Bayram zamanı akıllara daha çok gelen bir kavram. Hep aranan ama az bulunan ilginç bir olgu. Huzur…

İnsanlar hayatlarını onu bulmak, ona ulaşmak için geçiriyor. Yıllarca mal gibi işe gidip geliyorlar. Sevmedikleri, hoşlanmadıkları insanlarla zaman geçiriyorlar. Neymiş, yılda bir, hadi bilemedin iki hafta tatil yapmak huzur bulmak için. E geri kalan 350 küsur gün ne olacak? Nerede senin parayla satın aldığın huzur?

Yani böyle bir şeyi öncelikle bilgisayara parça toplayanlar sevmez. Sistem pek verimli değil sanırım. Yani fiyat performans oranı olarak. Tüm yıl çalış delicesine sonra bir hafta ne olduğu belirsiz bir şekilde ‘Huzur’u ara. Zaten huzur da bu değil…

Bilgi arttıkça huzur da artar mı yoksa azalır mı? Bu ikilemden nasıl çıkacağız? Tek yol evrim mi? Sanmam… Hayatta ve fotoşopta tek bir doğru olmadığı gibi, tek bir huzur da yok bence. Huzur kavramına böyle bakarsak işleri daha kolaylaştırabiliriz sanki.

Bundan yıllar önce bir hükümdar, ülkesindeki en işinin ehli, en güvenilir, en korkusuz, en çekingen, en sıkıntılı, en inançlı, en mutlu, en tatsız, en eğlenceli insanları ülkenin dört bin yanından toplayıp bir ay boyunca bir toplantı düzenlemiş… Amacı kafasına çocukluğundan beri takılan bir sorunun cevabını bulmakmış. İlginçtir ki bu yöneticinin anası babası, onu çok iyi yetiştirmiş. Hiç dövmemiş, hep desteklemiş, hırsından gelen gücünü kötüye kullanmaması gerektiğini, herkesi bir insan, bir canlı olarak görmeyi çok iyi öğretmiş. Aynı zamanda çocuklarına her zaman kendi verdikleri derslerin ya da öğütlerin bile yanlış olabileceğini, ona öğütledikleri ya da önerdikleri her şeyi tekrar kendi aklında sorgulamasını öğütlemiş bu anne baba. Normalde biliyorsunuz böyle yöneticiler olmaz. O yüzden sadece masallarda böylesi sağduyulu, böylesi aklı başında yöneticiler olabiliyor. Onlar da masal bitene kadar hükümdar zaten. Diğerlerinin masalları ise daha uzun sürüyor ama illa ki bir günde ya da bir sayfada bitiveriyor.

***

Aynı Kara Panter filmindeki saçma durum gibi. Düşünsene, en ileri medeniyetsin dünyadaki, elinde dış güçlerin çıkartmana izin verdiği vibranyum diye acayip bir maden var. Aynı hamsi gibi neyini yapsan süper oluyor ama gel gör ki monarşiyle yönetiliyorsun. Ha bir de seçimler olmuyor, seçimler yerine dayak var. Kralı kim dövebilirse, yeni kral o oluyor. Stan Lee’nin beyninin sulandığı dakikalar… Sonuçta Stan Lee’ye de kızamayız, adam Marvel evreniyle günümüz insanları için yeni bir mitoloji yarattı. Yeni yalanlar, yeni inançlar, bir şekilde eski inançlar kadar da para kazandırıyor… Neyse meselemiz Marvel ya da DC evrenleri ve bunların mitolojik yapısı ya da gelir modeli değil. Konumuza geri dönelim.

Hükümdar ülkesindeki en aklı başında, en marjinal, en şuursuz, en çılgın, en sıkıcı, en munis tipleri sarayına çağırmış. Onlara tek bir soru sormuş: Huzur nedir?

Hepsi kendi kendine, kendisinin doğasına göre açıklamaya çalışmış. Kimi demiş ki “Geçmiş bir güne asla geri dönemeyiz. Geleceğe de sahip olamayız, şu anda olmak huzurdur…” (Sonra bunun Bojack Horseman dizisinde kullanılacağını biliyor muydu acaba?)

Bi tanesi (saç yoksunluğu çeken) “Acı kaçınılmazdır, ama acı çekmek size kalmıştır, bunu kabullenmek huzuru getirir” demiş.

Başka bir saç kısıtlamalı olan –nedense ilkinin de tıpatıp aynısı bir tipi varmış- “Dolu bir hayat yaşamak için daha fazla şeye ihtiyacınız olduğunu düşünmekten kaçının. Hastalık, acı çekme ve ölüm, hayatın içindedir. Bunları kabul etmeyi ve şu anda, burada ve şimdi var olmayı öğrenmeliyiz. Mükemmel hayatı elde etmek için uğraşmayın. Güçlüklerimizi aşmanın, öğrenmekle gerçekleşeceğini unutmayın.

Hayatın kusurlarını kabullendiğinizde daha az hayal kırıklığı yaşarsınız. İçinizdeki açıklığı özgür bırakırsınız ve günlük stres ve sıkıntılardan daha az etkilenirsiniz.

Değişikliklerden mutlu olun ve bunların tadını çıkarın. Alıştığınız şeylerin bir gün yok olabileceği gerçeği sizi korkutmasın.

Hayatımızdaki bütün olumsuzlukların bir gün yok olacağını ve hissetmesini bildiğimiz takdirde güzel şeylerin kalbimizde kalacağını unutmayın.

Kişiliğiniz ve varlığınız, kendinize verebileceğiniz en iyi hediyedir. Tadını çıkarın ve hayatınızın her günü kendiniz olmayı öğrenin. Olmak istedigin yerde, yapmak istediğin seyi yapabilmek ve bunun farkında olarak bundan mutlu olmaktır” demiş.

***

Huzur nedir? Rahatlık mı, sağlık mı, sevdiklerinin seni sevmesini, sevmek mi sevilmek mi yoksa yavru bir hayvanın senin yanında karnı tok bir şekilde mırlayarak uyuması mı, inanç mı, yapacak işinin olmaması mı, soumluluk sahibi olmak mı yoksa sorumluluksuzluk mu? Birilerine, bir şeylere bağlı olmak mı yoksa kimseye bağlanmadan bir ağaç gibi tek başına yoksa bir orman gibi hep birlikte olmak mı, koskoca evrende var olup onun bir parçası olduğunu hissetmen yoksa o evrende hiçbir anlamının olmadığını farketmen mi? Belki de hepsinin bir sandöviç gibi yan yana olduğu bir hal midir?

Yine huzuru ararken huzurunun kaçması mı yoksa? Bu rahatsızlık mı sana huzur verecek? Tam bilemiyorum ama belki siz bunu bulabilirsiniz.

Kaybettiğiniz şeyler, en son nereye koyduysanız oradadır.