Attila Aşut

yazievi@yahoo.com
İçeriye mektuplar

Yaşayarak öğrendiğim bir şey var: İnsan içeri düşünce, dört duvar arasında yalnız olmadığını, ancak arayıp soran, selam gönderen dostların varlığı ile duyumsar. Bu iletişimin en etkili aracı mektuplardır. Dışarıdan gelen mektuplar ve kitaplar, mahpus damındaki insana umut ve yaşama sevinci verir; onu ayakta tutar. Bunu bildiğim için, cezaevine düşen arkadaşlara mutlaka mektup yazarım. Yaklaşık üç ay önce, Aslı Erdoğan ile Necmiye Alpay tutuklandığında da kendilerine hemen dayanışma mektubu göndermiştim. İkisinden de yanıt gelmedi. Aslı Erdoğan’la tanışmıyoruz. Ama Necmiye çok yakın arkadaşım. En azından mektubumu aldığını bildirirdi diye düşündüm. Sonra öğrendim ki, ülkemize özgü OHAL ve KHK uygulamaları kapsamında, “terör sanığı” sayılan kişilerin mektup yazmaları ve almaları yasaklanmış!


Mektup ve kitap, hava kadar, su kadar gereklidir içerdekiler için. Yani yaşamsal bir gereksinimdir. Tutuklu ve hükümlüleri mektupsuz ve kitapsız bırakmak, havasız ve susuz bırakmak gibidir. Bu da işkencenin en büyüğüdür! Mussolini İtalyası’nda, Hitler Almanyası’nda ve Kenan Evren Türkiyesi’nde bile böyle zulüm görülmemiştir! Demek ki AKP iktidarının bize armağan ettiği “İleri Demokrasi” böyle bir şeymiş!


Bırakın dost ve arkadaşları, aile üyeleri bile mektup yazamıyormuş içerideki yakınlarına! Bu nasıl bir cezadır, yanıtını hukukçular versin!


Tutuklunun sınava girme hakkını kaldır, ailesiyle yazışmasını önle, kitap okumasını yasakla; sonra da bu uygulamaların hukuka uygun olduğunu söyle! Buna “hukuk” değil, “guguk” bile denmez!


Mektup yasağı yüzünden, tutuklu gazeteci dostlara da yazamıyoruz. Ama onları unutmadığımızı, yanlarında olduğumuzu ve kendileriyle sürekli dayanışma içinde bulunduğumuzu bilmelerini istiyoruz.


İçeriye doğrudan yazamayınca, artık “açık mektup” yazmaya başladı arkadaşlar. Cumhuriyet gazetesi, bir süredir bu yolla iletişim sağlamaya çalışıyor cezaevindeki meslektaşlarımızla.


Mademki mektuplarımızı vermiyorlar, dayanışmamızı açık kanallarla göstermekten başka yol kalmıyor. Yakında buna da yasak getirirlerse hiç şaşmam! Henüz olanak varken, ben de Aslı Erdoğan’a ve Necmiye Alpay’a 28 Eylül 2016 günü yazdığım mektupları yayımlayarak, “İçerdeki Yazarlarla Dayanışma” eylemine katılıyorum.


Aslı Erdoğan’a
“Değerli Aslı Erdoğan merhaba,
İler tutar yanı olmayan bir suçlamayla cezaevine kapatılmış olmanızdan dolayı çok üzgünüm. Ama daha çok da öfkeliyim. 21. yüzyıl Türkiyesi’nde bu tür uygulamaların artık gerilerde kalmış olması gerekirdi. Ne yazık ki bugünlerde akıl almaz insan hakları ihlalleriyle karşılaşıyoruz. Pek çok arkadaşımız işinden oldu. Öğretmenler okullarından, öğretim üyeleri kürsülerinden uzaklaştırıldı. Bu durumun sürdürülebilir olduğunu sanmıyorum. Umarım en kısa sürede yanlıştan dönülür ve özgürlüğünüze kavuşursunuz.


Yeni yaratılarınız için oradan sağlıklı çıkmanız gerekiyor. O nedenle cezaevinde hem ruhsal hem bedensel açıdan güçlü kalmak önem taşıyor. Deneyimli hapishaneci Necmiye Alpay’la koğuş arkadaşı olmanız bu açıdan bir şans sayılmalı.
Kısa sürmesini dilediğim cezaevi konukluğunuzun, yazarlığınıza mutlaka olumlu yansımaları olacaktır. Bedeli ağır olsa da, bu deneyimin bir yazar için çok değerli olduğunu düşünüyorum.
Dayanışmamız hep sizinle olacak.
Dostça selamlar…
Attila Aşut”


•••

Necmiye Alpay’a
“Sevgili Necmiye,
‘Terör destekçiliği’ suçlamasıyla tutuklanmanı, kötü bir şaka mı yoksa ’acıklı güldürü’ olarak mı değerlendirmemiz gerektiği konusunda bir türlü karar veremedik. Aklımıza başka bir olasılık da gelmiyor. Umarız ve dileriz, uzun sürmez bu çılgınlık!
Özen’le birlikte seni öpüyor, özlemle kucaklıyoruz.


Sana ve koğuş arkadaşın Aslı Erdoğan’a birer kitabımı gönderdim. Artık dönüşümlü okursunuz!


Ankara’dan bir isteğin olursa bildir. Dostluk ve dayanışma bugünler içindir.


En kısa sürede özgürlüğüne ve sevdiklerine kavuşman dileğiyle selamlar, sevgiler…


Kardeşin, Attila Aşut


EK: Sana bu mektubu yazdıktan sonra, İngiltere’de yaşayan Pencap kökenli ortak dostumuz, ozan Amarjit Chandan’dan bir elektronik posta geldi. Senin durumunu merak ettiğini söylüyor ve bilgi istiyordu. Kendisini bilgilendirdim. O da mektup yazmış sana ama eline geçmediğini düşünüyor. Bu arada, iletisinin ekinde bir de fotoğraf yollamış. Temmuz 2006’da katıldığımız Didim Uluslararası Sanat-Edebiyat Günleri’nde kendisi çekmiş bu fotoğrafı. Elbette sana ulaştırma olanağım yok. BirGün’de yayımlayarak Amarjit’in selamını da böylece iletmiş oluyorum. Umarım gazeteyi görme şansın olur. Bir kez daha sevgiyle…