Alman Federal Meclis Başkanı Norbert Lammert, önceki gün Berlin’de yaptığı basın toplantısında, “yeni” Türkiye’yi normal koşullarda epey öfkelendirmesi gereken bir açıklama yaptı. Söyledikleri yenilir yutulur cinsten değildi. Bu sözleri sarf ettiği hani ülke olursa olsun, ayağa kalkardı. En azından, diplomatik de olsa bir yanıt verirdi. Bakın Lammert neler söyledi:

“Türkiye’de art arda iki darbe yapıldı. Önce, demokratik yollardan seçilmiş bir hükümete karşı askeri bir darbe yapıldı. Ardından seçilmiş hükümet tarafından ülkenin kendi anayasasına karşı bir darbe daha yapıldı.”

Ülkenin “milli irade” ile seçilmiş hükümetini “darbeci” ilan eden Lammert, hızını alamadı. Erdoğan’ın da anayasa değişikliği ile kendi gücünü artırmak istediğini dile getirdi.

Basın toplantısındaki sözleri duyar duymaz, başkentimizin Lammert’e ağzının payını vereceğini bekliyorduk doğal olarak. Ama gelin görün ki, ne Ankara, ne de bazen “Beyefendi” adına kalem oynatan erbaplardan tek bir kelime gelmedi. Hani Yahu en azından “Eyy”li bir fırçayı hak etmiyor muydu Lammert? Hani Cumhurbaşkanı, Başbakan, Dışişleri Bakanı sustu... Hani onlarca “baş” danışmandan biri de mi sesini çıkaramadı.

Ne bu sessizlik? Başbakan’ın önümüzdeki günlerde Almanya’da “evet” mitingine gidecek olmasının elbette konuyla ilgisi yok. Saçmalamayın allah aşkına.

***

hukumete-darbeci-demek-serbest-mi-245609-1.

‘Öyle demek istemedi’den sorumlu başbakan yardımcıları

Abdülkadir Selvi’nin dün aktardığına göre “evet” cephesinde can sıkan gelişmeler oluyormuş. “Hayır” oyu verecekleri terörle aynı safta göstermek, geçen hafta “evet” oylarına yönelik desteği azaltan önemli unsurlardan biriymiş. Bu tespit AKP’de tedirginliğe yol açmış olmalı ki, çift koldan düzeltme açıklamaları geldi. Erdoğan tarafından sık sık yalanlanan, kendi sözlerini düzeltme durumunda kalan Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş girdi devreye ilk olarak. Bu kez o Erdoğan’ın ve tabii ki Binali Yıldırım’ın sözlerini kendince “serahate” kavuşturdu.

“Bu kampanya içinde hayır diyenler de olacak evet diyenler de olacak. PKK ve FETÖ hayır için gayrette. Ama her hayır diyen terörist değildir. Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız asla bunu söylememiştir.”

Uzunca bir süre müstear isimle yazdığı Star Gazetesi’nde artık kendi adını kullanan eski Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da girdi devreye. Dün kaleme aldığı makalesinde, Erdoğan’ın sözlerinin aslında ne anlama geldiğini yazdı. Tabii ki, kendisinin şu anda kabinede sorumluluğu olmadığı için Binali Yıldırım’ın sözlerine açıklık getirme niyeti yoktu. Şöyle buyuruyordu Akdoğan:

“Erdoğan’ın amacı, hayırcıları suçlamak değil, darbe ruhuyla hareket ederek ‘hayır’ deklarasyonunda bulunan bu odakların amacını deşifre etmektir.”

Akdoğan, hani bu sözlerle, Erdoğan’ın “hayır” diyen herkesi terörist ve darbeci olarak ilan etmediğini net biçimde açıklamış oluyordu. İnsanın aklına şu soru geliyor elbette. Tamam bu açıklamayla Erdoğan’ın böyle bir niyeti olmadığını anlamış olduk. Peki Akdoğan, bir önceki makalesindeki kendi ifadelerini de açıklayacak mı?

“15 Temmuz’da darbe yapamayanlar, hayır çıkartarak darbe vurmak istiyor” ifadesi ne anlama geliyor, bunu ne zaman öğreneceğiz?

Ha, bu arada... Son makalesini yazdığı gün kendi gazetesinde de yayınlanan Binali Yıldırım’ın en taze sözlerini ne yapacağız?

“Terör örgütlerinin ‘hayır’ dediği yerde benim vatandaşlarım aynı safta olmayacaktır” ifadesini açıklayacak birileri olacak mı?

***

hukumete-darbeci-demek-serbest-mi-245610-1.

Benim değil, Nasrettin Hoca’nın sözü: Hırsızın hiç mi suçu yok?

Dünkü Star gazetesinin sürmanşetinde çarpıcı bir fotoğraf vardı. Dikenli tellerin arasındaki Suriyeli bir bebek... “Avrupalı insanlık dikenli tellere takıldı” başlıklı haberinin spotu, şöyle başlıyordu:

“Suriye savaşını körükleyerek milyonlarca insanı mülteci haline getiren Batı...”

Yürek burkan fotoğrafa bakarken insan metni umursamıyor önce... Ama dikkatli okuyunca şunu söylemeden edemiyor... Evet Batı, iki yüzlü politikalarının benzerini Suriye’de sergileyerek savaş mağdurlarının sayısını artırdı, şimdi de gelen göç dalgasını engellemeye çalışıyor.

Yalnız... Allahınızı severseniz, “Emevi Camii’nde Cuma namazı” hülyalarının, sınır ötesine gönderdiğimiz “yardım TIR’ları”nın, cihatçıların sınırlarımızı kevgire çevirmesini yıllarca izlememizin bu fotoğrafta hiç mi payı yok?

Bir soru daha... Hani tamam Batı, dikenli tellerle önlem alıyor. Yahu Türkiye’nin TOKİ aracılığıyla bırakın dikenli teli, Suriye sınırına dünyanın en uzun üçüncü duvarı ördüğünü de mi görmüyorsunuz? Bunun sadece, aniden cihatçıları durdurmak için inşa edildiğini mi sanıyorsunuz?

***

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne ihbarımdır

Türkiye’nin son yıllarda sosyal medya üzerinden, özellikle gazetecilere yönelik tehditlerde üst sıraları zorladığını ‘yakinen’ biliyoruz.

Birçok meslektaşımızın özgürlüğünden mahrum bırakıldığı bir dönemde bunu söylemek lüks kaçacak belki ama...

Hani gelen mesajlara kulak astığımızdan da değil... “Demirden korksak trene binmezdik” ırkının ahfadıyız. Acaba Emniyet teşkilatımız, kendileri adına bazı sosyal medya kullanıcılarının tehdit edildiğini biliyor mu?

Bu tehditleri yapanlar gerçekten Emniyet’ten ise başlı başına suç... Eminim gereği yapılır. Hayır, Emniyet’e mensup değillerse kendine polis süsü vermek de, neredeyse ölümle tehdit etmek de cezai yaptırım gerektiriyor.

Kullanıcı adları bizde mahfuz. Hani olmaz ya, araştırmak isteyen olur belki.