Son dönemde kamuoyunun dikkati Altılı Masa’da yaşanan tartışmaya odaklanmış görünüyor. Ama kavganın büyüğü iktidar cenahında yaşanıyor. İktidar içindeki kırılmanın bir ucu bazı muhalefet partilerinin genel merkezlerine, diğer ucu da uluslararası ittifaklara kadar uzanıp gidiyor.

İbrahim Kalın neyi düzeltti!
Aydınlık gazetesi dünkü manşetinde İbrahim Kalın'ı hedef aldı

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önce Özbekistan ardından ABD ziyaretleri sonrası konuştu. Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) toplantısı öncesi Erdoğan ve liderler tarafından verilen sıcak görüntü, ardından gerçekleşen Birleşmiş Milletler toplantısında yakalanamadı. Biden ile görüşülemedi, ikili ve üçlü görüşmelerin ardından geri dönüldü. Erdoğan, bu toplantılarda Batı ile iyi ilişkisi olan bir görüntü vermedi. Hatta ŞİÖ ile kalıcı işbirliğinden bahsetti.

Bu aşamada yine İbrahim Kalın devreye girdi. ‘Yine’ diyorum çünkü ilk kez olan bir durum değil. AKP’de birkaç isim var ki neredeyse tek görevleri partinin bozulan rotasını yörüngeye sokmak olarak ifade edilebilir.

İbrahim Kalın bir televizyon kanalına verdiği demeçte “Türkiye AB üyesi olmasa bile Avrupa ülkeleriyle ticaretini zaten sürdürüyor ve sürdürecek. AB tarafının yapıcı bir konumda olması gerekiyor. Biz bir tercih noktasında ikilemde kalmak istemiyoruz. AB üyeliği Türkiye’nin stratejik tercihidir” diyerek iktidarın durması gereken yerin altını bir daha çizmiş oldu.

Program boyunca Batı ülkelerine, AB’ye, ABD’ye, NATO’ya eleştiriler getirmekle birlikte sürekli birlikte olduklarını ifade etmeyi ihmal etmedi. Gerek Ukrayna savaşında, gerekse Mir kartı meselesinde Batı’nın endişelerini gidermeye yönelik çaba görülmeye değerdi.

GÖLGE DIŞİŞLERİ BAKANI

İktidarın dış politikasının belirlenmesinde İbrahim Kalın’ın ismi geçer. Gölge Bakan olarak adlandırılır. Ama sadece Kalın değil. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan da benzer bir görevi sürekli yerine getiren isimler. Hatta birbirlerine ciddi kuvvet veriyorlar. Özellikle Batı ülkelerinde Mevlüt Çavuşoğlu’ndan daha çok ciddiye alındıkları da biliniyor. İbrahim Kalın televizyon mülakatında bir şekilde yine konuyu MİT’e getirdi ve Ukrayna-Rusya görüşmelerinde tıkanan süreci açan adres olarak taktim etti.

Kalın’ın açıklamaları Batı’ya karşı toparlama girişimi olarak anlaşılabilir ve Erdoğan’ın da konuyu bildiği söylenebilir. Olayın bir boyutunun bu olduğuna kuşku yok. Ama diğer bir boyutu var ki o da şiddeti ve boyutu her geçen gün artan iktidar içi çatışmanın varlığı. İbrahim Kalın hem partisi hem de ekibi adına seçim öncesi ve sonrası devam edebilecek bir çizgiyi muhafaza etmeye çalışıyor.

KABİNE DEĞİŞİKLİĞİ MÜMKÜN

AKP’de kabine değişikliği yeniden tartışılıyor. Değişiklik mümkün. Ama sadece Erdoğan’ın atadıklarıyla sınırlı bir değişiklikten söz etmeliyiz. Yani sadece ona bağlı ve onun sayesinde orada olanlar. Ne İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ne de Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın kabineden ayrılması mümkün. Onlar ancak AKP iktidarını ayakta tutan koalisyon dağılırsa ya da çizgi farklılığı oluşursa koltuklarından uzaklaşır. Tıpkı Berat Albayrak vakasında olduğu gibi. Daha önceleri bu iki isimle birlikte anılan Berat Albayrak ancak ekonomide rota değişimi girişimiyle koltuğundan alınabildi. Hatırlanacağı gibi hem bakanlık hem de TCMB’de değişiklik yapılarak yeni bir rota düzenlendi. Kısa sürdü. Albayrak sonra meseleyi toparladı ve kendisi olmazsa bile adamlarıyla yoluna devam ediyor. Soylu ve Akar da bildikleri yoldan ilerlemeye devam edecekler.

HERKES SAHADA OLACAK

Nasıl Millet İttifakı içinde yer alan partiler seçim öncesi hem adayın hem de programın belirlenmesine tüm güçleri ile etki etmeye çalışıyorlarsa aynı şey Cumhur İttifakı için de geçerli. İktidar içindeki güç odakları bir yandan kendi fikirlerini egemen kılmak için uğraşırken diğer yandan da rakiplerinin gücünü sınırlıyor. Dosyalara, televizyon ve gazete demeçlerine hatta sahadaki mitinglere bir de bu gözle bakmakta fayda var.

"Cumhur İttifakı’nın adayı belliyken bu kadar farklılık mümkün mü?" sorusu akla gelebilir. Unutulmasın ki Erdoğan birbirinden farklı hatta tezat görünen fikirleri de aynı iştahla savunup anlatabilir. Erdoğan için önemli olan sonuç alıp almamaktır. O nedenle Erdoğan’ı birden fazla aday olarak görmek mümkün.

MUHALEFETLE SICAK İLİŞKİ

Son günlerde hem siyasetin içinde olanlar hem de bürokrasinin üst notalarına tırmanmış olan isimlerin bazı muhalefet partilerinin kapısını çaldığına dair bilgiler gelmeye başladı. Benzer işler her seçim öncesi yaşanırdı. Ama bu sefer durum farklı. Aldığımız bilgilere göre gelenlerin bazıları ulak vazifesi görüyor. Yani “dolaylı görüşme trafiği başladı” demek mümkün. Görüşmelerin seçimlerle mi yoksa sonrasına dair mi olduğunu öğrenemedik. Yine öğrenemediğimiz bir başka konu da Erdoğan’ın bilgisinin olup olmadığı.

Hem muhalefet içinde hem iktidar cenahında 20 yılın önemli bölümünün güzel olduğuna inanan çok fazla isim var. İktidarın nimetlerini bırakmak istemeyen de özleyen de olduğu gibi.

O yüzden her koşulda sadece seçimi kazanmak değil aynı zamanda toplumun yüzde 80’inin taleplerinin arkasında durmak, bunları sahiplenmek her şeyden çok önemli.