AKP iktidarı, her alanda tel tel dökülüp, bozgunlar yaşayıp seçmen desteğini yitiriyor. Ancak bu tür bir durumdan beklendiği gibi ana muhalefet partisi CHP’nin en azından şimdilik yararlanabildiğini söylemek mümkün değil! Metropoll’ün yaptığı en son kamuoyu yoklaması, kararsız seçmenlerin, daralma eğilimindeki AKP seçmeninden sonra ikinci grubu oluşturduğunu gösteriyor. Bu durum zaman zaman CHP ile uğraşmamızdan rahatsız olan kesimlere ne söylüyor bilmiyorum ama gayet açık olan şu ki; CHP’de bazı temel konularda değişime, bunun için de kafa yormaya ihtiyaç var.

İDEOLOJİK YENİLGİ

Bu ve bir sonraki yazıda esaslı olduğunu düşündüğüm bir soruna, geçtiğimiz döneme damgasını vuran ideolojik yenilgiye odaklanacağım. Siyasette belli dönemlerinde aktif olduğum son 10 yıl içinde CHP’nin etkili çevrelerinde bazı şeyleri AKP’nin görece iyi yaptığına yönelik bir kabul vardı. Örnekleri uzmanlık alanımdan vereyim; mesela AKP’nin belediyeciliğinin halka iyi dokunduğu düşünülüyordu. Konut politikaları ve TOKİ uygulamaları tüm sorunlarına karşın başarılı bulunuyordu. İnşaat sektörünün çok geniş bir kesime ekmek sağladığı ve bu nedenle inşaat sektörünü karşıya almamak gerektiği sıkça dile getiriliyordu. Benzer biçimde imar üzerinden yaratılan rantın da toplumsal bir işlevi olduğu söyleniyor; CHP belediyelerinin dikkate değer bir bölümü imar planı değişikliklerine karşı çıkmak yerine, kolaylaştırıcı rolü üstleniyor ve marjinal sayılabilecek bir paya da razı oluyordu. Dahası yiyecek paketi ve kömür torbası dağıtımında tutarlı pozisyonlar üretmek yerine verileni alın ama oy vermeyin deniliyordu! “Milletimizin büyük projelerden hoşlandığı o nedenle ‘istemezükçü’ tavrın halka sevimsiz geldiği” vurgulanıp, açık biçimde bu projelere karşı tavır alınmıyordu.

Bu örnekleri diğer alanlara genişletebilirim. Kısa yoldan ifade edecek olursak; son yirmi yıla yayılan bu kabullenmelerin sonucunda gelinen yer, CHP açısından çok ciddi bir ideolojik yenilgi yaşanması olmuş, dahası bu ideolojik yenilgi derinleştikçe AKP’yi ve özellikle lideri Erdoğan’ı yakın zamana kadar yenilmez görme noktasına kadar gelinmiştir.

TAKLİT VE BENZEŞME

Bu açıkça ilan edilmeyen hissiyatın ilan edilen boyutunda siyasi stratejinin taklitçi bir biçimde muhafazakârlaştırılması vardır. Son dile getirdiğim ilişki konusunda İbn Haldun’a kulak verelim:

Yenilenler, her zaman muzaffer olanı kıyafetlerinde, nişanlarında, inançlarında ve diğer gelenek ve kullanımlarında taklit etmeye çalışırlar. Bunun nedeni, kendilerini mağlup eden ve boyun eğdirenlere her zaman mükemmellik atfetme eğiliminde olmalarıdır. İnsanlar bunu, ya muzaffer olana duydukları saygı onların içinde mükemmeli görmelerini sağladığı için ya da yenilgilerinin sıradan sebeplerden kaynaklanmış olabileceğini kabullenmedikleri için yaparlar ve dolayısıyla yenilgilerinin muzafferin mükemmelliğinden kaynaklandığını zannederler. Bu inanç uzun süre devam ederse, derinleşecek ve muzaffer olanın tüm özelliklerinin benimsenmesine yol açacaktır.

ÇEKİLMENİN ZORLUĞU

Bu inanç son yirmi yılın önemli bir bölümüne damgasını vurdu ve bir inanca dönüşmese bile birçok davranış biçiminin benimsenmesine yol açtı. Dolayısıyla iktidar hızlı biçimde yıpranırken, şimdi o alanlardan çekilmek çeşitli nedenlerle kolay olmuyor. Örneğin 4-5 ayrıcalıklı şirkete verilen garantiler parti üst yönetimi tarafından eleştirilirken, aynı yöneticilerin gidip geldiği yolların üzerinde aynı resmin içindeki şirketlere imar konularında CHP’li belediyelerce sağlanan ayrıcalıklar karşılığı yaptırılan kültür merkezleri var. Benzer örnekleri bugün iktidara yöneltilen her eleştiri alanından verebilirim. Kuşkusuz bu benzeşmelerin CHP’de yol açtığı hasar, AKP’ninki yanında devede kulak kalır. Ancak kafalarda soru işareti yaratmaya yetecek bir sorundan söz ediyoruz ve daha da önemlisi bu benzeşmeler bugün acil ihtiyaç haline gelen neoliberal ve muhafazakâr paradigmadan radikal bir kopuşun da önünde duruyor.

RADİKAL KOPUŞ

Oysa son dönemde CHP açısından özellikle de belediyeler bünyesinde nerede çarpıcı bir başarı elde edildiyse bu, hep hâkim paradigmadan radikal biçimde kopulduğunda oldu! Bu konuda en çarpıcı örnek Kanal İstanbul’a karşı takınılan ve daha önce büyük projelerin hiçbirinde görmediğimiz kararlı tavırdır.

Bu yüzden eğer siyasette gerçek anlamda bir kırılma yaratılacak ve bunun merkezinde de CHP yer alacaksa yapılması gereken açıktır; geçen 20 yılın radikal bir (öz) eleştirisi ve yeni bir toplumsal/siyasal paradigmanın mimarlığını soyunmak!

Haftaya İbn Haldun’un da desteğini alarak devam edeceğim…