Mayaların kıyamet kehaneti şehir efsanesinin Türkiye’de ‘kıyamet gelse de kopsak’ geyiğine dönüşmesiyle, Zaytung’un ‘ateist imam’ haberine Diyanet’in ciddi ciddi tekzip göndermesi arasında bir ilişkisellik var.

Dahası bu bağlantı Hürrem’e namaz kıldıran Erdoğan ile solun karnını ağrıtmakla övünen Taraf tayfası arasındaki entelektüel sığlık kardeşliğini de içeriyor.

Nasıl kadim zamanlardan  bu yana iktidarın din(ler)i ile halkın din(ler)i arasında derin bir yarık olmuşsa, Türkiye’de de halkın dinden anlayıp, gündelik hayatında kullanma tarzıyla iktidarın halka dayattığı arasında büyük fark var.

Liberallerin halkın dinsel değerleri iktidara geldi böylece cumhuriyet seçkinciliği alaşağı edildi, Taraf da bu sürecin en önemli destekleyicisi oldu iddiası, evet solun karnını ağrıtıyor ama gülmekten…

Erdoğan’ın ecdadımızı yanlış anlatıyor, değerleriyle alay ediyor diye bas bas bağırıp, tehditle Hürrem’in başını kapattırıp namaz kıldırdığı dizi, izlenme rekorları kırıyordu. Tıpkı Osmanlı da Osmanlı diye geçmiş övüngenliğiyle şişinenlere karşın, aynı Osmanlı’nın Anadolu halkının gözünde;

‘Şalvarı şaltak Osmanlı, eğeri kaltak Osmanlı

Ekende yok biçende yok, yiyende ortak Osmanlı’

olması gibi.

Zaten, iktidarı ele geçirenlerin halkın değerlerini devlete taşıdıklarının en önemli kanıtı da 28 Şubat’ın en önemli destekçisiydi dedikleri Koç grubu ile ‘halkın değerlerinin sermayedarı’ Ülker grubunun halkın vergileriyle yapılan oto yol ve köprüleri ortaklaşa cebellezi etmeleri oldu galiba!…

Cumhuriyet’in yarattığı sermaye ile AKP’nin yarattığı sermaye cukkası bol bir iş olunca canciğer oluveriyorlarmış. Militarizme değil Kemalist militarizme karşıymışlar mı diyelim...

Hal böyle olunca Türkiye’nin askeri vesayetten kurtulup, demokratikleşme sürecine girmesine verilen liberal destek, bir tür Fatih’in fedaisi Kara Murat güzellemesine dönmüş durumda.

Kimse de şu meşum demokratikleşme ve geçmişin Kemalist seçkinciliğinden kurtulma macerasında;  suçluları yakalayıp cezalandıracağım ayağına, suçsuzların da hayatının karartılmasının, usul hatalarını görmezden gelmenin tam da Kemalist seçkinciliğin ulus devlet kuracağız diye uyguladığı adaletsizliklerle benzer olduğunu görmeye yanaşmıyor.

Ha  Ergenekonda derin devleti yargılarken yapılan adaletsizlikleri ama amacımız demokratikleşme ne yapalım diye savunmuşsun;  ha ulus devlet kuracağım ve tek etnisite olmalı o halde gel şu Dersim’i yakıp yıkayım demişsin, fark var mı?

Bir de utanmadan Dersim olmalıydı diyen Kemalistleri suçlarsın, sonra daha da utanmazlaşıp solu sanki ömrü boyunca Kemalizm güdümündeymiş gibi suçlamaya kalkarsın.

Türkiye’de kendilerini Liberal demokrat diye adlandıranların tarihsel kökleri tam da Kemalist seçkin askeri- sivil bürokrasiyken bunu yaparsan hakkaten gülmekten karnını ağrıtırsın insanların.

Git bir bak bakalım liberal demokratların anaları babaları hangi elitten geliyorlarmış, yurt dışındaki tahsillerine hangi hükümetlerin burslarıyla gitmişler?

ODTÜ de Ergenekon tezgahı değil mi? Roboski ile Sivas ve Maraş katliamları arasında ne fark var? Aynı devlet aklı olmasın? Hani şu demokrasi için çalışan devlet aklı!

Sen ağrıtmaya lütfen devam et solun karnını, ülke için iyi olmuyor ama sol için eğlence kaynağı olmayı becerdin...