Sanırım ülkede -ticari işler dışında- idarede kalabilmek için deli numarası yapmak ya da gerçeklerden bihaber olmak gerekiyor. Özellikle makamınız yükseldikçe söylediklerinizin gerçeklikten kopması normalleşiyor. Sıradan bir işyerinde çalışsanız odunla kovalanacağınız, ikinci ayında dükkanı batıracağınız durumlar ülke idaresinde geçer akçe olarak görünüyor nedense. Çünkü demin de dediğim gibi gerçeklikten ne kadar koparsanız, o kadar kendi gerçekliğinizin içinde yaşamaya başlıyorsunuz. Bir hayal dünyası, bir rüya… Büyük ihtimalle yüksek mevkideki halktan kendini daha değerli ve üst sınıfta gören her bireyde de böylesi bir durum hasıl olmuş durumda. Adeta atmosferin sınırına çıktıkça havadaki oksijen miktarının azalması gibi, iktidarın yüksek basamaklarını tek tek tırmandıkça gerçeklik seviyesi azalıyor. Yer çekimi azalıyor, başka bir dünya ortaya çıkıyor. Biliyorsunuz yükseldikçe ufuk çizgisi de düz olmaktan çıkar eğik bir hâl alır. Herhalde bizim ekip de bu yükseklik sarhoşluğu içinde. Ya da gerçekten bir rüya içinde olduklarını biliyor ama uyanmak istemiyorlar. Çünkü o yükseklerden düştüğünüz rüyalar gibi bir son bekliyor gerçeklikle bağını koparmış zihinleri.


Az önce ete %48 zam geldiğini duydum. Geçtiğimiz hafta neredeyse her gün benzine zam gelmişti. Biraz önce bugün de geleceği haberi geldi. Artık zamsız gün haber olmaya başladı. Aynı insanın köpeği ısırması gibi bir saçmalığa sürükleniyoruz. Tabii bu saçmalık ve pahalılık denizinde de ses çıkartmayalım diye büyüklerimiz bize sürekli her şeyin süper olduğunu, herkesin bizi kıskandığını, Avrupa’da falan milletin birbirini yediğini, Türk Lirası’nın daha fazla düşemeyeceğini falan söylüyorlar. Adeta ölmek üzere olan bir hastaya “Çok iyi günler seni bekliyor” demek gibi ama doktorumu maalesef bizi yaşatmak istemiyor. Doktorumuz dedim ama doktorumuz da sahte. Sahte diplomayla doktorluk yapan bir doktor. Sahte doktorumu diyor ki “Her şey güzel olacak, önümüzdeki aylarda uçacağız…” Benim anladığım kadarıyla bizim doktorumuz bizi bitkisel hayata sokup, sonra da iç organlarımızı anlaşmalı olduğu kişi ve şirketlere satıp bizim üzerimizden para kazanmak istiyor. Başka açıklaması yok. Tekrar yazayım, sofralarda zaten çok fazla göremediğimiz, internetteki et pişirme videolarındaki etleri gördüğümüz zaman “Oha, bu kadar eti nasıl almış” diye kendimize sorduğumuz besin maddesi ete, %48 zam geldi… Her gün 50 liralık benzin alanlar artık ancak bir pet şişeyi doldurabiliyor. O da ayrı…

***

Şıp şıp terli, selektör gözlü bakanımızın “Hani Dolar 10 Lira olacak ya, 15 Lira olacak ya, çok beklersiniz” dediği günlerden sonra günümüzde Dolar 15 liraya dayanmışken, ya bundan daha saçması olur mu diyeceğimiz bir kalitede başka bir bakan geliyor yerine. Ailesi zengin olduğu için ekonomiden ve ticaretten anladığını söyleyen bu nadide bakanımız gerçekten korunarak gelecek nesillere örnek olarak bırakılmalı bence. Örnek olarak bırakılmalı çünkü şaka desen şaka değil, ciddi desen “Lan neeooluyo dedim!” filan diyebilen, sürekli “Geh geh geh geh” gülme efektiyle konuşan ve dedikleri gerçekten de deli saçması bir bakan. Tabii ki gerçeklere aykırı konuşanlara bir yaptırım uygulanmıyor bizim toplumda. Normal toplumlarda da yedirebildiğin kadar yedirirsin de bizde de artık iş iyice zıvanadan çıkıyor.

“200 Lira çok mu ya?” diyerek, zaten geçiş garantisi üzerinde anlaşılmış bir köprüyü “Parasını vermeden hizmet alınmaz” diyerek açtık biliyorsunuz. Ya zaten o köprü için anlaşılan bedel verilecek. Keşke 50 Lira yapsaydınız. Zaten köprü geçti geçeceği kadar…

***

Son olarak şu güzel geçiş/yolcu garantisi sistemini sizlere hatırlatmak istiyorum. Aklıma takılan şey, böylesi mega projelerde bu geçiş garantisi sayılarını kim tespit ediyor, edilen bu sayıları kim onaylıyor. Umarım günün birinde bunların da hesabı sorulur. Çünkü her kesime artık eşit miktarda uygulanan şiddet, iktidarın nereye gideceğini bilemediğinin belirtisi. Köşeye sıkışmış çaresiz birisi gibi yanına yaklaşan herkese saldırıyor maalesef. İster Boğaziçi’nde öğrenci olun, isterseniz başka bir çağda yaşamaya inanan bir vakıf… Cop herkese adil ve eşit şekilde dağıtılıyor. Neyse gelelim şu hesaba. Bu hesabı onaylayan, ona izin veren herkesin ellerinden öpüyorum. Ülkenizi değil kendinizi sevdiğini o kadar belli ki. Keşke artık ekranlarda bize “Ya sizlik bi şey yok, biz cebimizi dolduruyorz” deseniz. Bir kere yalan söylemeseniz. En azından dürüst olun, ciğerimizi yiyin. Bu halk dürüst insan sever. Ciğerimizi de gerçekten yersiniz büyük ihtimalle sonra.

***

Zafer Havalimanı’nı geçen yıl 7 bin 235 yolcu kullandı. Toplam yolcu garantisi ise 1 milyon 279 bin 352’ydi. Bununla da kalmadı arsızlar gibi, bu yıl havalimanına 1 milyon 317 bin kişilik garanti verildi. Geçtiğimiz yıl verilen garantiden daha da fazla. Açgözlülük de bir yere kadar ama.