Google Play Store
App Store

Bundan yıllar yıllar önce en büyük 2 korkumdan birisi hapse düşmekti. Şimdiyse 30 günü aşkındır tutuklu olmama rağmen halen moralim yüksek, umutluyum ve huzurluyum. Bir gün özgür, demokratik bir Türkiye’ye uyanma isteği içindeyim. Yaşadığım şu günleri yeri gelecek çocuklarıma ve torunlarıma gururla anlatacağım.

İçeriden dışarıya mektuplar: Özgür ve demokratik günlere uyanacağız

Bekir ASLAN - (Basel) Tutuklu öğrenci

19 Mart’tan sonraki süreçten sonra 18 günde 5 farklı suçlamayla 3 kere gözaltına alınıp devamında son gözaltım sonunda tutuklanarak kendimi önce Metris Cezaevi’nde daha sonrasında Silivri 2 No’lu Cezaevi’nde buldum. Bu süreçte tutuklanan 300’den fazla dostumun içinde “terör” sebebiyle tutuklanan tek kişi oldum. Tutuklanma sebebim; Grup Yorum’un şarkısını X üzerinden retweetlemek ve CHP’nin Şişli mitinde görmüş olduğum “DEV-Genz” pankartının fotoğrafını çekerek bunu X’te paylaşmamdı.

“DEV-Genz”, Büyük Z Kuşağı anlamına geliyor ve böyle bir oluşum hiçbir zaman olmadı fakat bana “Bu örgüte ne zaman katıldığım”, “örgüt içi konumum” ve “itibarımı” sordular. Bu mizahi pankartı DHKP-C’ye bağlayarak “DHKP-C propagandası” suçlamasıyla saça ve gülünç biçimde kendimi Silivri Cezaevi’nde buldum. Şu an kalmakta olduğum Silivri 2 No’lu Cezaevi yaklaşık 4 bin kişilik ve bu cezaevi uyuşturucudan hükümlü/tutuklu kişiler için kullanılıyor. 12 tane terör hükümlüsü ve benim haricimdeki bütün mahkûmlar uyuşturucu suçundan burada tutuluyor. 19 Mart eylemleri sonrası, anlayacağınız üzere 2 No’lu Cezaevi’ne getirilen tek tutuklu da benim.

***

Sizlere koğuşumdan, günlük neler yaptığımdan, nasıl bir koşulda hapis yattığımdan bahsetmek istiyorum.

4 kişilik bir koğuşta kalıyorum, uyuşturucudan hapis yatanların neredeyse hepsi 50-60 kişilik koğuşlarda kalırken bu kadar az kişilik bir koğuşta olmakta nispeten dezavantajlı olsa da güzel bir şans. Koğuşumda televizyon, buzdolabı ve semaver bulunuyor. Herkes tek kişilik odalarda kalıyor ve herkesin kendi odasında bir tuvaleti var. Her sabah 08.00 gibi açılıp akşam 19.00’da kapanan sadece biz koğuşa özel avlumuz da bulunuyor. Her sabah 08.00’de, akşam 20.00’de gardiyanlar koğuşa girip sayım alıp koğuşların içini kontrol ediyorlar. Her ayın sonunda bir gazete istek fişi doldurup eğer istediğimiz gazete veya gazeteler varsa onları bu fişe yazıyoruz. Gazeteler aylık abonelik sistemiyle her gün öğlen koğuşumuza getiriliyor. Mahkûmlara ait banka kartı var. Dışarıdakiler bu karta para yüklüyor, bizler de cezaevi içindeki tüm harcamalarımız bu kartla yapıyoruz. Haftada 1 gün kantin fişi doldurup bunu sabah sayımlarında gardiyanlara veriyoruz. Bulunduğum koğuşun kantin günü cuma günleri, bu nedenle cuma sabahı dışında kantin fişi veremiyoruz.

Kantin fişindeki ihtiyaçlarım, cuma öğleden sonra gardiyanlar ve cezaevindeki gönüllü çalışan mahkûmlar tarafından koğuşuma teslim ediliyor. Eğer kartımızda para yoksa su bile alamıyoruz. Silivri’de cezaevi kampüsünde toplam 10 farklı cezaevi bulunuyor. İçlerinde neredeyse bütün süreçlerin en yavaş işlediği cezaevi benim bulunduğum 2 No’lu cezaevi. Dışarıdan sevdiklerim bana kitapları sadece tekli aylarda (ocak, mart, mayıs, temmuz) yollayabiliyorlar ve en fazla 7 kitap gönderebiliyorlar. 30 günü aşkındır tutuklu bulunmama rağmen nisan ayında tutuklandığım için halen elime gönderilen kitaplar ulaşmadı. Kitaplar tekli aylarda teslim edildikten sonra son aşamada da cezaevi okuma komisyonu tarafından incelenip “sıkıntı oluşturmadığı düşünülen” kitaplar da bana teslim edilecek. Bunun haricinde cezaevinden 2-3 haftada 1 kitap alabiliyorum. Adli suçlulardan farklı olarak terör hükümlüleri/tutukluları haftada sadece 10 dakika telefonda konuşma hakkına sahip. Uyuşturucu sebebiyle tutuklananlar haftada 60 dakika görüntülü ve sesli konuşma hakkına sahip. Son olarak 3 hafta kapalı görüş, 1 hafta açık görüş hakkına sahibim. Ailem ve seçmiş olduğum 3 arkadaşımla kapalı görüşlerde bir camın arkasından telefonla 45 dakika görüşüyorum. Çamaşırları elde yıkama deterjanıyla leğende yıkayıp avluya asıyorum. Avukat görüşlerinde avukatlar istedikleri saatte beni çağırıp süre sınırı olmadan görüşebiliyoruz.

***

Şimdi geldi sıra günlerimin nasıl geçtiğini anlatmaya,

Bizim koğuşta herkes sırasıyla 1 gün nöbetçi oluyor. Nedir bu nöbetçilik? O gün gardiyanların getirdiği yemekleri, gazeteleri, ekmekleri, kantini, mektupları nöbetçi alıyor. Gardiyan birisini avukat için çağırırsa o kişiye bunu nöbetçi haber veriyor. Bulaşıkları o yıkıyor, çayı o yapıyor, salatayı ve yemek masasını o hazırlıyor. Nöbetçi olmadığım günlerde yatakta bir şeyler yazarak, okuyarak ya da boş boş yatarak günümü geçiriyorum. Her sabah 07.00’de Kavak Yelleri izlemek için uyanıyorum. Kavak Yelleri 09.00’da bitiyor sonrasında sabah haberlerini izleyip 3-4 saat daha uyuyorum. Sonrasında yemek yiyerek avluda volta atıp spor yapıyorum.

Akşam 19.00’da haberleri izleyip sonrasında gece uyuyana dek televizyon izleyerek vakit geçiriyorum. Televizyonda muhalif hiçbir kanal bulunmuyor, sadece ana akım kanalları izleyebiliyoruz. Bu sebepten dolayı görüşüme gelen avukatlar harici dışarıdan hiç bilgi alamıyorum.

Hapiste vakit geçirecek uğraşlar bulamaz, sürekli neden buraya düştüğünü düşünüp durursan kısa sürede burası seni çürütebilir. Spot, kitap okuma haricinde bu sebeplerden dolayı dışarıdaki arkadaşlarımdan dil kitapları da istedim. Herhangi yanlış bir şey yapmadığım ve bana yöneltilen suçlamaların gülünç olduğunun bilincinde olduğum için Silivri’de günlerimi haklı bir huzurla geçirebiliyorum. Ne ben ne de tutuklanan diğer arkadaşlarım bu ülkenin kötülüğünü istiyor. Aksine bizler hukukun adil işlediği, demokratik bir Türkiye özlemindeyiz. İmamoğlu veya diğer siyasetçilerin yargılanmasına da karşı değiliz fakat biliyoruz ki bu yargılamalar, tutuklamalar siyasidir. X’de takipçi sayım birazcık fazla olduğu için böylesine mühim bir konuda halkın iradesini savunmak istedim. Böylesine bir kitleye hitap etme gücüm, şansım varken tepkisiz kalmak, susmak bana yakışmaz diye düşündüm. Ne diğer tutuklu arkadaşlarım ne de benim demokratik, hukukun işlediği bir Türkiye’yi savunmaktan çıkarı var. Hiçbirisi ne zaman tahliye olacağımı bilemiyor çünkü tutuklandığım suçlamanın hukuki olmadığını dile getiriyorlar.

Cezaevinde 19 Mart’tan sonra tutuklanan diğer arkadaşlarla aynı koğuşta bulunmamamın hem avantajları hem de dezavantajları var. Arkadaşlarım, 24-25 kişi ortak suçlamayla tutuklandığı için kafa yapıları ve sohbet konuları günlerini daha hızlı geçirmeye müsait. Aynı zamanda “terör”den yargılandıkları için 2 No’lu da benim kaldığım gibi koğuşta kalmaktan ziyade 5 No’luda birlikte kalabiliyorlar. Birbirlerine daha güzel biçimde moral oluyorlardır diye düşünüyorum çünkü yan yanalar. Umarım yanılmıyorumdur ve günlerini düşündüğüm gibi güle oynaya geçirebiliyorlardır.

Haftada 45 dakikalık spor yapma hakkına sahibim. Ya açık spor sahasında yani halısahada ya da kapalı spor salonunda futbol, voleybol, basketbol oynayabiliyoruz.

***

Yanlarında kaldığım insanlar, mahkûmlar koğuşa ilk geldiğim andan itibaren bana yardımcı olmaya çalıştı. Kıyafetlerimi dışarıdaki arkadaşlarım cezaevine verdikten 10-12 gün sonra kıyafetlerim bana teslim edildi çünkü burası sürekli tekrar ettiğim gibi uyuşturucu hapishanesi olduğu için teslim edilen kıyafetlerin içerisinde uyuşturucu madde var mı yok mu diye narkotik köpeklerine kontrol ettiriliyor. 4 bin civarında kişinin mahkûm olduğu bu cezaevinde yalnızca 1 narkotik köpeği bulunuyormuş sanırım. Bu yüzden tutuklandığımda üstümde bulunan kıyafetlerim dışında başka kıyafetim ilk 10-15 gün boyunca yoktu. Kantinden bir şey almam da 5 gün sürdü. Tüm bu süreçte koğuşumdaki 3 kişi de bana kıyafet verdi, ekstra bir ihtiyacım varsa bunları gidermeye çalıştılar. İşte az kişiyle hapis yatmak, kitap okuyup sessiz sessiz vakit geçirmek için güzel olsa da bu tecritten ziyade çoğu insanın 24-25 kişilik kafa yapısının uyuştuğu kişilerle kalmayı seçeceğini düşünüyorum.

Gözaltına alındığım vakit cebimde olan ve karakolda çöpe atmak zorunda kaldığım 2 şeye hâlâ daha üzülüyorum. Birisi Kadıköy’de 8 Nisan’da bir dayanışma konserinde bir teyzenin bana hediye olarak verdiği çakmak, diğeri ise gözaltından hemen 5 dakika önce bir arkadaşımın montumla uyumlu olduğu için hediye ettiği kırmızı sigara.

Bundan yıllar yıllar önce en büyük 2 korkumdan birisi hapse düşmekti. Şimdiyse 30 günü aşkındır tutuklu olmama rağmen halen moralim yüksek, umutluyum ve huzurluyum. Bir gün özgür, demokratik bir Türkiye’ye uyanma isteği içindeyim. Yaşadığım şu günleri yeri gelecek çocuklarıma ve torunlarıma gururla anlatacağım.

Ayrıcalık değil, adalet istiyoruz. İmamoğlu’nun yeri Saraçhane, öğrencilerin yeri üniversiteler, Türkiye’nin yeri demokrasi olmalıdır.

Sevgi ve umutla…

Marmara 2 Numaralı L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu F3-Alt Koğuşu