Hüzünlü bir Rus filmi düşledim
YAPRAK ÖZ

Mavi suyosunları,
berrak bataklık suyu: Kimi vakit ruhumuz.
Kimi vakit yalnızca nefes alıyoruz.
Bir Tarkovski filminin hüzünlü oyuncularıyız.

Boz geyik,
yağmur bulutları toplandığında içeri gir,
ev güvenli.
Bak şu köşede fundagillerden bir kadın,
topuzunu açmış bekliyor.
Lamba siperi yapıyor saçlarından,
saçları funda dalı.
Ruhu o kadar dağınık ki, evi toplayamıyor.
Arka odalarda bir müzik sesi.
Kadife koltukta bir Rus mandolini.
Tahta masada billur sürahi,
reçel, şurup, likör,
gözyaşlarına bulanmış sigara izmaritleri,
bir türlü bitmeyen kitaplar,
hokka ve kağıt,
gönül sırrını açtığı bir defter.
Boş duvarlar, sıvasız ve aynasız.
Pencerelerde kuru sarmaşık.
Duvarda ayarı bozuk bir saat,
hep geçmişi gösteriyor.

Evin tam ortasında ağlayan o kadın;
ipek sırma gözyaşları,
o kadın;
ipek sırma şal,
o kadın;
akordiyon gibi bir etek,
o kadın;
yağmurlu gökyüzü bluzu,
o kadın;
düşlerinde konuşan atlar,
o kadın;
kötü ruhlar dadanmış kalbine,
o kadın;
yazıyor sararmış defterine:
Küstümotu: Mimosa Pudica.

Hayalinde bir çanı ikiye bölüyor: Sessizlik.
Külde ayva pişiriyor.
Açlığını unutmak için çorba içiyor sıcak.
Yapraklardan muska yapıyor.
Gül sapından kalem oyuyor.
Yatağının yanına bir geyik otlağı hazırlıyor,
senin için boz geyik.
Bir müddet ona unuttur diye
kalpteki çizikleri.
Yazıyor:
Rüzgar: Meleklerin nefesi.

Hüzün eski bir çiçek. Hiç solmuyor.
Yalnızca yapraklarını açıp kapıyor.
Yaban orman perişan,
evin arkasında. Hüzün ona da bulaşmış.
Çiy damlası biriktiriyor
pisi pisi otlar,
evi izliyor hafif bir kafuru kokusu,
naz çekiyor güneş ormanın derinliklerinde.

Hüzün: Gözden uzak, gönüle yakın.
Hüzün: Bağrına basmak eski bir kitabı.
Hüzün: Pusuya yatmak biraz mutluluk için.

Boz geyik, gel,
yağmur bulutları toplandığında içeri gir,
ev uzak, ev korunaklı kötü sözlerden.
Kimi vakit ruhumuz,
kimi vakit biz,
yaşamadan ölüyoruz
yaşamadan ölüyoruz .