“Genellikle yeterli büyüklükteki emperyalist savaşlar, ABD halkında bayrak etrafında toplanmayla sonuçlanır. Trump’ın yeniden seçilmesi için vatansever destek toplamak amacıyla askeri bir müdahaleye girişilme olasılığı var”

İçeride ve dışarıda çatlamış bir imparatorluk

John Bellamy FOSTER - Monthly Review Editörü

Oregon Üniversitesi’nde sosyoloji profesörü olan John Bellamy Foster, 1949’dan beri yayımlanan ABD merkezli sosyalist dergi Monthly Review’ün editörü ve ülkenin önemli düşünürlerden biri. Araştırmalarında kapitalizmin ve emperyalizmin ekonomik, politik ve ekolojik çelişkilerine odaklanan Foster’ın bu alanlarda Türkçe’ye de kazandırılmış pek çok eseri bulunuyor. Foster her ay BirGün’ün sorularını yanıtlıyor dünyanın gündemini oluşturan konularda değerlendirmelerde bulunuyor.

1 - ABD hegemonyası zayıflıyor. ABD’yle Avrupalı müttefiklerinin arasının giderek daha fazla açıldığına dair işaretler var. Son olarak Almanya’yla Kuzey Akım-2 projesi üzerinden bir gerginlik yaşanıyor. Emperyalist “üçlü" içinde gerçek bir yarılmadan bahsedebilir miyiz?

Washington’ın Avrupalı müttefikleriyle ilişkisi düzenli olarak bozuluyor, çünkü bunlar kapitalist rakipler ve birbiriyle uyumsuz ulusal çıkarları var. Avrupalı ülkeler ABD’nin, mevcut hegemonyasına uygun şekilde, iç işlerine karışmasına özellikle öfkeli.

Fakat bunların hiçbiri, şu anda, ABD, Avrupa ve Japonya emperyal üçlüsünde gerçek bir çatlak oluşturacak kadar, derinleşmiş değil. ABD’nin halihazırda neredeyse tamamlanmış olan, Rusya’dan Almanya’ya uzanan Kuzey Akım-2 boru hattına karşıtlığı, sadece Trump yönetiminden kaynaklanıyor gibi görülmemeli, çünkü Obama da boru hattına karşı çıktı. Boru hattının inşaasıyla alakası olan şirketlere uygulanacak yeni yaptırım önerileri ABD Senatosu'nda hem Demokratların hem de Cumhuriyetçilerin desteğiyle iki partili temelde geliştiriliyor. Washington’ın hidrolik kırılma yöntemini teşvik etmesi nedeniyle ABD’de doğal gaz üretim fazlasıyla karşı karşıya kalan ABD’li enerji üreticileri artan şekilde yabancı pazarlara bağımlı. Fakat bu pazarlar, dünyanın enerji talebini azaltan koronavirüs salgını şartlarında hızlıca buharlaştı. Dahası, Trump yönetimi tarafından başlatılan ticaret savaşının sonucu olarak, Çin’in ABD sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatına yüzde 25’lik fahiş gümrük vergisi koyması Çin pazarını bilfiil kapattı. ABD doğal gaz endüstrisi bu nedenle menzilini, Rusya’nın uzun zamandır rakipsiz olduğu Avrupa’ya genişletme konusunda istekli. Washington, ABD doğal gazını “özgürlük gazı” diye pazarlayarak, meseleyi politize etmeye başvurdu. Bu sırada, Almanya kömür ve nükleerin yerine doğal gaz ithalatını genişletme arayışına giriyor. Kuzey Akım-2 Almanya’nın Rusya’dan LNG ithalatını ikiye katlayacak ve bunu daha düşük bir maliyetle yapacak. Bütün bunları gören ABD Senatosu, Trump yönetiminin de desteğiyle yeni Savunma Yasa Tasarısı’na Kuzey Akım-2 inşaatıyla ilişkisi olan şirketlere ek yaptırımları da dahil etti. Boru hattının tamamlanmaya çok yakın olduğu göz önünde bulundurulursa, bu yeni yaptırımların herhangi bir gerçek etkisinin olacağı da şüpheli. Washington’ın esas amacı şüphe yok ki ABD enerji şirketlerini yatıştırmak. Meseleye jeopolitik olarak bakarsak işler daha netleşiyor. Ukrayna ve Baltık devletleri ve Doğu Avrupa ülkeleri dahil Üç Deniz İnisiyatifi ülkeleri, halihazırda kendi topraklarından geçen Rus boru hatlarının pas geçilerek, enerji tedariklerinin etkilenmesinden ve Rusya’dan şu anda aldıkları kârlı geçiş ücretlerinin ortadan kalkmasından korkuyorlar. 2018’de, Rusya’nın Gazprom’u, 87 milyar metre küp gazı Ukrayna’dan geçirdi, buradan Ukrayna, 3 milyar dolar geçiş ücreti elde etti. Ukrayna 2019 sonunda süresi dolan bu kontratı yenilemek istedi, fakat Rusya, kapıdaki Kuzey Akım-2 (Türkiye’ye giden Türk Akımı boru hattına ek olarak) ile, Ukrayna’yı pas geçmeyi umarak, sadece bir yıllık bir kontrat önerdi (Fakat bu daha sonra beş yıllık bir kontrat olarak sonuçlandı). Ukrayna daha sonra Kuzey Akım-2 boru hattını yavaşlatmak ya da eğer mümkünse durdurmak için yönünü Washington’a çevirdi. Washington bu ihtilafta Ukrayna ve Polonya’yla yakın şekilde saf tuttu. Ukrayna’nın neofaşist hükümetinin Washington’da güçlü bir lobisi var. Washington’da aynı zamanda Moskova’nın Almanya ve AB üzerinde Rus doğal gazına (ve petrolüne) bağımlılıkları dolayısıyla avantaj elde edebileceğine dair endişe var. Halihazırda Almanya doğal gaz tedariğinin yüzde 40’ını Rusya’dan alırken bir bütün olarak AB tedariğinin dörtte biri kadarı için Rusya’ya bel bağlamış durumda. Fakat bütün bunlar, büsbütün standart jeopolitik manevralar ve Yeni Soğuk Savaş politikaları.


iceride-ve-disarida-catlamis-bir-imparatorluk-763810-1.
John Bellamy FOSTER - Monthly Review Editörü

2- ABD’nin Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve UNESCO gibi yapılardan çıkma kararı bir ‘izolasyon’ olarak değerlendirilebilir mi?

100 civarında ülkede askerleri, bir o kadarında da askeri üsleri olan ve dünyaya hükmetmeye çalışan kapitalist bir imparatorluk olan bir ülkeye ilgili “izolasyon”dan bahsetmek hiçbir anlam ifade etmiyor. ABD’nin uluslararası anlaşmaları imzalamama ve hükmedemediği uluslararası örgütlerden çekilme ye dair bir tarihi var. Bu Trump döneminde, BM İklim Anlaşması’ndan, UNESCO’dan ve Dünya Sağlık Örgütü’nden (DSÖ) çekilmeyle basitçe daha kuvvetli bir hâl aldı. UNESCO olayında ABD, örgütü İsrail’le birlikte, İsrail’in süren Filistin işgalini ve Filistin halkına karşı büyüyen baskılarını hedef alan karar tasarılarına karşı terk etti. ABD DSÖ’den, DSÖ’nün Çin’e Covid-19’un kökenlerini saklama ve kendi hareketlerini izleme konusunda yardım ettiği iddiaları sonucunda çekildi, Washington’ın desteklediği Tayvan hükümetinin düzmece suçlamalarına dayanan bu iddiaların tamamen yalan olduğu kanıtlandı. Bu, Trump yönetiminin şu anda ABD’nin dünya ekonomisi üzerindeki hegemonyasına ana tehdit olarak görülen Çin’i zayıflatma girişiminin bir parçası. Washington’un UNESCO’dan çekilmesi ve DSÖ’den resmi çekilmeyi başlattığı açıklaması ABD emperyal stratejisinin yan ürünleri.

3 - Federal kolluk kuvvetleri Portland’daki protestoculara saldırırken, Trump yönetimi Chicago, Detroit gibi kentlere de federal güvenlik birimleri gönderme kararı aldı. Geçen ayki röportajda, “başkanlığın halkı bayrak etrafında toplamak için savaş çıkartma gücünden” bahsetmiştiniz. Salgınla küçülen ekonomi içinde, Trump’ın “savaş çıkarabileceği” tek yer ülke toprakları mı? Trump’ın bu hamleleri sadece birer seçim yatırımı olarak görülebilir mi?

Trump George Floyd protestolarına güç kullanarak “hakim” olabileceğini açıkladı, fakat ülke içinde barışçıl protesto durumlarında askeri güç kullanma konusundaki anayasal yetkisi sınırlı. Washington DC’de, basına fotoğraf vereceği kiliseye yürüyebilsin diye barışçıl kalabalığı göz yaşartıcı gazla dağıtmak için Ulusal Muhafızları kullanmanın dışında - bu hamle askeriye tarafından çok eleştirildi- ülke içindeki barışçıl protestocuları bastırmak için düzenli orduya başvurma konusunda elleri bağlı.

Bununla birlikte, Oregon eyaletindeki Portland kentinde, son birkaç haftadır gizli servis polisi gibi iş gören tanımlanamayan paramiliter kuvvetler getirdi. Bunların, içinde sınır devriyesi taktik birimlerini de barındıran İç Güvenlik Bakanlığı birimleri olduğu ortaya çıktı. İç Güvenlik Bakanlığı’nın belirlenmiş rolü iç terörle mücadele etmek ve ülke sınırlarını korumak, fakat şu anda paramiliter birimleri Trump tarafından kendi özel ordusu gibi, eyalet ve yerel yetkililerin işbirliği olmaksızın bir ABD kentini işgal etmek için kullanılıyor. Federal güçler, barışçıl bir protestocuyu kafasından plastik mermiyle vurdu ve üzerinde hangi kuruma ait olduğu yazmayan arabalarla protestocuları kaçırdı. Protestocuların başında çuval geçirilmişti ve gizli servis polisi tarafından sorgulanıyorlardı, kaçırılan kişilere karşı terörle mücadele yöntemleri kullanılıyordu. Birkaç gün önce Trump güçleri Portland Devlet Üniversitesi’nden bir tarih hocasını düşük tesirli silahla başından vurdu, kadın bin ya da daha fazla protestocunun arasında barışçıl şekilde ayakta duruyordu. Federal paramiliter birimler aynı zamanda kentin belediye başkanına gözyaşartıcı gaz sıktı. Gazeteciler hedef alındı. Mint Press muhabiri kendi kendine otururken biber gazı toplarıyla yüzünden vuruldu. ABD Oregon Senatörü Ron Wyden’a göre, “Donald Trump ve paramiliter güçleri tarafından barışçıl protestoculara karşı faşist rejime ait şiddet taktikleri uygulanıyor.”

Bu esnada, Trump çoğu Demokrat yönetimli diğer eyaletlerdeki protestoculara hakim olacağını açıkladı ve söylenilene göre, Chicago, Detroit, Milwaukee’ye yoğun federal kolluk kuvveti, Seattle’a ise taktiksel paramiliter ekip yolladı, aynı zamanda (çoğu halihazırda dinen) barışçıl gösterileri bastırmak ve toplantı hakkını engellemek için federal güçleri yolladı. Yine de şimdiye kadar bu, Portland'da karşı koyulan baskının yoğunluğuyla sonuçlanmadı, baskının yoğunluğu açıkça Trump yönetiminin popüler güçlere ulusal düzeydeki baskılarına dair bir provaydı.Trump’ın yurdu başkanlığı yeniden elde etmek için savaş opsiyonu olarak kullanıp kullanmadığına dair sorunuz bu nedenle akıllıca. Şüphesiz ki niyeti buydu, fakat büyük ölçüde Portland’da federal işgale karşı sokağa çıkmayı sürdüren halkın devam eden direnişi nedeniyle, bu şimdiden geri tepmiş olabilir. Seçimler için kilit öneme sahip eyaletler - özellikle Cumhuriyetçilerin yönettiği Arizona ve Kuzey Carolina gibi Demokratlara döneceğinin işaretini veren eyaletler- seçmenin açık çoğunluğunun Trump’ın Portland’da federal gizli servis ve paramiliter güçleri sokağa çıkarmasına karşı olduğunu gösteriyor. Genellikle yeterli büyüklükteki emperyalist savaşlar, halkta bayrak etrafında toplanmayla sonuçlanır. Fakat ABD yurttaşları ve barışçıl şekilde toplanan topluluklar üzerine şiddetli bir saldırı başka bir mesele ve bağımsızlar üzerinde Trump’a desteği azaltma gibi bir ters etki yaratıyor. Bunlar ve başka nedenlerle Trump şu anda anketlerde iki haneli rakamlarla Biden’ın gerisinde. Daha önceki vergi kesintileri ve bunu takiben Covid-19 salgını sırasında halka dağıtılan teşvik ödemelerine bağlı olarak -her iki durumda da kaynağın büyük çoğunluğu zenginlere gitse de- Trump’ın önde olduğu tek alan ekonomi. Neredeyse diğer tüm alanlarda, kononavirüs salgınını idaresi dahil, Trump’ın politikalarını seçmenin çoğunluğu onaylamıyor. Hâlâ Trump’ın yeniden seçilmesi için vatansever destek toplamak amacıyla askeri bir müdahaleye, farz edelim İran ya da Venezuela’ya karşı, girişilme olasılığı var. Bu noktada iki şey kesin görünüyor: (1) Trump yönetimi önümüzdeki üç ay sert neofaşist taktiklerini yayacak, bu sayede politik tabanını genişletmeye uğraşacak ve (2) Beyaz Saray ile Cumhuriyetçi Parti, eylül başında üzerinde Trump’ın ismi olan yeni bir dizi teşvik ödemesi/vergi kesintisi düzenleyecek. Şu anda ABD siyasetinde yolsuzluk ve rüşvetin çok az sınırı var.

Röportaj ve Çeviri: Ömür Şahin Keyif