Bir süredir çok aktörlü uluslararası krizin yeni merkez üssü Hürmüz Boğazı. Peş peşe petrol tankerlerine yapılan “faili meçhul” saldırılar nedeniyle sular ısındıkça ısınıyor. Taraflar birbirilerini suçlarken, ABD ve Körfez Arap monarşilerine göre saldırılar İran’ın işi. Tahran ise Washington ve müttefiklerinin yeni provokasyonlar peşinde olduğu iddiasında. Krizin İran’dan çok ABD’ye yaradığını, üretilen her krizin Tahran’ı köşeye […]

Bir süredir çok aktörlü uluslararası krizin yeni merkez üssü Hürmüz Boğazı. Peş peşe petrol tankerlerine yapılan “faili meçhul” saldırılar nedeniyle sular ısındıkça ısınıyor. Taraflar birbirilerini suçlarken, ABD ve Körfez Arap monarşilerine göre saldırılar İran’ın işi. Tahran ise Washington ve müttefiklerinin yeni provokasyonlar peşinde olduğu iddiasında. Krizin İran’dan çok ABD’ye yaradığını, üretilen her krizin Tahran’ı köşeye sıkıştırmak için kolları sıvayan Trump yönetimine daha fazla baskı kurmak için yeni bahaneler yarattığı ortada.

NEDEN ÖNEMLİ?

Uluslararası bir krizin merkezine dönüştürülen Hürmüz Boğazı neden önemli?

1) Jeopolitik ve jeostratejik kavramlarının somut karşılığıdır Hürmüz. Cebelitarık, Süveyş, Malakka, Babül Mendep, Panama Kanalı’yla birlikte stratejik deniz yollarının en önemli koridorlarından.

2) Pers/Basra Körfezi ile Umman Denizi’ni birbirine bağlayan Hürmüz, Ortadoğu-İran petrolünün/gazının Hint Okyanusu üzerinden dünyaya açılma kapısı. İran, Irak, Kuveyt, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi petrol/gaz deposu ülkelerin zengin enerji kaynaklarının uluslararası piyasalara taşınmasında kritik role sahip.

3) Dünya petrol arzının yüzde 20’sinin, deniz yoluyla taşınan petrolün üçte birinin taşındığı önemli bir geçiş güzergâhı. ABD resmi kaynaklarına göre her gün 18.5 milyon varil ham petrol ve türevleri bu boğazdan geçiyor.

AKTÖRLER- SENARYOLAR

Kendisinden önceki Obama döneminde İran ile yapılan nükleer anlaşmayı tek taraflı olarak iptal eden Trump yönetiminin asıl hedefi İran’ı kuşatmak. Anlaşmanın iptaliyle yeniden yaptırımları devreye sokan Trump, şu an için göze alamadığı askeri müdahale yerine çoktan ekonomik savaşın startını verdi. İran’ın dünyaya açılan en önemli kapılarından birisi olan Hürmüz’deki her türlü istikrarsızlık veya olası bir savaşın en büyük kaybedeni Tahran olacak.

Neden? Çünkü İran dünya petrolünün yüzde 4’ünü üretmekte ve dünyaya günde 2.28 milyon varil ham petrol ve 330 bin varil doğalgaz ihraç etmekte. Ülke ekonomisi petrol ve gaza bağımlı İran için, bu kaynağın engellenmesi büyük bir çöküş demek.

Bunun yanı sıra İran petrolünün en büyük alıcısı Çin. Sadece İran’ın değil tabi, Pers Körfezi havzasındaki her ülkenin en büyük müşterisi Çin. Bu havzadan Umman Denizi’ne oradan da Hint Okyanusu’na akan her üç tankerden birisi Çin’in limanlarına demir atıyor.

Bu geçişin bir şekilde engellenmesi durumunda ABD iki rakibini birden sarsmış olacak. Hem İran hem de Çin, Hürmüz’deki her türlü istikrarsızlıktan en fazla etkilenecek ülkeler olacak.

Kendi petrolünü satmakta zorlanan İran’ın da kendince senaryoları yok değil. ABD ambargosu nedeniyle Çin dışında petrol satmakta zorlanan İran’ın, Suudi-Kuveyt-BAE gemilerini engelleme, bu şekilde de petrol bağımlısı Batılı ülkelerine sevkiyatı engelleme girişimleri olabilir.

BİR KRİZ BİTER, DİĞERİ BAŞLAR

Krizin patlak verdiği ilk günlerde İran’ın ABD’ye ait bir İHA’yı vurması sonrasında Trump, askeri bir harekâtın ucundan döndüklerini söylemişti. Peki bütün dünyanın yakından takip etmek zorunda kaldığı krizin sıcak bir çatışmaya dönüşmesi halinde, dünya petrol ticareti bundan etkilenir. Kendisi de önemi bir petrol ülkesi olan ABD dâhil – ki Asya-Avrupa ülkelerine oranla her açıdan daha az olsa da- Hürmüz boğazının herhangi bir nedenle deniz trafiğine kapatılması büyük küçük demeden bütün ülkeleri etkiler. Çin başta olmak üzere Batılı ülkelerin temkinli açıklamalarının ardında da bu gerçek yatıyor. Okyanus ötesindeki ABD’nin nükleer anlaşmanın bozulmasından yaptırımların hayata geçirilmesine kadar gerilim üreten politikalarına İngiltere, Fransa ve Almanya gibi sadık müttefiklerinden gelen tepkilerin arka planında da İran merkezli ekonomik ve siyasi çıkarlar var.

Ortadoğu’da krizlerin biri bitmeden bir diğeri devreye sokuluyor. Şimdilik sıcak bir savaş ihtimali uzak olsa da, Bahreyn’deki 5. Filosu, Katar’daki El-Udeyd Hava Üssü ile uzun zaman önce bölgeye büyük bir askeri yığınak yapan ABD emperyalizminin provokasyonları karadan, havadan, denizden devam edecek.