül işkencelerinden geçmiş, TKP davasından yargılanmış, Mamak Cezaevi’nde hapis yatmış bir devrimcidir o.

Böyle bir insanı “terör destekçisi” diye içeri atarsanız, işte ben buna isyan ederim!

Son günlerin toz duman ortamında tutuklamalar sıradanlaştı. Savcılığa çağrılanlar hiçbir inceleme yapılmadan, “masumiyet karinesi” dikkate alınmadan, otomatik olarak cezaevine gönderiliyor! Dehşet içindeyiz! Bir süre öncesine değin iktidar yanlısı gazetelerde köşe yazısı yazan, ancak demokrat kimliğiyle tanıdığımız Murat Aksoy’u “FETÖ’cü” diye tutuklayan yargıca, gerçekten “adalet dağıtıcısı” gözüyle bakabilir miyiz?

Ya şarkıcı Atilla Taş’ın tutuklanmasına ne demeli? Cemaat’ten birine geçmişte selam vermiş olmak suç sayılıyorsa, Ankara’yı parsel parsel FETÖ’cülere satan Melih Gökçek’e neden dokunulmuyor?

Her gün sağa sola saldıran; gazete merkezlerini basıp cam çerçeve indiren; köşe yazarlarını dövüp tehdit eden; “olukoluk kan akacak” diye demeçler veren; Beyoğlu’ndaki içkili yerlere dalıp işletmecileri yaralayan zorba takımı bile çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanmazken, simgesel bir dayanışma eylemine katılan tanınmış aydınlar nasıl böyle karakuşi kararlarla cezaevine gönderiliyor? Hukuk bu işin neresinde?

İnsanları siyasal erkin isteği doğrultusunda, hukuk dışı ölçütlerle özgürlüklerinden yoksun bırakanlar, yargıya en büyük kötülüğü etmiş olmuyorlar mı?

Saray yargısı iş başında!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlardan sonra, yargı mensuplarını da Kaçak Saray’da toplamayı başardı!

Adli Yıl açılışı, Cumhuriyet tarihinde ilk kez yerleşik uygulamalar hiçe sayılarak Cumhurbaşkanı’nın “himayelerinde” yapıldı.

Başta Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi başkanları olmak üzere, yüksek yargı mensupları, Anayasa’nın yasaklayıcı kesin hükmüne karşın, RTE’nin “yargıya talimat” niteliğindeki konuşmasını ayakta alkışladılar!

“Yargının da başıyım!” diyen Reis’e yaranmak için, düğmesiz cüppelerini çekiştirip iliklemeye çalışanlar bile oldu!

Daha önce RTE ile Rize’de çay toplayan Yargıtay Başkanı, eleştiriler karşısında, "Beştepe'de açılış, yargı bağımsızlığını zedelemez" buyurdu.

“28 Şubat’ta askerden brifing aldılar” tümcesini yirmi yıldır dillerinden düşürmeyenler, bu kez RTE’nin makamına çağırdığı savcı ve yargıçlara talimat vermesini olağan karşıladılar…

Neyse ki “Yenikapı Ruhu”na kendilerini fena kaptırmış görünen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, son anda doğru karar vererek bu toplantıya katılmadılar. Yoksa onlar da bu büyük utanca ortak olacaklardı…

Adli Yıl’ın Kaçak Saray’da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gözetim ve denetiminde açılması, Türkiye’de yargının tümden bittiğinin resmidir.

Böyle olunca da, son günlerde gördüğümüz inanılmaz uygulamalara şaşırmamak gerekiyor.

Orhan Veli’nin dediği gibi:

“Gemlik’e doğru denizi göreceksin, sakın şaşırma.”