“Bir gün, dört çocuğumun da derilerinin rengiyle değil de kişilikleriyle yargılanacağı bir ülkede yaşayacaklarına dair bir hayalim var.”

 

Bizler düşüncelerimizden dolayı ırkçı ayrışıma maruz kalıp ve bu yüzden yargılandığımızdan dolayı siyah vatandaş muamelesi görüyoruz.

Düşüncelerimizin teni siyah.

Şu an Türkiye’de yaşayan siyahlar olarak(!) rüyalarımız yok, çünkü kâbuslarımızı yaşıyoruz.

Yaşadığımız her alan Türkiye’nin bir kesitini oluşturuyor. Her yer küçük bir Türkiye’dir. Spor, eğitim, sanat, siyaset, medya… Hepsi bütünün tüm özelliklerini taşıyan küçük birer parça olarak yaşamaya devam ediyorlar.

Bunu sağlayan tüm beyaz vatandaşlara şükran sunmak gerekir, her zaman iktidarın yanında olmak büyük beceri.

Beyaz olarak dünyaya gelmek varmış!

Bu ülkenin sorunu onurlu bir yaşam sürme isteğidir.

Üniversitelerde…

İşyerlerinde…

Futbol sahalarında…

Spor salonlarında…

“Ya taraf olacaksınız, ya da bertaraf olacaksınız” sözü bizim de rengimizin siyah olma garantisidir.

En az Marthin Luther King kadar!

Bertaraf olmak istemeyen spor camiasının değerleri(!) sıraya girerek beyaz olduklarını ispatlamaya çalışıyorlar.  

Galatasaray’ın ve Beşiktaş’ın şehrin altın anahtarlarını teslim etmeleri, sporun iç dinamiklerinin günümüz koşullarına uyumunun belirtisidir.

İnsan kalifiyesinin yok olmaya yüz tuttuğu şu dönemde alınan o yabancı serbestliği kararı ise tam uyumun belgesidir.

Umarım yeni Festus Okeyler ortaya çıkartılmaz.

Tabii bunun arkasında yatan Ulusal Takım’ın artık başarılı olamaz anlayışını sinyor Terim’in gelecek yeni yabancıları devşirerek yeni bir takım oluşturma anlayışının yatması da bize rüya değil!

Şu “cut-coppy paste” yok mu, al kullan ve sat anlayışıyla güzel güzel işlerini yürütüyorlar. Yabancı serbestliği de bu anlayışın ve beklentinin bencilce hazırlanmasından başka bir şey değildir.

Hayatlarında “emek”in ne olduğunu ve bunun için nasıl mücadele edilmesi gerektiğini bilmeyen anlayışın işleri yürütebilmesi için karbon kağıdı kullanmaktan başka çaresi yoktur.

İş gene Jorge Mendes’e kaldı?

Karbon ustası?

Beşiktaş tecrübesini kullanmaktan çekinmeyecektir!

Gerçekten çok başarılı bir işadamı.

Şanslıyız ki o dönem de Beşiktaş’ın başkanı Demirören’di. Kimse yabancılık çekmeyecek.

Ama biz siyahların da rüyaları var.

Tıpkı o sokak aralarında 2,5 liralık toplarla oynanan futbol maçlarında duyduğumuz haz gibi.

Hacı Amca’nın bahçesine kaçan 2,5 liralık topu Hacı Amca’nın kesmemesi için döktüğümüz dil kadar tatlı.

O okulda, derse 5 dakika kala bahçede öğretmenlere yakalanacağımız ana kadar oynanan futbol maçları kadar telaşlı.

O; üç korner bir penaltı kuralındaki ter kan içinde atmayı beklediğimiz penaltının heyecanı kadar temiz.

Evet, bizim bir hayalimiz var.

İçi insanlık dolu.

 

* Benim bir hayalim var.